Yüce dinimiz İslâm, fertlerin Allah Te‘âlâ’ya karşı mükellefiyetlerini tanzim ettiği gibi, fertlerin toplumla olan münasebetini de tanzim eder. İnsanın sosyal bir varlık olarak yaratılmasının zarurî kıldığı yardımlaşmanın alt sınırları da dinimiz tarafından belirlenmiştir. Bununla beraber, malî ibadetlerde mü’minler, şahsî ihtiyaçlarını ve ailelerinin iaşesini de göz önüne alarak variyetlerini yardımlaşma yolunda cömertçe infak edebilirler.
Kurban ibadeti de, takva ve teslimiyet yönüyle mühim bir mükellefiyet olduğu gibi, toplumsal açıdan da kardeşlik duygularını geliştiren ve insanlar arasında dostluk köprüleri kuran sosyal bir ibadettir.
“Rabbin için namaz kıl, kurban kes”[1] emri, müfessirlerin beyanı veçhile bayram namazı ve teslimiyetin ifadesi olan kurban ibadetine yöneliktir. Konunun toplumsal boyutu da Kur’ân-ı Kerîm’de açıkça beyan edilmiş ve şöyle buyrulmuştur: “…Ve kendilerine rızık olarak verdiği hayvanların davarları (olan; deve, sığır, koyun ve keçi türlerini keserken her biri) üzerine (kurban bayramının ilk üç günü olarak) bilinen günlerde Allâh’ın adını zikretsinler. (Ey kurban kesenler! Kesim esnasında Allâh’ın adını anın ve) artık onlardan hem kendiniz yiyin, hem de darda kalmış fakire yedirin!”[2]
Kurban İbadetinin Sosyal Boyutu
Kur’ân-ı Kerîm’de, kaydetmiş olduğumuz âyet-i kerîmeyle beraber, Hac Sûresi’nin 34 ve 36. âyet-i kerîmelerinde de kesilecek kurbanlar üzerine Allah Te‘âlâ’nın adını anmanın lüzumu vurgulanmıştır. Bu vurgular hep ibadette ihlâsı kazanmaya yöneliktir. Dolayısıyla kurban gibi duyu organlarıyla müşahede edilebilen bir ibadetle, ihlâs çok daha iyi anlaşılacak ve diğer ibadetlere de teşmil kılınacaktır.
Kurban ibadetinde temel gaye et elde etmek değildir. Zira şöyle buyrulmuştur: “(Câhiliyet ehli kestikleri hayvanların kanlarını Kâ’be’ye bulaştırıyorlar ve bunu bir ibadet sayıyorlardı. Hâlbuki) onların ne etleri ne de kanları asla Allâh’a ulaşacak değildir! Ve lâkin sizden O’na (ancak) takvâ (nedeniyle yapmış olduğunuz kurban ibadeti) ulaşmaktadır. İşte sizi (ibadet vazifelerine) hidâyet buyurmasına karşılık (“Allâh-u ekber” diyerek) Allâh’ı tekbîr edesiniz diye O böylece onları size tamamen itaatkâr kılmıştır. (Habîbim! Emirlerimi tutan ve ihlâsla ibadet yapan) o güzel amel sâhibi kimseleri müjdele!”[3]
Takvaya yönelik vurgularla beraber, kurban edilen hayvanların etlerini ihtiyaç sahiplerine ulaştırmanın önemine dikkat çeken âyet-i kerîmelerden de anlaşılacağı üzere, yapılacak olan paylaşımlar sosyal açıdan son derece önemlidir. En başta, kurban ibadetinin eti yenebilen hayvanların kesimine tahsis edilmiş olması da bunu göstermektedir. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ve ashâbı da kestikleri kurbanları yedirmiş ve insanların istifadesine sunmuşlardır.
Hazreti Cabir ibnü Abdullah (Radıyallâhu Anh)dan rivayete göre, Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), Veda haccında kurban edilmek üzere 100 deve getirtmişti. 63 yaşında olduğu için her bir senesi için birer deve kurban olmak üzere bizzat kendisi kesmiş, geri kalanları da Hazret Ali (Radıyallâhu Anh)a kestirmiştir. Sonra her bir deveden bir parça alındı. Beraberce pişirildi. Sonra etinden yediler ve çorbasından içtiler.”[4]
Kurban ibadeti, hükmünün yanı sıra, İslâm’ın şiârından olması, ümmet-i Muhammed’in asırlardır kesintisiz sürdürdüğü bir ibadet olması yönüyle de fert ve cemiyet hayatında önemli bir yer tutar.
Meşruiyeti konusunda tüm imamların ittifak ettiği Kurban ibadetlerimizi edâ ederken, Kur’ân-ı Kerîm ve hadîs-i şerîflerin bizlere anlattığı; takva, teslimiyet, sadakat, fedakârlık ve tevazu gibi ulvî hislerle eda etmeliyiz. Hazreti İbrahim (Aleyhisselâm) ve geçmiş peygamberlerin de eda ettiği bir sünnet olduğunu hatırlamalı ve nusûs-i diniyyenin esaslarına, ümmet şuurunun lüzumuna uygun şekilde hareket etmeliyiz. Zira âyet-i kerîmelerde yer alan müjdeler, Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) tarafından beyan edilen faziletler ve -mükellefiyet şartlarını taşıdıkları hâlde- kurban kesmeyenlere yönelik tehditler, bizlere bunları anlatmaktadır.
İsmailağa Kurban Organizasyonu
İsmailağa camiasının merkezi olarak, vâcib kurbanlarınızı vekâletleriniz tek tek okunmak suretiyle fıkhî esaslara ve temizlik koşullarına tam bir riayetle, ülkemizin nezih kesimhanelerinde kestiriyoruz. Sizler de kurbanlarınızı İsmailağa güvencesiyle kestirebilir, böylece talebelerin yetişmesine katkıda bulunabilirsiniz. Bağışlamış olduğunuz kurbanlarınızın etleri, talebelere ve ihtiyaç sahiplerine yönelik her gün 3000 kişilik sıcak yemek ikramında bulunduğumuz iki ayrı aşevimizin bir yıllık et ihtiyacı kapsamında değerlendirilmektedir. Kurbanlarınız ayrıca ihtiyaç sahibi ailelerin hanelerine de sene boyunca ulaştırılmaktadır. Bizleri tercih ettiğiniz için şükranlarımızı sunar, kurbanlarınızın Mevlâ Te‘âlâ katında makbul olmasını dileriz. Detaylı malûmat ve vekâlet vermek için tıklayınız…
Dipnotlar
[1] Kevser Sûresi:2
[2] Hac Sûresi:28
[3] Hac Sûresi:37
[4] İbn Hibbân, Hac:19, No:3943.