Hocaların, âlimlerin muhalefetleri ufak olmaz. Ufak zannedilir ama değildir. Kur’ ân-ı Kerîm ilmi ile uğraşan Hocalarımıza tembih ediyorum:
“Onların hiçbir kötü hareket yaptıkları olmamalı ve kötü söz söyledikleri duyulmamalıdır. Nefse muhalefet lazımdır. Nefse muvafakat ettin mi heybetten düşersin.”
Karanlıkta, mecliste, tenhada, meydanda Mevlâ’ya muhalefet etmeyeceğiz. Ben Allâh’ın ehliyim. O’nun hatırını sayacağım. Bu Kitabı (Kur’ân-ı Kerîm’i) muhafaza edeceğim demeli.
Bunu hem yaşayacağım, hem yaşatacağım, hem seveceğim, hem sevdireceğim, hem öğreneceğim, hem öğreteceğim demeliyiz. Her talebe böyle karar vermeli. Kız olsun, erkek olsun. Zayıf olsun, kuvvetli olsun. Nefsi bir fenalık emredince hemen akıla gelmelidir ki; biz, Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’i temsil ediyoruz.
“Bu iş bana yakışmaz” demeli ve nefsin bu isteğini defetmeli.
Nefis, her nerede bir farz, vacip, sünnet, müstehap, edep, terk edilmesini isterse, olmaz! “’Ben kendim küçüğüm ama büyük yerde bulunuyorum. İslâm’ın yüz karası olmamalıyım” demeli. Hemen nefsin bu kararından dönmeli. Yâ Rabbî! Bütün talebelerimizi ve hocalarımızı bu şerefe nail eyle. (Âmîn. Yâ Mu’în)
Mahmud Efendi Hazretleri, Sohbetler