Doğru yolu gösteren ve hakkı batıldan ayıran ilâhî kitapların sonuncusu olan Kur’ân-ı Kerîm’i, nice açık delillerle ve insanlar için bir hidâyet rehberi olarak Ramazân-ı Şerîf’te, (Kadir gecesinde) indiren Allah Te‘âlâ’ya hamd olsun!
Rabbimizin sonsuz salât ve selâmları Rasûl-i Ekrem Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ve ehl-i beytine ve de ashâbına olsun! O Nebî (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ki, kendisine fitnelerden kurtulma sebebi sorulduğunda, Kur’ân-ı Kerîm’in başta furkân vasfı olmak üzere, fazîletlerini şöyle beyân etmiştir:
“Fitneden çıkış yolunuz Allah (Celle Celâluhû)nun kitabıdır. Sizden evvel geçen ümmetlerin haberleri, sizden sonra olacakların haberleri ve aranızdaki meselelerin hükümleri ondadır. O, hak ile batılın arasını ayırandır. Şaka değil, tamamen ciddidir. Allah Te‘âlâ, halkına zorbalık yapıp da onu terk edeni, belini kırarak helâk eder. Allah Te‘âlâ, Ondan başka bir yerde hidâyet arayanı saptırır. O, Allah Te‘âlâ’nın sağlam ipidir. O, birçok hikmetler sahibi olan zikirdir. O, dosdoğru olan yoldur. Arzu ve istekler onun vesilesi ile batıla kaymaktan muhafaza olunur ve lisandan çıkan sözler, asılsız konuşmalarla karışmaz. Âlimler onunla meşgul olmaktan doymaz. Tekrar tekrar okumakla eskimez. Hayrete düşüren manaları tükenmez. Öyle bir kitaptır ki, cinler onu dinlediklerinde hiç duraksamadan: ‘Acayip bir Kur’an dinledik, tam doğruya ulaştırıyor’[1] dediler. Onunla hüküm veren doğru konuşmuştur. Onunla amel eden mükâfatlandırılır. Onunla karar veren adaletli olur. Ona davet eden dosdoğru yola ulaştırmış olur.”[2]
Ramazân-ı Şerîf Ayının Kur’ân-ı Kerîm ile Münâsebeti
İmâm-ı Rabbânî (Kuddise Sirruhû) Kur’ân-ı Kerîm ile Ramazân-ı Şerîf arasındaki münasebeti anlattığı 162. mektubunda şöyle buyuruyor:
Allah Te‘âlâ’nın zâtına ait şanların cümlesinden olan Kelâm şanı, Allah Te‘âlâ’nın zâtına ait bütün kemalâtı ve sıfatlarına ait şanlarında bütün olgunluklarını cem edicidir. (Şan tabirinin manasını sıfat olarak anlayabiliriz. Ancak sıfata nispetle manen daha yüksek bir makam olduğuna itibar edilir.) Bu, evvelki ilimlerde zikredilmişti. Mübarek olan Ramazân-ı Şerîf ayı da bütün hayırları ve bereketleri cem edicidir.
Bütün hayırlar ve bereketler pak ve yüce olan Hazreti Zât’tan gelmektedir ve noksan sıfatlardan münezzeh olan şanların neticeleridir. Varlık sahasında ortaya çıkan bütün eksiklikler ve kötülüklerin kaynağı da hâdis olan (sonradan yaratılan) zâttır. Sonradan icat edilen sıfatlardır.
“Sana isabet eden güzellikler, Allah (Celle Celâluhû)dan ve sana isabet eden kötülükler nefsindendir.”[3] âyet-i celîlesi bu hususta kesin bir delildir. Bu aya ait hayırların ve bereketlerin tamamı, Kelâm şanında toplanan Zât-ı Pâk-i Sübhâniyye’ye ait olgunlukların neticesidir.
Kur’ân-ı Kerîm ise bu cem edici olan Kelâm şanının hakikatinin tamamının hâsılı, özüdür. Bu münasebetle, mübârek Ramazân-ı Şerîf ayının Kur’ân-ı Kerîm ile tam bir münasebeti vardır. Çünkü Kur’ân-ı Kerîm, Allah Te‘âlâ’ya ait olan bütün olgunlukları bir araya toplamıştır. Bu mübârek ayda bu olgunlukların neticeleri ve meyveleri olan hayırları bir araya getirmiştir. İşte bu münasebet, Kur’ân-ı Kerîm’in bu ayda nâzil olmasına, inmesine sebep olmuştur. Rabbimiz şöyle buyurmuştur: “Ramazân-ı Şerîf ayı, Kur’ân-ı Kerîm’in indiği aydır.”[4]
Bu aydaki Kadir gecesi, bu ayın hülâsası ve özüdür. Bu ayın tamamı kabuk, Kadir gecesi ise bu ayın içi, özü yerindedir. Bu ay, üzerinden kalbi iç huzuru ile dolu olarak geçen ve bu ayın hayırlarından, bereketlerinden pay sahibi olan kimse, senenin tamamının iç huzuruna muvaffak olur. O sene içindeki bütün hayırlara ve bereketlere nail olur.
Allah Te‘âlâ bu mübârek ayın bütün hayırlarına ve bereketlerine bizi muvaffak kılsın ve en büyük payı rızık olarak bizlere ihsân eylesin.
Dipnotlar
[1] Cin Sûresi:1-2
[2] Tirmizî, Fezâilü’l-Kur’ân, No:2906
[3] Nisâ Sûresi:79
[4] Bakara Sûresi:185