İlim ve tarîkatı cem eden zülcenaheyn mürşidlerden olan Mahmud Efendi Hazretleri kendisini ziyaret eden kimselere nasihatlerde bulunur ve medrese tesis etmenin önemini anlatarak ve şöyle buyururdu: “Söz veriyorum! Her mahalleye bir kız, bir erkek medresesi açın, ertesi gün Allah (Celle Celâluhû)nun dini bu memlekette hâkim olacak. Eğer yaparsanız Allah (Celle Celâluhû) bize lütfetmezse ben suçluyum, gelin benden hesap sorun. Ama dediğimi yapmazsanız siz mesulsünüz!”
Hayırlı her işin birtakım maniler olabilir. Gücümüz yettiği ölçüde bu manileri kaldırmalı, gücümüz yetmediği durumlarda ise mü’minlerle yardımlaşarak manileri ortadan kaldırmaya çalışmalıyız. Çok büyük yapılar inşa etmemiz gerekmiyor. En azıyla, her mahallede hem hanımların hem erkeklerin okumasını sağlayacak birer daire tahsis etmemiz yetiyor. Bu işler, Allah (Celle Celâluhû)nun rızâsını kazanmak için yapacağımız işlerdir. Bu işler Allah (Celle Celâluhû) katında sevimli olduğundan onun nusretinin yetişeceği işlerdir. Mevlâ Te‘âlâ bizleri râzı ve memnun olduğu işlerde isti‘mal eylesin! Nitekim Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: «Cebrâil (Aleyhisselâm) her geldiğinde bana iki duâyı emrederdi: “Allah’ım! Beni temiz rızıkla rızıklandır ve beni iyi işlerde isti‘mal eyle!”» (İmam es-Süyûtî, el-Câmi‘u’s-Sağîr, No:11833)
Müfredat
Medreselerin müfredatı, hemen hemen Osmanlı dönemindeki müfredatın aynısıdır. Yani yüz sene önce, iki yüz sene önce hangi kitaplar okutuluyorsa aynı kitaplar okutulmaktadır. “Hiç geliştirmiyor musunuz?” diye sorulabilir. Bunun gelişmekle bir alâkası yok. Medrese müfredatının sabit oluşu, gelişmeye ihtiyaç duymaması müfredatın oturmuşluğunun; kendisini kanıtlayışının ifadesidir. Yerleşik eğitimde şimdi sürekli müfredat değişiyor da ne oluyor? Adam yetiştirebiliyor muyuz? Müslüman yetiştirebiliyor muyuz? Böyle bir ümidimiz bile yok! Medrese müfredatının insan yetiştirdiğini ise defalarca tecrübe ettik.
Büyük Emânet: İcâzet
Medrese mezunu olan talebeye icâzet verilir. İcâzet demek, “Sen, okuduğun bu ilimlerde ehliyet, bir de emanet sahibisin” demektir. Emanet nedir? Ehline ulaştırılacak olan kıymetli şeydir. Her icâzet sahibi hoca, ehline ulaştırılmak üzere kendisine ilim emanet edilmiş kimsedir. Hoca, icâzet verdiği talebesine demiş oluyor ki: “Biz, Allah Rasûlünden bu güne kadar gelen bu ilim emanetini size kadar ulaştırdık. Bundan sonra sen de, bu aziz emaneti kendinden sonrakilere ulaştıracaksın.”
Müderris, İslâm’ı insanlara öğretmeyi, karşılık beklenen bir meslek olarak değil; bir vazife olarak gören kimsedir. Hâce Ali Râmitenî (Kuddise Sirruhû), yaşadığı devirde tekke ve medrese faaliyetlerini birlikte yürüten büyük bir âlim, büyük bir veliydi. İnsanlar o büyük kutbun meclisine, sohbetlerine ve derslerine katılır; çok memnun bir şekilde ayrılırlardı. İnsanların bu meclislerde ne bulduğunu, neden bu kadar memnun olduklarını merak eden bir kişinin kendisine şöyle bir soru sorduğu nakledilir: “Efendim, sizin meclislerinizi takip ediyorum. Herkes çok memnun oluyor. Üstelik insanlara fazla bir ikram da yapmıyorsunuz. Bizler de meclisler kuruyor, dersler yapıyoruz. Üstelik de insanlara çok ikramlarda bulunuyor, güzel yemekler yediriyoruz; ancak insanlar bizden sizin kadar memnun kalmıyorlar. Bunun sebebi nedir?” Hâce Ali Râmitenî (Kuddise Sirruhû) bu soruya şöyle cevap verir: “Minnetle hizmet edenler çoktur. Yaptığı hizmetin karşılığını bekleyenler çoktur ancak hizmeti minnet bilen; karşılığında bir şey beklemeyen; sırf Allah (Celle Celâluhû) rızâsı için yapan azdır. İşte, insanlar böyle hizmetleri severler.”
Allah (Celle Celâluhû) cümlemize, vazife bilinciyle hizmet etmeyi; Âlem-i İslâm’ın sıkıntılarına çözüm üretecek âlimler yetiştirebilmeyi nasip eylesin!
İsmailağa Hâfızlık ve Arapça Medreseleri
İsmailağa Câmiası olarak, ecdâdımızdan tevârüs etmiş olduğumuz medrese müessesesini etkili bir şekilde yaşatmayı öncelikli gayemiz sayıyoruz. İslâmî ilimlerin öğrenilmesi ve hayata tatbik edilmesi konusunda mürşidimiz Mahmud Efendi Hazretleri’nin tedrîsât usûlünü ve “Her mahalleye bir erkek ve bir kız medresesi açılsın!” sözünü esas alıyoruz.
Mukaddes kitâbımız Kur’ân-ı Kerîm’in muhâfazasının yolu olan Hâfızlık ve İslâmî İlimleri öğrenmenin yolu olan Arapça medreselerimiz, yurt genelinde çok sayıda hoca ve talebe ile tedrîsâta devam etmektedir. Yürüttüğümüz ilmî faaliyetlerimize katkı sağlayarak ilmin tahsil edilmesi ve sonraki nesillere aktarılmasına yönelik hizmetlerimize ortak olabilirsiniz. Detaylı bilgi ve bağış için tıklayınız…