Mescid inşâ etmek ve mescidlere gönlü bağlı bir kimse olup gerek ibâdetle gerekse ibâdetlerin sürdürülebilirliği noktasında yardımlarla mescidleri mamur edenlerden olmak fazîletli bir iştir. Nitekim Mevlâ Te‘âlâ, mescid inşa edenleri Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle methetmiştir:
“Allâh’ın mescidlerini ancak, Allâh’a ve o son güne inanmış olan, o namazı dosdoğru kılmış ve zekâtı vermiş olan, Allâh’tan başkasından da korkmayan kimseler imar eder. (Bakımını üstlenerek ve ibadetle ihyâ ederek, maddî ve manevî anlamda mamur eder.) İşte o (mescidleri her yönüyle mamur kılan Müslüma)nların hidâyete erenlerden (ve cennete girenlerden) olmaları kuvvetle umulmuştur.”[1]
Âyet-i kerîmede “mescid” özelinde bir vurgu yer alıyorsa da, burada bilhassa camilerin Cumhuriyet sonrası sadece namaz kılınan yerler olma şeklindeki kısıtlı özelliğinin çok ötesinde bir mana söz konusudur. Nitekim tarihe baktığımızda inşa edilen mescidlerin, ibadet etmenin yanı sıra zikredilen ve ilim tahsil edilen hatta birçok kurumsal faaliyetin ve sosyal hizmetlerin yürütüldüğü müesseseler olduğunu görürüz.
Yeryüzünde inşa edilen ilk mescid olma özelliğini taşıyan Mescid-i Harâm da, Kuds-i Şerîf’te inşa edilen ve yeryüzünün ikinci mescidi olan Mescid-i Aksâ da asırlar boyunca, bahsettiğimiz şekilde sadece günlük ibâdetlerin ifa edildiği yapılar olmayıp ilmî, idarî ve hayrî birçok faaliyetin yönetildiği merkezler olarak hizmet etmiştir.
Kur’ân-ı Kerîm’de ve Hadîs-i Şerîflerde Anılan Mescidlerin Özellikleri
İslâm tarihinde mescid olarak ifade edebileceğimiz ilk mekân, “Dâru’l-Erkâm” olarak anılan, Erkâm (Radıyallâhu Anh)ın evidir. Bu ev, tebliğin henüz gizli olarak yapıldığı dönemde bir mânevî üs olarak, yeni inen âyet-i kerîmelerin tebliğ edilip açıklandığı, nâzil olan -önemli bir kısmı akâide müteallik- ilk hükümlerin öğretildiği ve İslâmiyet’i kabul edenlerin biatinin alındığı yer olmuştur.
2. Akabe biatiyle birlikte, Medine’deki Müslümanların sayısı artınca bir mescid ihtiyacı hâsıl olmuş ve daha sonra Mescid-i Nebevî’nin inşa edildiği araziye, Ebû Ümâme Es‘ad ibni Zürâre (Radıyallâhu Anh) öncülüğünde, üzeri örtülü olmayıp sadece duvarlardan ibaret olan bir mescid inşa edilmiştir. Bu şehirde yaşayan mü’minler söz konusu mescidde bir araya gelmiş, ibâdetlerini îfâ etmekle beraber istişarelerini burada yapmış ve birbirlerine öğretici olmuşlardır. Burada daha sonra Cuma namazı da edâ edilmiştir.
Mekke’den Medine’ye hicret eden mü’minlerin inşa ettiği Kuba Mescidi de bu anlamda ilmî faaliyetlerin yürütüldüğü örnek bir mescid olmuştur. Hakeza mü’minlerin ilk Cuma namazı kıldığı Rânûnâ vadisindeki Benî Sâlim Mescidi (Mescid-i Âtike) de aynı evsâfa sahip bir müessese olarak hizmet etmiştir.
Mescidler ve Külliyeler
Bu anlatılanlardan anlaşılacağı üzere, Kur’ân-ı Kerîm’de yer alan mescid inşasına dair vurgular ve mescid inşa edenlere yönelik fazîletler, günümüzde anladığımız şekliyle sadece günlük ibâdetlerin ve Cuma namazları ile Bayram namazlarının kılındığı camilere yönelik bir emir olmayıp bilhassa ilmî faaliyetlerin ve davet, tebliğ vazifelerinin ifa edildiği müesseselere şâmil beyânlardır. Bununla beraber, camilerin aslî vasfının günlük ibâdetlerin yanı sıra ilim, sohbet ve zikir meclisi vasfı olduğunu da hatırlamak gerekir. Nitekim İsmailağa Camii, günümüzde bunun en güzel örneklerinden birini teşkil etmektedir.
Mescid inşa edenlere yönelik Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in: “Kim, (Allah rızâsı için) bir mescid yaparsa, Allah da ona (cennette) onun benzerini (onun gibi bir köşk) yapar.”[2] müjdesi, cami merkezli bu vazifelerin tamamına ev sahipliği yapan yapılar olma özelliğiyle külliyelere yardım edenleri kapsayan bir müjdedir.
İsmailağa Külliyesi
İnşa etmekte olduğumuz İsmailağa Külliyesi, ev sahipliği yapacağı Tekâmül ve İhtisâs medreseleriyle, geçmişten günümüze ulaşan ilim mirasını gelecek nesillere taşıyacaktır. Bu hizmetler, Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in: “İnsan öldüğü zaman üç şey hariç ameli kesilir: Sadaka-i Câriye (medrese veya mescid gibi sürekli, kalıcı iyilik), kendisinden faydalanılan ilim ve kendisini hayırla yâd ettiren sâlih bir evlat.”[3] müjdesine talip olma yoludur.Medeniyet anlayışımızın önemli bir unsuru hâline geleceğine inandığımız İsmailağa Külliyemizin inşâsına ve ev sahipliği yapacağı hizmetlere sizler de bağış ve yardımlarınızla destek sağlayabilir ve bütün bu hizmetlere karşılık verilecek ecir ve mükâfata ortak olabilirsiniz. Külliyemiz hakkında detaylı bilgi ve bağışlarınız için tıklayınız.
Dipnotlar
[1] Tevbe Sûresi:18
[2] Buhârî, Salât:65
[3] Müslim, Vasiyet:3