İ’tikâf, luğatta: Beklemek, birşeye devam etmek manasındadır.
Şer’an i’tikâf: Mümeyyiz de olsa bir erkeğin bir cemaat mescidinde (i’tikâf niyetiyle) durmasıdır. Veya kadının, evinin mescidinde (evinde namaz kıldığı yerde i’tikâf niyetiyle) durmasıdır.
İ’tikâf’ın Delilleri
Kitap’dan delili:
﴾…وَلَا تُبَاشِرُوهُنَّ وَاَنْتُمْ عَاكِفُونَۙ…﴿
“Sizler mescidlerde i’tikâfta iken hanımlarınıza yaklaşmayınız.”(Bakara Suresi,187) âyet-i kerîmesidir.
Sünnetten delili:
İbn-i Ömer ile Enes ve Âişe (Radıyallâhu Anhum)un şu rivayetleridir:
“Peygamber (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) Medine’ye geldikten sonra vefatına kadar Ramazan’ın son on gününde i’tikâfa girerdi.”(Buhârî, i’tikâf:1, 2/255)
Ebû Hureyre(Radıyallâhu Anh) şöyle demiştir:
“Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem), her Ramazan’da on gün i’tikâfta bulunurdu. Vefat edeceği sene yirmi gün i’tikâfa girdi.”(Buhârî, i’tikâf:17)
Zührî (Rahimehullâh) şöyle demiştir:
“İnsanların i’tikâfı nasıl terkettiklerine şaşıyorum. Halbuki Rasûlüllah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) bazı şeyleri bazen yapar bazen terkederdi. Fakat vefat edinceye kadar i’tikâfı terketmemiştir.”(İbn-i Nüceym el-Bahru’r-râik: cilt:2 shf.322)
İ’tikâf’ın Faziletini Beyân Eden Hadisler
İbni Abbas(Radıyallâhu Anhuma)dan rivayet edildiğine göre, i’tikâf eden hakkında, Rasûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)şöyle buyurdu:
“İ’tikâf, günahları hapseder (sahibini bütün serlerden ve günahlardan korur) ve bütün iyilikleri işleyen gibi ona (i’tikâfa girene) sevaplar yazılır.” (İbn-i Mâce, Sıyam:67)
Hadîs-i şerîfe göre, i’tikâf edip bu esnada günah işlemekten kendisini tutan bir mümin, tüm iyilikleri işlemiş gibi sevap kazanır. Bu cümleden gaye, i’tikâfa teşviktir.
Bir kere, İbn-i Abbas (Radıyallâhu Anhuma)Efendimiz(Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in mescidinde i’tikâftaydı.
Bir adam kendisine gelerek ihtiyacını arzetti. O da, onun işini görmek için kalkıp onunla beraber giderken Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in kabri şerifini göstererek:
“Şu kabri şerifin sahibi(Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in şöyle buyurduğunu işittim.” dedi:
“Her kim bir kardeşinin ihtiyacı için yürürse, o, kendisi için on sene itikaf etmesinden hayırlıdır. Her kim Allâh rızası için bir gün i’tikâf ederse Allâh-u Te’âlâ, onunla cehennem arasına üç hendek koyar ki, her bir hendek doğu ile batı arasından daha uzaktır.” (Heysemî, Mecma’u’z-Zevâid:8/195, Suyûtî, ed-Dürrü’l-Mensûr:1/485)
Hazreti Ali’nin oğlu Hazreti Hüseyin (Radıyallâhu Anhuma)dan rivayet edildiğine göre: Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)şöyle buyurmuştur:
“Her kim Ramazan’da on gün i’tikâf yaparsa, iki hac ve iki ömre yapmış gibi olur.” (Süyûtî, ed-Dürrü’l-Mensûr: 1/486)
Amr İbn-i Şuayb’ın, babasından, onun da dedesinden (Radıyallâhu Anhum)dan rivayet ettiğine göre Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem):
“Bir adamın, (mümin) kardeşine şevk (sevgi) ile bakması, benim şu mescidimde bir sene i’tikâf etmesinden hayırlıdır.” buyurmuştur.(Süyûtî, ed-Dürrü’l-Mensûr: 1/488)
İ’tikâf’ın Şartları
1) Niyet etmek.
Bir kimse niyet etmeksizin i’tikâf etse sahih olmaz.
2) Cemaat mescidi.
