Âhiretin Bir İsmi de Aldanma Günüdür
Öldükten sonra dirilip toplaşacağımız güne, Âhiret günü deniyor. Toplanacağımız yere Mahşer deniyor. Ahiret gününün çok isimleri vardır. Hesap günü deniyor, Âzife (feryat) günü deniyor, Vâkıa günü deniyor, Teğâbün günü deniyor, Din günü deniyor. Her bir ismin de ayrıca manası vardır.
Bu isimler bize vaaz-u nasihat eder. Mesela Teğâbün, birbirini aldatmak manasınadır. Bunu şöyle anlayalım. Her Müminin cennette de cehennemde de yeri vardır. Her kâfirin de cennette de cehennemde de yeri vardır. Hüsn-ü hatime ile ölen bir kimse cennetteki yerine girdiği gibi kâfir olarak ölenin cennetteki yerini de alır. Bir kâfir ise cehenneme girdiği gibi cennete giren Müslümanın cehennemdeki yerini de alır. Bu şekilde de aldatma olmuş oluyor.
Asıl Maksadımız Dünya Olmamalı!
Neûzübillah, bir insan îmândan uzaklaşır, taatten döner Mevlâ Teâlâ’nın gazabına uğrarsa, onun hâli ahirette aldanmaktır. Bu aldanış dünyada başlar. Dünyadaki insanların çoğu da bu aldanıştadır. Bilhassa gençlerin büyük bir kısmını böyle aldatıyorlar.
Dünyadaki yegâne amacın diploma almak olduğu telkin ediliyor. “Al, sana bir diploma, en önemli şey budur. İşte mevkiinde şudur, daha da senin talep edeceğin bir şey yoktur” diyerek, asıl dünyaya niçin geldiğinden gençleri habersiz bırakıyorlar. Böylece diplomayı alan, bu dünyada aranılanı bulduğunu zannediyor.
Son Pişmanlık Fayda Etmeyecek
Hâlbuki matlûbun yolunda bir adım bile atmış değildir. Ne zaman ki Azrâil Aleyhisselâm: “Emaneti almaya geldim” deyip de âhiret tarafından bir kapı açıldığında, dünyaya niçin geldiğini, işin hakikatini anlayacak ve kulluğa yöneleyim, kusurlarımı telâfi edeyim, günahlarımı affettireyim diye ölmemeyi bir müddet daha isteyecek. Fakat buna imkân verilmeyecek, iş işten geçecek, bu pişmanlık fayda etmeyecek.
İşte fursat elden gitmeden Mevlâ (Celle Celâlühü) ile işimizi yoluna koymak için birbirimize acıyalım. Birbirimizi Allah Teâlâ Hazretleri’nden ve onun dininden haberdar ederek ahiretin saadet yollarını kazanalım.
Onun için Allah Teâlâ Hazretleri, Kur’ân-ı Kerim’in birçok yerlerinde bu tenbihi beyân etmektedir. Bunlardan birisi de İbrahim Sûresi’nin şu âyet-i kerimeleridir: “İnsanlara azabın kendilerine geleceği günü haber verip onları korkut ki, o gün zulmedenler şöyle diyecektir: ‘Ey Rabbimiz! Bize yakın bir zamana kadar izin ver, senin davetine uyalım. Peygamberlerin izinden gidelim.’ (Bunun üzerine onlara denilir ki): Hani ya bundan önce: ‘Bize hiçbir zeval yoktur’ diye yemin etmemiş miydiniz?”[1]
Son nefeslerinde ahiret tarafından bir kapı açıldığında zalim olanlar bakacaklar ki bu yolculuk için bir adım bile atmış değiller. Mesele onların bildiği gibi değilmiş. Kur’ân’dan, hadisten, fıkıhtan, akâidden okuyup, beyan edenler doğru söylemiş.
Âyet-i kerimede Cenâb-ı Hak zalimlere söylüyor. Zalimler ise hazırlanmayanlardır. Allah-u Teâlâ Hazretleri, herkesin sonunda ne diyeceğini biliyor. O zaman onlara Cenâb-ı Hak şöyle buyuracak: “Siz nefislerine zulmeden kavimlerin diyarında yerleştiniz, onlara nasıl azab ettiğimiz size zahir oldu. Size (ibret olacak) misaller de gösterdik.”[2]
Şimdi siz işinizi yoluna koymak için tehir ettirilmezsiniz. Ben Allah olarak ve size asla muhtaç olmayarak sizin için yüz dört kitap indirdim. Birçok peygamberler gönderdim. Siz ise, ibret almadınız. Beni dinlemediniz. Ben de bugün sizi dinlemiyorum.
Ölüm Her An Gelebilir
Ey Müslümanlar! İbret almak lâzım. Ölüm gelebilir. Her şeyden evvel kendimizi ölüme hazırlayalım. Bundan sonra yapacağımız işleri İslam’ın emrettiği üzere yapalım. Allah Teâlâ Hazretleri böyle buyurdu. Onun tenbihine bakalım. Kendi felsefelerimize, kendi kafamıza uymayalım.
Felsefe ve kafa, insanı maksada ulaştırmaktan acizdir. Bu şekilde düşünüp ve böyle bilenlere merhametli olmak gerekir. Çünkü kaybedenler çok büyük şey kaybediyor. Bulanlarsa çok büyük şey buluyor.[3]
Dipnotlar
[1] İbrâhîm Sûresi, 44.
[2] İbrâhîm Sûresi, 45.
[3] Mahmûd Efendi Hazretleri, Sohbetler, 31-32.