Kurban Yüce Allah’ın rahmetine yaklaşmak için ibadet niyeti ile kesilen özel hayvandır. Kurban bayramı günlerinde (ilk üç gününde) böyle Allah rızası için kesilen kurbana “Udhiyye”, bunu kesmeğe de “Tadhiye” denilir.
Kurban Bayramında ibadet niyeti ile kurban kesmek, hür, mukîm (yolcu olmayan), müslim ve zengin kimseye vacibdir. Zenginden maksad, temel ihtiyaçlarından başka, artıcı olsun olmasın, en az iki yüz dirhem gümüş değerinde bir mala sahip olan, fitre vermekle yükümlü olan kimselerdir.
Kurban kesme günlerinde (kurban bayramının ilk üç gününde) kurban kesmeğe gücü varken kurban kesmeyip de sonra fakir düşse, buradaki vücub üzerinden düşmüş olmaz.
Kurban kesme yükümlülüğü için, İmam Azam ile İmam Ebû Yusuf’a göre, akıl ve bülûğ şart değildir. Bundan dolayı zengin olan bir çocuğun veya bir delinin malından bunların velisi kurban keser.
Fakat İmam Muhammed’e göre, kurban yükümlülüğü için akıl ve bülûğ şarttır. Bundan dolayı çocukların ve mecnun olanların mallarından kurban kesilmesi gerekmez. Fetvâ da buna göredir. Velileri onlar adına mallarından kesecek olsalar, kurban bedelini onlara ödemeleri gerekir. Ancak bir kimsenin kendi malından çocuğu için kurban kesmesi mendubdur.
Vacib olan kurban görevi, Hak yolunda fedakârlığın bir nişanıdır. Yüce Allah’ın verdiği nimetlere karşı yapılan bir şükürdür. Bunun sonucu da sevaba ulaşmak ve birtakım belalardan korunmaktır.
Şu gerçek de bilinmeli ki, insanların ihtiyaçları için yeryüzünde yüz binlerce hayvan kesiliyor. Fakat bunlardan yalnız durumları yeterli olanlar yararlanıyor. Kurban Bayramında ise, Hak rızası için birçok hayvan kesiliyor. Bunların etlerinden ve derilerinden çok fakir kimseler de yararlanıyor. İktisadî olan mesele, dinî ve ahlakî bir mahiyet kazanıyor. Şahıs menfaati yerine toplumun menfaati bulunmuş oluyor. Bunun için kurban kesilmesi, İslama ait insanî ve sosyal büyük bir fedakârlık demektir.
Kurban kesilmekle, kesilen hayvanların sayısı çok artmış olmaz; çünkü kurban kesilen günlerde kasapların kestiği hayvan sayısı azalır ve böylece o günlerde aynı mikdar hayvan kesilmiş olur.
Kendi zevkleri için her gün binlerce hayvanın kesilmesini çok görmeyenlerin, senede bir defa Allah rızası için bir miktar hayvanın muhtaçlar yararına olarak Kurban adı altında kesilmesini çok görmeleri, doğrusu büyük bir düşüncesizliktir.
Hâsıl-ı kelâm; kurbanın meşru olması, din, ahlak ve toplum yararı bakımından birtakım hikmet ve hacetlere dayanır. Bunu değerlendiremeyecek bir akıl sahibi olamaz.
Kurbanın Cinsi ve Kusurlu Olup Olmaması
Kurbanlar yalnız koyun, keçi, deve ve sığır cinsi hayvanlardan kesilebilir. Mandalar da sığır cinsindendir. Bunların erkekleri ile dişileri eşittir. Ancak koyun cinsinin erkeğini kurban etmek daha faziletlidir. Keçinin erkeği ile dişisi kıymetçe eşit olsalar, dişisini kesmek daha faziletli olur. Aynı şekilde devenin veya sığırın erkeği ile dişisi et ve kıymet bakımından eşit olsalar, dişisinin kurban edilmesi daha faziletlidir.
