Kelime-i şehâdetle beraber namaz, oruç, zekât ve hac gibi ibâdetler, İslâm’ın beş temel şartını oluşturur. Zikretmiş olduğumuz ibâdetler, bir zümrenin îfâ etmesiyle diğer insanların üzerinden sakıt olmayan, her mü’minin yerine getirmesi gereken aynî farzlardır.
İbnü Ömer (Radıyallâhu Anhüma)dan rivâyet edilen bir hadîsi şerîfte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) bu beş esası şöyle ifade buyurmuştur:
“İslâm beş esas üzeri ne kurulmuştur (bunlar da); Allâh(-u Te‘âlâ)dan başka bir ilâh bulunmadığına ve Muhammed (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in Allâh(-u Te‘âlâ)nın elçisi ve kulu olduğuna şahitlik etmek, namaz kılmak, zekât vermek, hac yapmak ve Ramazan orucu tutmaktır.”[1]
Bu beş rükün, binanın ana yapısını oluşturan, âdeta bir binayı taşıyan beş direk gibi, diğer ibâdetler ise binayı dengede tutmayı sağlayan yan direkler gibidir.
Meşhur Cibril (Aleyhisselâm) hadîsi de İslâm’ın temel esaslarını beyân eden ve bu esaslar arasında oruç ibâdetinin de zikredildiği açık bir delildir.
Ömer İbnü’l-Hattâb (Radıyallâhu Anh) şöyle dedi: “Bir gün Rasûlullâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in huzurunda bulunduğumuz sırada, elbisesi beyaz mı beyaz, saçları siyah mı siyah, üzerinde yolculuk eseri bulunmayan ve hiçbirimizin tanımadığı bir adam çıkageldi. Nebî (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in yanına sokuldu, önüne oturdu, dizlerini Nebî (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in dizlerine dayadı, ellerini (kendi) dizlerinin üstüne koydu ve:
– Ey Muhammed, bana İslâm’ı anlat! dedi.
Rasûlullâh (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
– İslâm, Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı (tastamam) vermen, ramazan orucunu (eksiksiz) tutman, yoluna güç yetirebilirsen Kâbe’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdu(… ) Sonra adam, (sessizce) çekip gitti. Ben bir süre öylece kalakaldım. Daha sonra Nebî (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
– Ey Ömer, soru soran kişi kimdi, biliyor musun? buyurdu. Ben:
– Allah ve Rasûlü bilir, dedim.
Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
– O Cebrâil’di, size dininizi öğretmeye geldi, buyurdu.[2]
Şeâir-i İslâmiyye ve Oruç
Oruç ibâdetinin İslâm’ın esaslarından biri oluşu aynı zamanda Şeâir-i İslâmiyyeden oluşu anlamına gelmektedir. Nitekim İslâm’ı tebliğ etmek için muhtelif merkezlere kadı olarak gönderilen sahâbîler de bu esasları tebliğ edip ahkâmını öğretmişlerdir.
Orucun bir başka yönü de anlayışlı ve sabırlı bir toplum inşa etmesidir. Zira insanlar arasında cereyan eden tartışmaların hemen tamamı ölçüsüz bir hırstan kaynaklanmaktadır. Oruç, şehevî arzuları dizginleyip ölçüler koyar ve böylece insanları şeytanın bu yöndeki aldatmacalarından muhafaza eder. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) orucun bu hususiyetini şu ifadelerle beyan buyurmuştur: “Oruç bir kalkandır; sakın, oruçluyken, cahillik edip de kem söz söylemeyin. Birisi size sataşacak veya dalaşacak olursa, ‘ben oruçluyum, ben oruçluyum’ deyin.”[3]
Dipnotlar
[1] Buhârî, Îmân:2, No:8 1/27 Müslim, Îmân:7, No:16 1/29
[2] Müslim, Îmân:1
[3] Buhârî, Savm:9; Müslim, Sıyâm:30