İnsanın asıl yaratılış sebebi kulluktur. Bu hakikat, Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle ifade buyrulmuştur: “Ben, cinleri ve insanları (hiçbir hikmetle değil,) ancak (ve ancak Beni tanısınlar ve) Bana (hakkıyla) kulluk et(mekle mükellef edil)sinler diye yarattım!”[1]
Allah Te‘âlâ, insanoğlunu bu kulluk esasıyla mükellef bir varlık olarak yaratmış ve bu mükellefiyetlerin bihakkın yerine getirilebilmesi için zarurî olan ilmin tahsilini de farz kılmıştır. Buna göre; her mükellef için ilim tahsili farz-ı ayn, ümmetin dinî hayatının devamı için gerekli olan ilimlerin tahsili ise farz-ı kifâyedir. Dolayısıyla, hayatın her alanını tanzim eden ilimlerin tedrisatını gerçekleştirecek olan ilmî müesseseleri kurmak ve yaşatmak, ümmetin sorumluluğundadır. Bunun terki, ağır bir mesuliyet doğurur.
İslâmî ilimleri öğretme ve öğrenmenin yolu, medreselerden geçmektedir. Ümmet-i Muhammed, asr-ı saadetten itibaren, başta ashâb-ı suffe olmak üzere, her asırda tedris kurumlarını tesis etmiş ve asrımıza kadar taşımıştır. Hem ders usulü, hem de esas alınan müfredat ve işleyişiyle, âlimleri yetiştirebilecek yegâne müessese medreselerdir.
İlmî Müesseselere Yardım Etmenin Ehemmiyet ve Fazileti
Günümüzde medrese faaliyetleri, ancak hayırsever kurum ve gönüllülerin bağış ve yardımlarıyla sürdürülebilmektedir. İlmî müesseselere sağlanacak olan bağış ve yardımlar, sadaka-i câriye niteliği taşımaktadır. Sadaka-i câriye, bir kimsenin amel defterinin, vefatından sonra da açık kalmasını sağlayan sâlih amellerdendir.
İlmî müesseseleri desteklemek, hayatî önemi ve söz konusu ihtiyaçlar sebebiyle vazife olarak telâkki edilmeli ve dinî hayatın devamı açısından zarurî görülmelidir. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in: “Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir.”[2] müjdesini unutmamak gerekir.
Kur’ân-ı Kerîm, yüce dinimiz İslâm’ın kitabı olup biz insanlar için âhiret ve dünya saadetine erişme kılavuzumuzdur. Yüce kitabımız bizlere, hâfızlık müessesi vasıtasıyla ulaşmıştır ve sonraki nesillere intikali de yine hâfızlar yoluyla sağlanacaktır. Bu sebeple, hâfızlık müessesini yaşatmak, İslâmiyet’i gelecek nesillere taşıma anlamına gelmektedir. Bu açıdan hâfızlık medreseleri, imkânlar nispetinde desteklenmeli ve gerek hizmet ağının genişletilmesi, gerekse de sayılarının artırılmasına yönelik girişimlerde bulunulmalıdır.
Talebelerin Yetişmesine Katkıda Bulunun
İsmailağa câmiası, Mahmud Efendi (Kuddise Sirruhû) Hazretlerimizin rehberliğinde hâfızlık müessesesine ve medreselerin kurulup yaşatılması hususuna dünden bugüne çok önem vermiş ve hâfızların, hocaların yetiştirilmesi konusunda bu tedrisat faaliyetlerini seferberlik yoğunluğunda sürdürmüştür.
Sadece İstanbul’da binlerce talebe hâfızlık ve İslâmî ilimlerin yolu olan Arapçaya ait ilimleri okumaktadır. İsmailağa Hâfızlık ve Arapça medreseleri hakkında detaylı bilgi almak ve bu ilmî faaliyetlere ortak olmak için tıklayınız…