Maruf-i Kerhî (Rahimehullah) hazretleri, Bağdat’ın Kerh mahallesinde doğdu. Hristiyan bir ailede dünyaya geldi. Ailesi onu eğitim alması için Hristiyan bir rahibe verdi. Çocuk yaşta ve İslâmiyet ile tanışmamış olmasına rağmen, rahibin teslis inancına dair sözlerini kabul etmedi. Bunun üzerine şiddete uğraması sebebi ile rahibin elinden kaçtı. Senelerce ailesinden uzak yaşadığı bu müddet içerisinde Ali Er-Rıza (Rahimehullah) ile tanışıp, onun vesilesi ile Müslüman olduğu rivayet edilir. [1]
Sevgili oğullarından senelerce uzak kalan ve haber alamayan annesi ve babası ise çok üzgündür. Maruf-i Kerhî (Rahimehullah) birgün ailesine dönünce, sevinçlerinden onlarda İslamiyeti kabul etmiştir. [2]
Tasavvufa Yönelmesi
Kûfe’de vaazını dinlediği İbnü’s-Semmâk (Rahimehullah)’ın sözlerinden etkilenerek, Allah’a yönelip, hocası İmam Ali Er-Rızâ’nın kapıcılık hizmeti dışında bütün meşguliyetini ve malını terkettiğini söylemiştir. Bu sözler ise: “Allah’tan yüz çeviren kimseden Allah da yüz çevirir, Allah’a bütün kalbiyle yönelen kimseye O da rahmetiyle yönelir ve bütün mahlûkatı ona yöneltir.”
Ayrıca Dâvûd et-Tâî (Rahimehullah)ın sohbetlerine katılmıştır. Kendisi zâhidliğiyle tanınmış, duası müstecap olarak anılırdı. Sohbetine birçok insan gelirdi. Talebelerinden Serî es-Sakatî (Rahimehullah)a, “Allah’tan bir şey dilersen Marûf’un hürmetine diyerek iste” derdi. Bu söz, tasavvuf tarihinde, istimdad ve tevessül geleneğini başlatan ilk misallerden sayıldı.
Tasavvufu, “Hakikatleri elde etmek ve halkın elindekilerden ümidi kesmektir” şeklinde tarif etmiştir. Meşhur talebeleri şu zatlardır: Serî es-Sakatî (Rahimehullah), Şehâbeddin Ahmed Tebrîzî (Rahimehullah), İsrâfil el-Mağribî (Rahimehullah), Ebû Hamza Muhammed el-Bağdâdî (Rahimehullah). Ayrıca Ahmed bin Hanbel (Rahimehullah) Yahyâ bin Maîn (Rahimehullah), Bişr el-Hâfî (Kuddise Sirruhu) gibi zatlar ile görüşüp, istişareler yaparlardı.
Hikmetli Sözlerinden
“Dünya, 4 şeyden ibarettir: Mal, konuşmak, uyumak, yemek… Nefsi Emmare galip gelirse, Mal, insanı zulüm ve tuğyana sevk eder, Konuşmak, insanı maksadlarından alıkoyar, meşgul kılar, Uyku, insanı uhrevi hayatının saadetini unutturur, sersemleştirir, Yemekse, kalbi sertleştirir, şehvetleri tahrik eder. ”[3]
“Günde üç kerre Yarabbi! Ümmet-i Muhammed’i islah eyle. Yarab Muhammed ümmetine rahmet et. Allah’ım! Muhammed ümmetine genişlik ver, üzüntüsünü gider, duasını okuyanın ismi veliler defterine yazılır. “[4]
“Allah, bir kul hakkında hayır dilerse onun darlığını giderir, sadık fakirler arasında tutar. Eğer bir kul hakkında şer dilerse, onu salih amelden alıkoyar ve zenginler arasına koyar. ”[5]
Dipnotlar
[1] Tezkiretul evliya, 324
[2] Sülemî, s. 84
[3] “Terbiye-i Nefs”, İsmail Çetin s, 38
[4] “Kimya-yı Saadet”, İmam-ı Gazali s. 262
[5] Hadaiku-l Verdiyye “Nakşi Şeyhleri” s. 192