Önemli gelişmelere uzanan bir kapının eşiğindeyiz. Ordumuz, sınır güvenliğimiz ve bölgenin huzûr ve sükûnunu tesis açısından son derece önemli bir harekâtı gerçekleştiriyor. Bu harekâtta fiilen bulunmak ve vatan için nöbet beklemek büyük bir şereftir. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) vatan muhâfazası için nöbet beklemenin fazîleti hakkında şöyle buyurmuştur: “Allah rızası için bir gün nöbet beklemek, dünya ve dünyadakilerden hayırlıdır. Sizden birinin kamçısının cennetten işgal ettiği bir yer de, dünyadan ve dünyadaki her şeyden hayırlıdır.”[1]
Hadîs-i şerîfte hususan “nöbet beklemek” vurgulanmışsa da bu vazife, gücü ve imkânları nispetinde herkese şâmildir. Vazifeliler harekâtlarda fiilî olarak bulunurken, diğer vazifeliler hudut boylarında nöbet tutar. Geride kalanlar da duâlarıyla onların muhâfazası, muzafferiyet ve muvaffakiyeti için niyâzda bulunurlar. Zira Mevlâ Te‘âlâ Vehhâb’dır. Duâları kabul edendir ve: “Sabah akşam Rablerine, O’nun rızasını arzuladıkları halde duâ etmekte bulunan (ve ‘Ashâb-ı Suffe’ diye anılan) o (fakir) kimselerle birlikte kendini sabit kıl!”[2] buyurarak bize duâ etmeyi emretmiştir. Duâ edildiğinde duâlara icâbet edeceğini îlân eden de O’dur. Duâ, en güçlü silâhtır. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) duânın, mü’minlerin silâhı olduğunu: “Duâ, mü’minin silahı, dinin direği, göklerin ve yerin nûrudur”[3] ve “Sabır ve dua müminin ne güzel iki silahıdır”[4] hadîs-i şerîfleriyle ifâde buyurmuştur. Bizler mü’minler olarak, îmânımızın ve ibâdetlerimizi huzûr ve güven içerisinde yapabilmemizin teminatı olan vatanımıza sahip çıkmalı, onun muhâfazası ve daha da kalkınması konusunda imkânlarımız nispetinde destek olmaya çalışmalıyız.
Nakşibendî tarîkatı büyükleri tarih boyunca dâima devletlerinin yanında olmuş, devlet adamlarının muvaffakiyeti için duâ etmiş, İslâm’ın geniş coğrafyalara yayılmasına ve Allâh’ın (Celle Celâluhû) murâdına uygun bir şekilde yaşanmasına vesile olmuşlardır. Büyüklerimiz bu hassasiyetle ve devletin varlığının, ilmî ve hayrî hizmetlerin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi için elzem olduğu gerçeğinden hareketle devlet büyüklerine, alacakları kararlarda ve uygulamalarında muvaffak olmaları için duâ etmeyi yüce tarîkatın önemli bir âdâbı saymışlardır.
Geçmiş meşâyıhımızdan itibaren bu âdâbı hassasiyetle sürdüren İsmailağa olarak, vatanımızın bütün şerlerden korunması ve kalkınması, İslâm’ın liderliği yolunda atılan ve atılacak adımların muvaffakiyetle neticelenmesi için her dâim duâ ettiğimiz gibi, başlattığımız hatm-i şerîf, Yâsîn-i Şerîf, Sûre-i Feth ve diğer Sûrelerin okunması, Salavât-ı Şerîfeler ve muhtelif tesbîhât, evrâd ve ezkâr içeren etkinliklerle mânevî desteğimizi sürdürüyoruz.
Bütün medreselerimizde; hocalarımız, talebelerimiz ve ihvânımızdan oluşan duâ ordusuyla, geceleri teheccüd namazlarının akabinde ve seher vaktinde, günde en az iki sefer olmak üzere, hep birlikte el kaldırıyor ve Rabbimize ilticâ ediyoruz. Devletimiz ve ordumuz için duâya, harekât neticeleninceye kadar ve her dâim devam edeceğiz inşâallâh. Bütün duâlarımızın ve hâssaten bu yolda yapılan duâların müstecâb olması temennisiyle…
Dipnotlar
[1] Buhârî, Cihâd:72
[2] Kehf Sûresi:28
[3] Hâkim, el–Müstedrek, 1/492
[4] Kenzü’l-Ummâl, 3/272, Hadis No:6505