Koyun ile keçi ya birer yaşını doldurmalı veya koyunlar yedi sekiz aylık olduğu halde birer yaşında imiş gibi gösterişli bulunmalıdır. Deve, en az beş yaşını, sığır da en az iki yaşını bitirmiş bulunmalıdır.
Tavuk, horoz ve kaz gibi evcil hayvanlar kurban olamaz. Bunları kurban niyeti ile kesmek tahrîmen mekruhtur. Çünkü bunda Mecüsîlere benzeyiş vardır. Etleri yenilen vahşî hayvanlar da kurban edilmez.
Koyun ve keçiden her biri yalnız bir kişi adına kurban edilir. Bir deve veya bir sığır, bir kişiden yedi kişiye kadar kimseler için kurban edilebilir. Ancak bu ortakların hepsi müslüman olup her biri kendi hissesine mâlik olmalı ve Allah rızası için bir ibadet niyeti taşımalıdır.
Ortaklar kesilen kurbandan hisselerini tartı ile ayırırlar, göz kararı ile ayıramazlar.
Kurbanlık hayvanın şaşı, topal, uyuz ve deli olmasında, doğuştan boynuzlu veya boynuzsuz veya boynuzunun azı kırık bulunmasında, kulaklarının delinmiş veya enine yarılmış olmasında, kulaklarının uçlarından kesilip sarkık bir halde bulunmasında, dişlerinin azı düşmüş olmasında, cinsel organı bulunmamasında, burulmuş olarak bulunmasında bir sakınca yoktur; bu hayvanlar kurban edilebilirler.
İki gözü veya bir gözü kör, dişlerinin çoğu düşmüş veya kulakları kesilmiş, boynuzlarının biri veya ikisi kökünden kırılmış, kulağının veya kuyruğunun yarıdan fazlası veya memelerinin başları kopmuş, kulakları veya kuyruğu yaratılışında bulunmayan bir hayvan kurban olamaz.
Kurbanın semiz olması daha faziletlidir. Kemikleri içinde iliği kalmamış derecede zayıf veya aksak ayağını yere basıp kesileceği yere kadar topal veya aşikâr bir halde hasta bulunan bir hayvan da kurban olamaz.
Kurban kesmekle yükümlü olan bir kimsenin satın aldığı kurbanda yukarıdaki kusurlardan biri sonradan meydana gelse, yerine başkasını alıp kesmesi gerekir. Fakat fakir bir kimsenin aldığı kurban böyle kusurlanırsa, yine kurban olarak kesilmesi caiz olur, yerine başkasını alması gerekmez. Hatta böyle kusurlu bir hayvanı satın alıp kurban kesmesi de yeterli olur. Çünkü bu kurban o fakir için bir nafiledir. Nafilelerde ise, genişlik ve kolaylık vardır.
Kurbanın Kesilme Zamanı
Kurbanın kesilme zamanı nahr (Bayramın birinci, ikinci ve üçüncü) günleridir. Fakat birinci günde kesilmesi daha faziletlidir.
Kurbanlar, bayram namazı kılınan şehir gibi yerlerde, bayram namazı kılındıktan sonra bayram namazı kılınmayan yerlerde ise bayram gününün fecrinden sonra kesilir. İlk vakti budur. Kurbanı geceleyin kesmek tenzihen mekruhtur.
Kurbanlar kıbleye karşı yatılarak”Bismillâhi Allâh-ü Ekber”diye kesilir. Kurbanı, elinden geliyorsa sahibi kesmelidir, değilse uygun gördüğü bir müslümana emredip kestirmeli ve kendisi de başında bulunmalı. Şu ayet-i kerimeyi de okumalıdır:
إِنَّ صَلَاتِي وَنُسُكِي وَمَحْيَايَ وَمَمَاتِي لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
“Benim namazım, ibadetlerim, yaşayışım ve ölümüm âlemlerin Rabbi Allah içindir ki, O’nun ortağı yoktur.”(En’âm Sûresi:162)
Yalnız kurban sahibinin Besmelesi yeterli olmaz; kurbanı kesenin Besmele’yi getirmesi şarttır.”Bismillâhi Allâh-ü Ekber”demelidir.
