Asıl ismi, Ebû Yahyâ Mâlik bin Dînâr El-Basrî’dir. Basra’da dünyaya gelmiştir. İlk tahsilini burada tamamladıktan sonra, ilim için Horasan ve Hindistan’a kadar olan yolculuklara çıktığı rivayet edilir. [1] Hattatlık yaparak geçimini temin ederdi.
Tasavvuf ilminin oluşmasına katkıda bulunan zâhidlerden biri olan Mâlik bin Dînâr (Rahimehullah) Hasan-ı Basrî (Rahimehullah)’ı takip etmiş, hüzün, sadâkat, zikir, zühd, mârifet gibi konular üzerinde fikirler beyan etmiştir. [2]Tâbiînden olan ve hadis rivayet eden Mâlik bin Dînâr (Rahimehullah), Hasan-ı Basrî (Rahimehullah)dan başka Şakîk-ı Belhî, Râbia el-Adeviyye ve Abdülvâhid bin Zeyd (Rahimehumüllâh) gibi zatlar ile görüşmüştür.
Tevbe Etmesi
Mâlik bin Dînâr (Rahimehullah)ın gençlik yıllarında eğlence ve işret âlemlerinde bulunduğu, bir gece arkadaşlarının uyuduğu bir sırada ud çalarken duyduğu ürperti üzerine o yıllarda Basra’nın meşhur zâhidlerinden Hasan-ı Basrî (Rahimehullah)ın yanına gidip tevbe ettiği rivayet edilmektedir. Diğer bir rivayete göre ise ölen kızının rüyasında ona, “Müminlerin kalplerinin ürperme zamanı hâlâ gelmedi mi?”[3] meâlindeki âyeti okuması üzerine tasavvuf hayatına yönelmiştir.
Şam Emevi Camisi’nin bir odasına yerleşir. İlmini geliştirmek üzere cami derslerine katılır. Namazlarını cemaatle kılar. Kısa zamanda zühd ve takvasıyla etrafında tanınır. Ömrünün sonuna kadar gönlünü Allah’a vermiş bir Hak dostu olarak yaşamıştır. 748 yılında Basra’da vefat etti.
Dînâr İsmi İle Anılması
Bir gün Şam valisi ve kadısı ziyaretine gelir. Ondan Emevi Camisi’nin vakıf başkanı olmasını ister. Bu vazifeyi kabul etmez ve Mısır’a gitmek üzere yola çıkar. Sahilde bir gemiye biner. Kişi başı bir dinar olan yol ücretini veremez. Gemi sahibi, adamlarıyla birlikte Mâlik’e hakaret eder ve onu kaldırıp denize atmaya karar verirler. Tam atacakları sırada denizdeki binlerce balık ağzında birer altın ile su yüzüne çıkıverir. Adamlar gördüklerine inanamaz, şaşırıp kalırlar. Yaptıklarının yanlış olduğunu anlarlar. Mâlik bin Dînâr (Rahimehullah) kimseye bir şey söylemeden elini uzatır ve balığın birinin ağzından altını alır gemi sahibine verir. Ücretini ödedikten sonra gemidekilere “Hoşçakalın” diyerek ayrılıp gider. Bu hadiseden sonra ismi Mâlik bin Dînâr (Rahimehullah) olarak anılmaya başlanır. [4]
Hikmetli Sözlerinden
“Sâlih kulların güzel kıssaları, âdeta cennet hediyeleridir.”[5]
“Din bakımından faydalanmadığın kimse ile dostluğu terk et. Amellerin en güzeli ihlâsla yapılan ameldir.”
“Şu beş şey bedbahtlığın alâmetidir: Birincisi, gözün yaşarmaması. İkincisi, kalbin katı olması. Üçüncüsü, hayâsızlık. Dördüncüsü, dünyâya düşkün olmak. Beşincisi, dünyâ için canından endişe etmektir. Mü’min olan kimse Allahü Teâlâ’dan korkar, boş sözlerden dilini korur.”
“Şu üç şey dünyâda en güzel kazançtır. Birincisi; Allahü Teâlâ’nın sevgili kullarının sohbetinde bulunmak ve din kardeşleri ile sohbet etmek, ikincisi; geceleri teheccüd namazı kılmak ve doya doya Kur’ân-ı kerîm okumak. Üçüncüsü de; Allahü Teâlâ’yı hiç unutmayıp, O’nu zikretmek.”[6]
Dipnotlar
[1] Abdülhamîd en-Nu‘mânî, s. 16
[2] Ebû Nuaym, II, s. 360
[3] Hadîd Suresi, 16
[4] İslâm Âlimleri Ansiklopedisi s. 179
[5] Hâris el-Muhâsibî, Risâletü’l-müsterşidin s. 13
[6] İslâm Âlimleri Ansiklopedisi s. 180