Hamdlerimiz insanlık ailesinin huzuru için düsturlar indiren Yüce Rabbimize, salat ve selamlarımız insanlığın en güzel aile reisi Hazreti Muhammed’e olsun.
Yeryüzünde aile konusunda ne kadar uzman, profesör, bilim insanı varsa hepsi bir araya gelip, ‘’Bütün insanlık için huzurlu bir ailenin olmazsa olmazları nelerdir’’ konusu üzerine konuşsalar, tartışsalar, varacakları netice ve tavsiyeler her ne olursa olsun yine de İslam’ın ortaya koyduğu aile ölçülerinden öteye geçemeyecektir. Çünkü İslam’ın hayatın her alanında ortaya koyduğu düsturlar o kadar mükemmeldir ki ondan daha iyisi, daha güzeli hiçbir zaman olamayacaktır. Aile, toplumun çekirdeği, özü, temeliyse, İslam bu temeli sapasağlam dengeler üzerine kurmuş, mükemmel ölçüler üzerine bina etmiştir. Bunun kısa bir izahını Rum suresindeki bir ayet-i kerime ışığında yapalım; aslında her biri ciltlerce kitaba sığacak, huzurlu bir ailenin sapasağlam yapı taşlarından üç tanesini Yüce Rabbimiz (Celle celaluhû) şöyle beyan ediyor;
وَمِنْ آيَاتِهِ أَنْ خَلَقَ لَكُم مِنْ أَنفُسِكُمْ أَزْوَاجًا لِتَسْكُنُوا إِلَيْهَا وَجَعَلَ بَيْنَكُم مَّوَدَّةً وَرَحْمَةً إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
“Allah’ın varlığına ve birliğine delillerden biri de, kendilerinde sekinet bulup, ülfet edesiniz diye kendi(cinsi)nizden size eşler yaratması ve aranıza muhabbet ve merhameti koymasıdır. Şüphesiz ki bunda düşünen bir kavim için nice deliller (ibretler) vardır.” (Rum Suresi, 21)
Buradaki ‘’âyet’’ kelimesinden murat; Yüce Allah’ın varlığını, birliğini ve her işinin yerli yerinde, mükemmel olduğunu gösteren, işaret eden delil, alamet demektir. Onun için evlilik Allah Teâla tarafından indirilen bütün kutsal kitaplarda yerini almıştır. Evlenmek insanoğlu için fıtri bir ihtiyaçtır; yeryüzünde yaşayan her kim olursa olsun, orada evlilik de mutlaka vardır. İşte insanın fıtratına evliliği koyan Allah’ın varlığına, evlilik böyle delalet ediyor. Kadın ve erkek olarak insanların aynı türden ama farklı farklı özelliklerde yaratılmaları, aralarında bir sürtüşme, çatışma, kavga olsun diye değil, bilakis birbirlerini tamamlasınlar, birlikte insanlığın kemaline ersinler içindir. Şair şöyle der:
Yalnızlık Allah’a mahsus
Her şey bir yâr arar
Taşın kalbi yok derler ama
Onu da yosun sarar.
Yüce Mevlâ’mız, evliliğin ilk gayesini, en önce gelen hikmetini ‘’evlilikte sekinet bulmak’’ olduğunu beyan ediyor. Sekinet; huzur, güven, maddi ve manevi olarak sakin olmak anlamlarına gelir. Aile insanın manevi barınağı, sığınağıdır, öyle olması da gerekir. Eşler aile ortamında hem huzur bulmalı hem de o ortama huzur katmalıdır. Ailede sekineti sağlamanın yolu erkek için aile reisi olarak üzerine düşenleri yapmasıyla gerçekleşir. Kadının sekinet için vazifeleri; yuvayı yapan dişi kuştur’ misali, yuvasını huzur ortamına dönüştürmek için yapılması gerekenleri yerine getirmesidir. Eşlerin sekinete katkıları karşılıklıdır. Sekinet eşler arası sağlıklı iletişimle olur. Sağlıklı aile, sağlıklı iletişim kuran eşlerden oluşur. Müslüman bir ailede eşlerin görevleri nelerdir? Bu görevlerin bir kısmı fıkıh ilminde, ilmihal kitaplarında izah edilmiştir. Birde aileyi ayakta tutan, devam etmesini sağlayan ölçüler, bekasını temin eden bir takım prensipler vardır ki bunlar fıkıh ilminin verdiği fetvalar ile alakalı değildir. İslami bir ailenin esasları, yapısı, özellikleri vb. gibi konuları başlı başına ele alan kitaplar yazılmış, gerekli bilgiler tafsilatlı olarak açıklanmıştır. Günümüzde bu konuda güvenilir yazarlarımızın kaleminden çıkmış Türkçe kitap yeterince mevcuttur.
