Osmanlı-Memlük ilişkileri ilk zamanlarda dostluk ve sulh içinde başlamış, lakin Fatih Sultan Mehmed Han zamanında bozulmaya başlamıştı. Osmanlı topraklarında yaşayan hacı adaylarının, Memlük topraklarından geçerken uğradıkları yerlerde ki hanlar ve kuyular, bakımsızlıktan dolayı virâne halde idi. Bu sebeple Hac ve Umre yolculuğu yapmak isteyen Müslümanlar büyük bir müşkilat içindeydi. Osmanlı Devleti buraları onarmak için Memlük Devletine talepte bulunmuş ama bu teklif reddedildiği gibi, bu virâne yerlere bakımda yapılmamıştı.
Ayrıca, Dulkadiroğulları Beyliğinin içinde çıkan karışıklıklar sonucu bu beyliğin topraklarının paylaşılması konusunda çıkan anlaşmazlık sonucu savaşın eşiğine gelinmiş, II. Bayezid zamanında ise 6 sene süren sınır çatışmaları yaşanmıştı. Daha sonra sulh yapılarak, 25 sene boyunca 2 devlet arasında bir savaş meydana gelmemiş ama sürekli bir düşmanlık devam etmişti. Yavuz Sultan Selim zamanında ise, Memlük Devletinin, Şah İsmail ile olan ittifak girişimleri ve Çaldıran savaşı sonrasında ise Memlük Sultanı Kansu Gavri’nin ordusuyla Halep’e gelmesi bardağı taşıran son damla oldu. [1]
Doğu Seferi
Çaldıran savaşında aldığı yenilgi ile zayıflayan ama gene rahat durmayan Safevi ordularına son bir darbe vurmak maksadıyla, Sinan Paşa komutasında bir ordu doğuya intikal etti. Safevi devleti ile işbirliği yapan ve ordusu ile Halep’e gelip, Osmanlıya gözdağı veren Memlük Devleti hakkında, Yavuz Sultan Selim Han, Şeyhülislam Zenbilli Ali Efendi’den şu ibare ile fetva istemiştir: “Bir İslam askeri sırf din-i mübinin esaslarının yaşatılması için Doğu ülkelerine hareket etmişlerken, Mısır Sultanı yerinden kalkıp gelerek yolunu kestiği tamamen belli olmuştur. Arabistan padişahı olup zahiren Müslüman olmaları cihetiyle onlarla savaş ve çarpışma peygamberin temiz şeriati gereğince uygun düşer mi?” Şeyhülislam Zenbilli Ali Efendi ise cevap olarak: “Zikredilen şekilde onlar üzerine varmak uygun olup, onlar yol kesenlerdir. Onlarla savaşıp çarpışmak cihad ve gazadır. Öldüren gazi ve murabıt ölen de şehit ve mücahid olur” fetvasını vermiştir.
Böylece gerekli fetva alındıktan sonra toplanan harb divanında, Memlük ordusu ile savaşma kararı alındı. Padişah ve erkanı bölgeye intikal ederek, savaş için gerekli plan ve hazırlıkları yaparken, Şah İsmail 60 bin kişilik ordusu ile Memlük ordusuna yardım için yola çıktı. Lakin geçmesi gereken Diyarbakir ile Suriye arasındaki El-Bîre Geçidi’ne Yavuz Sultan Selim Han’ın asker yerleştirmesi sebebiyle savaş dışı kaldı. Memlük kuvvetleri ise Mercidâbık ovasında toplanmaya başlamış ve savaş nizamı almıştı. [2]
Büyük Zafer
24 Ağustos 1516 günü iki ordu Mercidâbık ovasında karşı karşıya geldi. Sayı bakımından birbirine yakın olan ordu mevcutları 80 bin dolaylarında idi. Memlük ordusu zırhlı süvari birliklerinden oluşuyordu. Osmanlı ordusu ise top ve ateşli silahları iyi kullanan birliklerle desteklenmiş idi. Memlük ordusunun süvari hücumlarının, ateşli silahlarla desteklenmiş Osmanlı piyadelerinin savunması ile püskürtülmesi ile zamanlar yıpranan Memlük hatları, sağ kanadının çökmesiyle dağılmaya başladı. Osmanlı merkez kuvvetlerinin ileri atılması ve Memlük sol kanadının dağılması neticesinde savaşın gâlibi Osmanlılar oldu.
Kulağının yanından geçen bir top güllesi sebebiyle hayatını kaybeden Sultan Kansu Gavri’den başka birçok Memlük komutanı hayatını kaybetti veya esir düştü. Halep, Hama, Humus ve Şam şehirleri peşpeşe Osmanlı hakimiyetine girdi. Bu savaş ile Osmanlı Devleti’ne Mısır’ın yolu açılmış oldu. Ayrıca doğu sınırlarında emniyet ve sulh tesis edildi. Memlük Devleti yıkılma sürecine girdi.
Dipnotlar
[1] İbn İyâs, Bedâiuz-zühûr, 5, s, 35
[2] Şükrî-i Bitlisî, Selimnâme, s, 242