Kasden Besmele terkedilirse, kurbanın eti yenmez. Kurban sahibinin eli hayvanı kesenin eli üzerinde olarak hayvanı kesecek olsalar, her ikisinin de Besmele çekmesi gerekir. Bunlardan biri Besleme’yi terk ederse, hayvanın eti yenmez.
Kurban Kesmenin Faziletine Dâir Hadîs-i Şerifler:
Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki:
“Kurbanın postunun her kılına ve her parçasına bir sevap vardır.”
“Kurbanlarınız, semiz olsun. Onlar, Sıratta bineklerinizdir.”
“Kurbanın derisindeki her tüy sayısınca size sevap vardır. Kanının her damlası kadar mükafat vardır. O sizin mizanınıza konacaktır. Müjdeler olsun!”
“Kurbanlarınızı gönül hoşluğu ile kesin! Çünkü hiçbir Müslüman yoktur ki, kurbanını kıbleye döndürüp kessin de, bunun kanı, boynuzu, yünü, her şeyi kıyamette kendi mizânına konan sevabı olmasın!”
“Sevap umarak kurban kesen, Cehennemden korunur.”
“Allah-u Te’âlâ katında, kurban bayramında yapılan amellerden, kurban kesmekten daha kıymetlisi yoktur. Daha kanı yere düşmeden Allah-u Te’âlâ, onu muhafaza eder. Onunla nefsinizi tezkiye edin, onu seve seve kesin!”
Peygamber Efendimiz kurban kesilme ânında kurban sahinin kurbanının yanında bulunmasının önemine dikkat için kızına:
“Yâ Fâtıma, kurbanının yanına git! Kesilirken orada bulun! Yere akacak ilk kan damlası ile geçmiş günahların affedilir.”
“Kim gönül hoşnutluğu ile mükafatını Allah’tan umarak, kurban keserse bu kendisini cehennem ateşinden korur.”
“İnsanoğlu bu günde akrabasıyla ilgilenmesi hariç kan akıtmaktan faziletli hiçbir amel işleyemez.”
“İnsanoğlu Kurban Bayramında Allah’a kan akıtmaktan daha sevimli hiçbir amel yapamaz. Kurbanlık hayvan kıyamet gününde boynuzları, tüyleri ve tırnakları ile (Allah’ın huzuruna) gelir. Kurban kesilirken kan yere düşmeden Allah katında yüksek bir mevkiye çıkar. Öyle ise kurbanı gönül hoşluğu ile kesiniz.”
Kıyamet günü takva sahipleri Rahmân’ın huzuruna kestikleri kurbanlarla gideceklerdir!
Bu hususta Hazreti Ali (Radıyallâhu Anh) şu ayet-i kerimeyi okudu:
“Takvâ sahiplerini(, sâlih amellerinin ve kestikleri kurbanların bir karşılığı olarak altın eyerli ve yakut semerli develerle taşınan) binekli heyetler hâlinde O Rahmân(ın manevî huzurun)a haşredeceğimiz günü (hiç unutma)!”(Meryem Sûresi: 85) ve sonra şöyle anlattı:
“Onların binekleri ancak güzel atlar olacaktır. Bu atları ise kestikleri kurbanlarıdır.
Bunlar, kıyamet günü, öyle güzel develer üstünde gelirler ki: Halk onların benzerini görmemiştir. Onların eğerleri altındandır; yularları ise zebercettendir.
Bu binekleri, onları doğruca cennete götürür ve oranın kapısını çalarlar.”
Hâl-i vakti yerinde olup da Kurban kesmeyenlerin durumunu beyân eden hadîs-i şerifler:
“Cimrilerin en kötüsü (vâcip iken) kurban kesmeyendir!”
“Hâli vakti yerinde olup da kurban kesmeyen, namaz kıldığımız yere gelmesin!”
Mevlâ Te’âlâ Hazretleri, Kendisine yakınlaşma sebebi olan böyle bir ibâdeti cümlemize nasib eylesin! Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ne şekilde bu ibâdeti yerine getirmişse, bizleri de o şuur ve o ihlâsla ibâdetlerimizi yapmaya muvaffak eylesin! Âmîn!