ÂDÂB
“إِنَّاللَّهَيَرْفَعُبِهَذَاالْكِتَابِأَقْوَامًاوَيَضَعُبِهِآخَرِينَ”
“Süphesiz ki Allâh-u Te’âlâ şu Kur’ân(-ı Kerîm) ile bazı kavimleri yükseltir, bazılarını ise alçaltır.”(Müslim, Müsâfirîn: 269)
Malûm olduğu üzere her şeyin bir edebi, âdâbı ve yapılan şeye göre gözetilmesi gereken bir üslûbu vardır. Mesela yemek yerken, besmele çekmek, evvelinde ve sonunda elleri yıkamak yemeğin bir âdâbıdır. Aynı şekilde su içerken, otururken, yatarken, kalkarken, hemen heryerde ve her şeyde, o şeyin kendine özgü bir edebi, riayet edilmesi gereken bir yolu yordamı vardır. Nitekim büyüklerinde buyurduğu gibi; “Usûlsüz, vusûl olmaz.”Yani; yapılan bir şey, usûlüne uygun yapılmazsa o şey gerçek mânâda yapılmış olmaz. Bu gerçeğe dikkat çekmek üzere ecdadımız Osmanlı, tüm Medrese ve Tekkelerin kapılarına:”Edeb Yâ Hû”yazdırmayı âdet edinmişlerdi. Zira edepsiz ne derviş bir adım atabilir, ne de ilim talebesi maksadına nâil olabilir.
Bu sırrı anlamış Hak dostlarından Mesnevî sahibi; MevlanâCelâleddin-i Rûmî (KuddiseSirruhû) bir mısrasında insan ile hayvanın arasındaki tek farkın edep oldu-ğunu ve insanın bu edebideKur’ân-ı Kerîm’den tâlimedebileceğini beyân ederek şöyle demiştir:
“İnsanoğlu eğer edepten yoksun ise, o insan değildir.
Zira insanoğlu ile hayvan arasındaki fark edeptir.
Aç gözlerini bak, Allâh Kelâmı olan;Kur’ân âyet âyet edeptir.”
Yine edebin gerekliliğini ifade etmek için MevlanâCelâleddin-i Rûmî Hazretleri Mesnevî’de şöyle diyor:
“Allâh’tan edebe muvaffak olmayı dilerim. Edebi olmayan kimse Allâh’ın lütfundan mahrumdur.”
Bu mânâda Yunus Emre Hazretleri şöyle demiştir:
“Edep bir taç imiş nur-i Hüdâ’dan
Giy ol tâcı, emin ol her belâdan”
Günümüz Türkçesiyle:
“Edep, Yüce Allâh’ın nurundan bir tacdır.
Onu giyen her beladan uzak olur”
Kişi yaptığı işin kıymetini bilmeli ki ona uygun olan âdâba da riayet edebilsin. Siz değerli okuyucularımızın da bildiği üzere Kur’ân-ı Kerîm, Cebrâil (Aleyhisselâm) vasıtasıyla İki Cihan Güneşi Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)‘e tüm insanlığa beyân edilmek üzere indirilmiş bir emânet ve İlâhî bir mesajdır. Allâh-u Azze ve Celle’nin biz âciz kullarına selamıdır.
Kur’ân-ı Kerîm’i okuyan bir kul Rabbiyle konuşur. Bu hususta Hazreti Enes’den şöyle bir hadîs-i şerîf rivâyet edilmektedir:
“إِذَاأَحَبَّأحَدُكُمْأَنْيُحَدِّثَربَّهفَلْيَقْرَأِالْقُرْآنَ”
الديلمىعنأنس
“Sizden biriniz Rabbi ile konuşmak isterse, Kur’ân(ı Kerîm) okusun.” (Süyûtî, el-Câmi‘u’s-sağîr,no: 1/248; Deylemî, Müsnedü’l-Firdevs, no:1/302,1195)
Durum böyle olunca Kur’ân-ı Kerîm okuyana Rabbiyle konuşuyormuş gibi olmak yakışır. Sevgili mürşidimiz Mahmut Efendi (Kuddise Sirruhû): “Rabbimizin huzurunda edepli gelinler gibi olalım” buyurarak
Kur’ân-ı Kerîm’i tilavet ederken uymamız gereken edeplere işaret etmiştir.