Mealini verdiğimiz âyet-i kerîmenin başından buraya kadar anlatılanlar, Müslümanı ‘’zihin dünyasında’’ evliliğe hazırlıyor. Zaten evlilik belli bir zihinsel olgunluk ve aile hayatı hakkında ön hazırlık gerektirir. Zira ‘’evlenmek’’ ile ‘’aile olabilmek’’ her ne kadar birbiriyle bağlantılı olsa da, herkes evlenebiliyor ama herkes aile olamıyor.
(وَجَعَلَ بَيْنَكُم مَّوَدَّةً وَرَحْمَةً) ve aranıza muhabbet (meveddet) ve merhameti koymasıdır: Aile içindeki ilişkiler duygusal ağırlıklıdır. Eşlerin birbirine duydukları en önemli ihtiyaç, duygusal ihtiyaçtır. Yeme, içme, barınma ihtiyacı daha sonra gelir, duygusal doyuma ulaşan birine artık bir hırka, bir lokma kâfidir. Yüce Rabbimiz, eşler arasında karşılıklı sevgi, karşılıklı saygı ve iki tarafın birbirine merhameti gibi ortak noktalara dikkat çekiyor.
Muhabbet/Meveddet
Türkçeye ‘’muhabbet’’ olarak tercüme edilen ‘’meveddet’’ kelimesi aslında biraz daha özel bir anlamda, karşılık beklemeden sevmek, muhabbet beslemek manasına gelir. Aile, sevgi üzerine kurulur. Sevgi olmadan, mutluluk olmaz. Ayet-i kerimede eşler arasındaki sevgi bağını anlatan kelime ‘’meveddet’’ olarak seçilmiş, aşk, sevmek gibi kelimeler kullanılmamıştır. Burada özellikle bu kelimenin seçilmesinde nice hikmetler vardır; birbirlerini delice seven pek çokları evlenmiş fakat evliliği yürütememişlerdir. Kadın ve erkek arasındaki ölçüsüz, dengesiz sevgi ve aşk, evliliğin yürütülmesi için yeterli değildir, yeterli olmadığı da gün gibi aşikârdır. Dinimize göre eşlerin arasında bir sevgi, bir muhabbet olmalı ama bu sevgi ve muhabbet sıradan bir sevgi değil, bilakis saygıyla yoğrulmuş, örülmüş olmalıdır. Özellikle ‘meveddet’ kelimesinin seçilmesindeki hikmetlerden biri de bu olsa gerektir.
Sevmek ve sevdiğini hissettirmek çok önemlidir. Hele kadınlar için sevgi hava gibi, su gibidir. Sevgiyi karşı tarafın anlayabileceği bir dille, bir yolla anlatmak, sevgi dilini bilmek gerekir; iki cihan serveri Peygamber Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) sevgisini söylemekten ve davranışları ile göstermekten hiç çekinmezdi. Hanımlarının faziletlerini dile getirir, onları sevdiğini söyler, bineğine alır, hanımı bineğe binerken dizine bastırarak yardımcı olur, kendisine gelen yemek davetini “hanım da olursa” kaydıyla kabul eder, bir sıkıntıyla kederlenip ağlayan hanımının gözyaşlarını elleri ile silerek teselli eder ve buna benzer pek çok davranışıyla sevgisini annelerimize gösterirdi.
Gelelim ayette bahsedilen merhamete; rahmet ile eş anlamlı olan merhamet kelimesi kullar için kullanıldığında; şefkatli olma, acıma, kalp inceliği ve iyilik yapmak gibi duygu yüklü manalar taşır. Allah Teâla, “eşler arasına merhamet koydum” diye buyuruyor. Demek ki, karı koca arasında bir de merhamet gerekmektedir. Gerçekten de, evliliğin özellikle ileriki dönemlerinde merhamet daha da önem kazanır. Karı koca yaşlanıyor, ister istemez hastalıklar baş gösteriyor. O zaman yardımlaşma ve dayanışma daha çok ön plana çıkıyor. Şimdi bunlar için sevginin yanında bir de merhamet gereklidir.
