Zor işleri yapmaya alışkan olan bir karıncayı görmüşler. Kendisinden on kat daha ağır bir çekirgeyi taşıyormuş. Taaccüp ile şöyle demişler: “Şu karıncaya bakın! Bu acizlikle beraber bu kadar yükü nasıl çekiyor acaba?!”
Karınca bu sözleri duyunca gülümseyip şöyle cevap vermiş: “Erler yükleri himmet gücü ve hamiyet eliyle taşırlar, beden kuvveti ve vücut iriliği ile değil.”
بَارِي كِهآسْمَانُوزَمِينْسَرْكَشِيدْاَزُو
مُشْكِلْ تَوَانْ بَه يَاوَرِي جِسْمُو جَانْ كَشِيدْ
هِمَّتْ قَوِي كُنْ اَزْ مَدَدِ رَهْرَوَانِ عِشْقْ
كَانْ بَارْ رَا بَه قُوَّتِ هِمَّتْ تَوَانْ كَشِيدْ
Göğün ve yerin kendisini taşıyamadığı bir yükü
Beden ve can yardımıyla taşımak zor olur.
Aşk yolunda gidenlerin yardımıyla himmetini güçlü kıl
Çünkü bu yükü himmet gücüyle taşımak mümkün olur.
(Molla Abdurrahmân Câmî; Bahâristân)
Dünya imtihanlarını kazanıp uhrevî saadetine nâil olmak için gerçekten beden gücü değil, manevî bir güç ve irade lâzımdır. Nitekim her insanın hayâtı boyunca Mevlâ Te’âlâ’ya kul olma sorumluluğunu taşıması gerekmektedir. Bu mesûliyeti sonuna kadar yerine getirmek büyük bir himmet ve irade ister.
Enbiya ve evliya en kuvvetli irade ve himmete sahip oldukları için en ağır imtihan, en zor sınavlara tâbî tutulmuşlar. İmam-ı Rabbânî (Kuddise Sirruhû) hazretlerinin Mektûbât-ı şerîfe’de buyurduğu üzere bu büyük insanların sadece zâhirlerine bakan aldanır; onların mâneviyâtına bakan ise, hakîkatlerinden istifâde eder. Güçlü bir irâde, azimli bir himmet ve âlî bir maneviyât, Mevlâ Te’âlâ’nın verdiği tasarruf ile yerine göre belki büyük ordulardan daha muktedir, binlerce kitaplardan daha müteessir olabilir.