İ’tikâf, ezan ve ikameti olan her mescitte sahihtir. Sahih olan görüş budur. “Hulasa” isimli eserde de böyledir.
En faziletli i’tikâf, mescid-i Haram’da olan i’tikâftır. Sonra Mescid-i Nebi’de, sonra Mescid-i Aksa’da, sonra camide, sonra cemaatı çok olan mescitte girilen i’tikâftır.
Kadın, evinin mescidinde i’tikâf eder. Erkekler için cemaat mescidinin hükmü ne ise, kadınlar için evinin mescidi (evde sürekli namaz kıldığı yerin) hükmü odur.
Kadın, evinde i’tikâfa girdiği odadan ancak beşeri ihtiyaçları için çıkabilir.Kadın, cemaat mescidinde i’tikâfa girecek olursa caizdir. Ancak mekruhtur. Şayet kadının evinde mescid edindiği bir yer yok ise, böyle bir yer edinir ve orada i’tikâfa girer.
3) Oruç.
Oruç, vâcip olan i’tikâfın şartıdır. Zira Âişe (Radıyallâhu Anhâ):,
“Oruçsuz, i’tikâf olmaz” buyurmuştur. (Ebu Dâvûd, No:2473, 2/334)
Nâfile i’tikâfta ise oruç şart değildir.
4) İslâm.
Çünkü kâfir ibadet ehli değildir.
5) Akıllı Olmak.
Çünkü deli niyet ehli değildir.
6) Cünüplük, hayız ve nifas’dan temiz olmak.
Çünkü cünüp olan kişi, hayızlı veya nifaslı olan kadın mescide girmekten menedilmişlerdir.
Buluğa ermiş olmak şart değildir. Erkek olmak, hür olmak da şart değildir. Kadın eğer evli ise kocasının izniyle i’tikâfa girer.
Kocası izin verir, kadın da bu izne binaen i’tikâfa girerse, kocası onu i’tikâftan menedemez. Şayet menederse, menetmesi geçerli olmaz.
İ’tikâf’ın Edepleri
1) İ’tikâfa giren kimse, bu esnada ancak hayır konuşur. Aslında müslüman her zaman hayrı konuşur. Müslümanın şer ile işi olmaz. O halde burada hayrı konuşmaktan maksat, buna azami gayret göstermesidir.
2) Ramazan’ın son on gününde i’tikâfa mülazemet (devam) etmeli ve mescidlerin en faziletlisi olan Mescid-i Haram’ı tercih etmelidir.
3) Kur’ân okumaya, hadîs-i şerîfe, ilme ve ilim tedrisine, Enbiya-i İzam’ın ve Nebi (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in siyerini okumaya ve salihlerin haberlerini araştırmaya devam eder.
4) İ’tikâfa girenin, günah olmayan şeyleri konuşmasında bir beis yoktur.
5) İ’tikâfa giren, temiz elbiseler giyinmeli, koku sürünmelidir. Başını da yağlayabilir.
6) İ’tikâfı adayarak kendine vâcip kılan kimse bunu yalnız kalbiyle niyet ederek yapmamalı, diliyle de söylemelidir.
İ’tikâf’ın Güzelliği
İ’tikâfta, i’tikâfa girenin kendini bütünüyle Allâh-u Te’âlâ’ya ibadet etmeye ayırması söz konusudur.
Böylece kul, dünya işlerinden kendini koparıp, Allâh-u Te’âlâ’ya ibadet etmeye verir.
İslâm büyüklerinden “Atâ” (Rahimehullâh) demiştir ki:
“İ’tikâfa girenin hali çok önemli bir ihtiyacı için, bir büyüğün kapısında oturup da: “İhtiyacım görülmeden bu kapının önünden gitmem” diyen kimsenin haline benzer.
İ’tikâfa giren kimse ise en büyüğün kapısında oturmuş, ondan yardım talebinde bulunmaktadır. Bu, amellerin en şereflisidir.”
İ’tikâfa giren kişi,bütün vakitlerini namaza tahsis etmiş olur. Namaz vakitlerinde bunun böyle olduğu âşikârdır. Diğer vakitlerde ise mescidin içerisinde namazı beklediği için, hükmen namaz kılıyormuş gibidir.
İ’tikâfa giren kişi, kendini dünya kirlerinden arındırır. Maneviyat denizine dalar. Kalbi nurlanır. Sîmâsında kulluk nişaneleri parlar.