Merhamet insanlık madeninin en kıymetli cevheridir. Hayatın bütün hallerinde, renklerinde huzurlu bir yuvanın bekası için ayette merhamete özellikle vurgu yapılması, ne büyük bir incelik! İslami bir ailede iyi günde de huzur, mutluluk var, zor günde de. Subhanallah! Bu ne harika bir sanat!
Eşler arası merhamete tarihte eşine az rastlanan bir örnek Üstadımız Efendi hazretleridir. Genç yaşta yatağa mahkûm olan eşi Zehra Annemize (Allah rahmet eylesin) merhameti, sadakati o kadar engindi ki, annemiz vefat edinceye kadar hep onun yanındaydı. Hanımı rahatsız olduğu için başka bir eş almaya dinen hiçbir engel olmadığı halde o bu duruma sabırla göğüs germiş, kendisiyle aynı imtihanı yaşayan damadı Hızır Ali hocamıza da (Allah ona rahmet etsin) bir vefa örneği olmuştur.
(إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ) Şüphesiz ki bunda, düşünen bir kavim için nice deliller (ibretler) vardır: Allah (Celle celaluhû) düşünen fertlerden değil, düşünen toplumdan bahsediyor. Burada şuna da işaret var; toplum olarak kurtuluşun yolu aileden geçer. Huzurlu aile kurmanın formülü de “sekinet, meveddet ve merhamet’’ olmadan olmaz. Mevla’mız ayan beyan şöyle buyurmuş oluyor; “mutluluğun başka bir çaresi ve yolu yoktur. Öyleyse ibret alın. Bir, iki kişi değil, herkes ibret alsın, bütün toplum ibret alsın.’’ Yeryüzündeki cennet bahçelerinden birisi de İslam’a göre kurulmuş bir yuvadır. Bu temeller üzerine bina edilmeyen ne kadar evlilik varsa dağılmaya, parçalanmaya ya da anlamsızlaşmaya mahkûmdur. Dünyada aileyi kurtaracak yegâne ölçü ve çare İslami aile ölçüleridir. Başta Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığımız olmak üzere, uluslararası bağlamda Birleşmiş Milletler Kadının Statüsü Komisyonu gibi oluşumlara bu konu önemle duyurulur.
İslam’da Aile İçi Sorunların Çözüm Yolları
Sıfır problemli aile var mıdır bilinmez ama kadın ve erkek gibi iki farklı kişiliklerden oluşan ailede sorunlar olabilir. İslam’da aile içi problemlerin farklı çözüm yolları vardır; aile içi soruna göre bu, bazen işin ehli İslami bir aile uzmanına danışmakla, sorunları çözmek için ondan yardım almakla olur. Duruma göre iki taraftan belirlenecek hakemler (tahkim) yoluyla olur. Yerine göre bu işleri iyi bilen, aile meselelerinden anlayan hocaların araya girmesiyle çözülür. Aile meselelerinden bazıları fetvayla çözülebilir ama hepsi çözülemez. Aile içi problemleri ‘’fetva’’ yoluyla çözmek, yani aileden birisinin, fetvasına güvenilir bir hocaya aile sorununu anlatıp, fetva alarak sorunu çözmeye çalışması her zaman sağlıklı sonuç verecek bir yol değildir. Nitekim uzun yıllara dayanan tecrübelerimiz neticesinde böyle bir sonuca vardık. Aile içi problemler için şu tavsiyeyi yapalım; eşler bir sorunu kendi aralarında çözemiyorlarsa, aile mahremiyetlerini açabilecekleri güvenilir, aile meselelerinden anlayan, işin ehli birini bulsunlar, durumu ona izah etsinler. Yüce Rabbimiz ‘’Eğer siz bilmiyorsanız, o zaman bilenlere sorun’’ (Nahl Sûresi:43) buyuruyor. Bir bilene danışma zamanı geldiyse, artık daha fazla beklemenin anlamı yoktur.
“Ey Rabbimiz! Bize zevcelerimizden ve nesillerimizden gözlerimizin süruru (sevinci) olacak iyi kimseler ihsan et ve bizi takva sahiplerine imam (önder) yap!” (Furkan Sûresi:74) Âmin!