Kur’ân-ı Kerîm okurken riayet edilmesi gereken edepleri şöyle sıralamamız mümkündür:
1. Abdestli olmak
2. Okurken edepli ve ağırbaşlı olmak
3. Kıbleye yönelmek
4. Başını eğmek
5. Bağdaş kurmamak, yastık ve duvar gibi şeylere yaslanmamak ve kibirli bir vaziyette oturmamaktır.
6. Ağzı temizlemek. Nitekim Hazreti Ali (Kerramellâhu Te‘âlâ Vechehû) şöyle buyurmuştur:
عَنْعَلِيِّبْنِأَبِيطَالِبٍقَالَ:
إِنَّأَفْوَاهَكُمْطُرُقٌلِلْقُرْآنِفَطَيِّبُوهَابِالسِّوَاكِ
“Muhakkak sizin ağızlarınız Kur’ân yollarıdır. O halde onları misvakla temizleyin.” (İbnüMâce; es-Sünen; Tahâret: 291/6; Suyûtî, el-Fethu’l-Kebîr:1/293)
7. Her gün bir miktar okumaktır. Bu miktarın ne kadar olduğu hususunda Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Ashâb-ıKirâm ve Tabiî’nin uygulamaları mevcuttur.
8. Yavaş yavaş, mahreç ve tecvid kurallarına riayet ederek, acele etmeden okumaktır.
9. Manasını düşünerek okumaktır. Nitekim Hazreti Ali (Kerramellâhu Te‘âlâ Vechehû)’dan şöyle rivayet edilmiştir. “…Kendisinde düşünme olmayan bir okumada hiçbir hayıryoktur.”(Gazâlî, İhyâ:1/283)
Bu meyanda şairin kaleme döktüğü şu ifadeler pek manidârdır:
“İbret olmaz bize her gün okuruz ezberde
Yoksa hiç mana aranmaz mı bu âyetlerde
Lafz-ı muhkem yalnız anla¬şılan Kur’ân’ın
Çünkü kaydında değil hiç birimiz mânânın
Ya açar nazm-ı celîlin bakarız yaprağına
Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına
İnmemiştir hele Kur’ân şunu hakkıyla bilin
Ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için.” (Mehmet Akif Ersoy)
10. Ağlamaktır. Zira Allâh-u Tebârake ve Te‘âlâ İsrâ Sûresi 107. kavl-i şerîfinde şöyle buyurmaktadır:
“…Onlar (âyetlerimizi dinlediklerinde) ağlayarak yüzüstü düşerler(secdeye kapanırlar).”(İsrâSûresi; âyet: 107)
Abdullah ibni Mesud (Radıyallâhu Anh) şöyle anlatıyor: “Bir defasında Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) bana “Kur’ân oku!” buyurdu. Ben de: “Yâ Resûlallâh! Kur’ân sana indirildiği halde, sana ben mi okuyayım?” dedim. Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem):
– “Ben onu başkasından dinlemeyi severim” buyurdu.
Bunun üzerine ben de Nisâ sûresini okudum; “Her ümmetten bir şahit getirerek onların üzerine de seni şâhit kıldığımız zaman durum nasıl olur!” (Nisâ Sûresi; âyet:41) bu âyete gelince (Efendimiz bana) “Dur”dedi. Baktım ki gözlerinden inci taneleri gibi yaşlar dökülüyordu. (Buhârî, Fadailü’l-Kur’ân:35; Müslim, Salatü’l-Müsafirin:247)
Sa’d ibni Ebi Vakkas (RadıyallâhuAnh)’dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Muhakkak Kur’ân-ı Azîmüşşân hüzünle inmiştir, O’nu okuduğunuz zaman hüzünlenip ağlayın.”(İbnüMâce, İkame:176, 1/424)
11. Sesi güzelleştirmektir.Nitekim Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) “Kur’ân-ı seslerinizle süsleyin” buyurmuştur. (Buhari, Tevhid:52, 8/214)
12. Secde âyetleri okunduğunda tilâvet secdesi yapmaktır. Tilâvet secdesi Kur’ân-ı Kerîm’de 14 yerde bulunmaktadır.
Üstâdımız Ali Haydar Efendi (KuddiseSirruhû) kendi Kur’ân-ı Kerîm’inin sonuna ed-Dürrü’l-Muhtâr isimli kitaptan naklen şöyle yazmıştır:
“Her kim secde âyetlerinin hepsini bir mecliste okur da her biri için secde ederse Allâh-u Te’âlâ onun mühim olan işine kâfi gelir.”
13. Okumaya: “Euzü billâhi mineşşeytânirracîm”diyerek başlamak. Bittiğinde ise: “Sadakallâhülazîm” demektir.
14. Tesbihâyetine uğradığında tesbih etmek, tekbir âyetine uğradığın da tekbir etmek, duâ ve istiğfâr âyetine uğradığında ise duâ ve istiğfâr etmek, yalvarma âyetine uğradığında yalvarmak, korkutma ve tehdit âyetine uğrağında sığınmaktır.
Allâh-u Azze ve Celle’den niyazımız; hepimize,bu edeplerin tamamıyla müeddep olmayı ihsân etmesidir.
“Setreder aybını insanın hep, Ne güzel câme imiş, sevb-i edeb” Sümbül-Zâde
câme: örtü
sevb: elbise