Fıtrat olarak medenî yaratılan insanoğlunun cemiyetten kopup tek başına yaşaması söz konusu değildir. İster erkek ister kadın ve ister çocuk olsun herkesin en azından bir arkadaşı vardır. Ancak içtenlikle samimi ve güvenilir arkadaşı olanlar ise azın azıdır. Madem ki dostlu ve arkadaşlık hayatın bir gerçeğidir. Her şeyin hakikisini arayan insanoğlunun dostluk ve arkadaşlık hususunda seçici davranmaması ve kimlerin samimî dost olabileceğini araştırmaması hem dünyası hem de âhireti açısından büyük bir gaflettir.
Gerçek Dost Kimdir?
Cenâb-ı Hakk şöyle buyuruyor: “Ey îmân etmiş olan kimseler! (Râzı olmadığı şeylere yaklaşma konusunda) Allâh’tan hakkıyla sakının ve (hem îmânda hem ahde vefâda, özü sözü doğru olan) sâdık kimselerle (bedenen ve rûhen, madden ve mânen) berâber olun.”[1]
Bu âyet-i kerîmede samimi ve güvenilir dost ve arkadaşların hâiz olduğu vasıflar beyan edilmektedir. Buna göre kişi arkadaşlarını seçerken öncelikle Cenâb-ı Hakk’a inanan ve itikad üzerinde yaşayan gerçek mü’minler arasından seçmelidir. Arkadaş hususunda aranan ikinci özellik de Allah’tan korkan, emirlerine boyun eğen ve yasaklarından sakınanlar arasından seçilmesidir. Son kriter ise Cenâb-ı Hakk’a, Hazret-i Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e, dinine ve arkadaşına sadakatle (içtenlikle) bağlanan, içi ve dışı dosdoğru olanlar arasından seçilmesidir.
Arkadaş Edinmekte Seçici Olmak Gerekir
Hazret-i Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) buyuruyor: “Kişi dostunun dini üzeredir. Öyleyse her biriniz, kiminle dostluk kuracağına dikkat etsin.”[2] Bu hadîs-i şerîf, arkadaşlığın ehemmiyetine dikkat çekmektedir. Şöyle ki arkadaşlar birbirine ciddi tesirlerde bulunabilirler. Arkadaşlık neticesinde hadîs-i şerîfte “din” şeklinde ifade edilen inanç, âdet, sîret, ahlâk gibi hususlarda benzemeler meydana gelmektedir. İnsanlar dost edindikleri ve samimi arkadaşlık kurdukları kimselerin yaşantısına zamanla uyum sağlayacaklarından, arkadaş seçimi gerçekten çok önemlidir. Bu nedenle Allah Teâlâ’nın yolundaki bilinçli Müslümanların, alnı secde görmeyen ve yaşantıları İslâm’a ters düşen kimselerden uzak durmaları kendileri, eşleri ve çocukları açısından çok mühimdir.
Rasûlüllah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in bu husustaki diğer bir hadîs-i şeriflerinde şöyle buyuruyor: “İyi arkadaşla kötü arkadaşın misali, misk taşıyanla körük çeken insanlar gibidir. Misk sahibi ya sana kokusundan verir veya sen ondan satın alırsın. Körük çekene gelince ya elbiseni yakar yahut da sen onun pis kokusunu alırsın.” [3]
Kötü Arkadaşa Sadece Tebliğ Yapılır
Yüce Allah buyuruyor: “(Habîbim! meşrû dâirede) kolay olanı kabûl et (aklın benimsediği ve dînin kabûl ettiği) ma‘rûf (ve güzel olan işler) ile emret ve câhillerden yüz çevir.”[4]
Bu âyet-i kerîmede Rasûlüllah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e, öncelikle Mekke müşriklerinin hakaret içeren çirkin söz, eylem ve baskılarını affedip bağışlaması tavsiye edilmektedir. Sonra onlardan tamamen kopmadan tebliğ görevine devam etmesi, iyiliği emredip kötülükten sakındırması ve görevi bitince tartışmaya girmeden câhillerin yanından uzaklaşması emrediliyor.
Nasıl ki beden sağlığımız açısından salgın hastalıkların bulunduğu yerlerden uzak durmamız çok önemlidir, aynı şekilde kötü çevreden ve günah işlenen yerlerden uzak durmamız, mânevî açıdan kat be kat daha önemlidir.
Kötü arkadaş, kötü çevre ve sapık inancında direnen câhillerden zarûrî ilişkiler ve tebliğ dışında uzak durmamız çok önemli olduğu gibi, zararlı basın organları, televizyon kanallarından ve zararlı internet sitelerinden uzak durmamız ve çoluk çocuğumuzu korumamız, dinimiz, mânevîyatımız ve çocuklarımızın geleceği açısından çok daha önemli ve zorunludur. Çünkü dinine bağlı nice genç kardeşimiz kötü arkadaş, kötü çevre, zararlı medya ve internet sitelerinin kurbanı olmuş ve bir cennet adayı iken cehennemin en aşağılarına yuvarlanacak bir hayat tarzına meyletmektedir. Cenâb-ı Hakk bu kimselerin duyacakları pişmanlık hakkında buyuruyor: “O zâlimin iki elini ısıracağı günü diyecektir ki: “Ey (millet)! Ne olaydı keşke ben o Rasûl ile birlikte (kurtuluşa erdirecek) bir yol edineydim. Ey benim helâkim! (Neredesin, gel!) Ah ne olaydı ben falancayı bir dost tutmayaydım.”[5]
Kötü arkadaşların, kötü çevrenin etkisi ile hak yoldan ayrılanlar, zararlı medya, kanal ve sitelerin kurbanı olanlar, o korkunç mahşer gününde pişmanlıktan ellerini ısırarak, Ah! Keşke hak yoldan ayrılmasaydım, çağdaşlık, özgürlük vs. söylemlerine aldanmasaydım. Ah! Keşke falan kişi ile arkadaşlık yapmasaydım diyecektir.
Cenâb-ı Hakk bütün ümmet-i Muhammed’i iş işten geçtikten sonra pişman olmaktan muhafaza eylesin. Cümlemizi iyilerle ve âhiretimizi düşünen kimselerle karşılaştırsın. Âmîn Yâ Muîn…
Dipnotlar
[1] Tevbe Sûresi, 119.
[2] Ebû Dâvûd, Edeb, 19; Tirmizî, Zühd, 45.
[3] Buhârî, Büyû 38; Zebâih, 31; Müslim, Birr, 146.
[4] A‘râf Sûresi, 199.
[5] Furkân Sûresi, 27-28.