Şeriatlar nefsanî istekleri kaldırmak için gelmiştir. Şeriata uygun bir iş yapıldığında o miktarda nefsanî arzular kaybolur. Bu sebeple şer‛î hükümlerden birini yapmak, kendi anlayışına göre bin sene riyazet yapmak suretiyle nefsanî bir arzunun izalesine çalışmaktan daha üstündür. Üstelik bu riyazet ve çalışmalar eğer şeriata uygun değilse nefsanî arzuları takviye eder.
Brahmanlar ve cukiler nefsanî eğitim hususunda ihmal göstermezler. Buna rağmen bu eğitimleri şeriata uygun olmadığından bunun faydasını asla göremezler. Sonunda bunların ellerine nefislerini güçlendirmekten başka bir şey geçmez. Mesela şeriatın emrettiği zekât niyetine bir danik veren kimse nefsini eğitmek uğruna kendiliğinden bin dinar veren kimseden daha hayırlıdır.
Bunun gibi bayram günü şeriatın hükmü gereği yemek yemek nefsanî arzulara karşı koyma adına kendiliğinden senelerce oruç tutmaktan daha hayırlıdır. Sabah namazının iki rekâtını cemaatle kılmak gibi bir sünneti yerine getirmek gece boyu nafile namazı kılmaktan daha faziletlidir.
Özetle nefis, sevdasına kapıldığı büyüklük duygusundan kurtulmadıkça felah imkânsızdır. Ebedi ölüme yol açmaması için bu hastalıktan kurtulmak kaçınılmazdır. Âfaki ve enfüsi ilahları yok etmek için vaazedilmiş olan “lâ ilâhe illallâh” kelimesi nefsi tezkiye ve arındırma konusunda en tesirli araçtır.
Mektubât, 1. Cilt 52. Mektup