Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Hazretlerinin ailesi hakkında bilgilere, yetişmesi ve tasavvufî hayatını ihtivâ eden hâl tercemesine, irşâd yönü ve tarîkatı hakkında detaylı malûmata buradan ulaşabilirsiniz…
Tâbiûn devrinin büyük âlimlerinden Süfyan ibni Uyeyne (Rahimehullâh): “Sâlihlerin anıldığı yere sekinet iner” buyurur. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Hazretlerinin adını duyduğumuzda, huzur ve sekînetten başka bir şey hatırlamayız. Sadece adını anmak dahi büyük bir sürur vesilesidir. İlmiyle ve sünnete bağlılığıyla, dünyayı saran, zaman ötesi ve tarih üstü irşâdıyla ve en mühimi de dünden bugünü aydınlattığı gibi geleceğe de ışık tutan Mesnevî-i Şerîfiyle gönül coğrafyamızın müstesna bir mevkiindedir.
Babası “Sultânu’l-Ulemâ” olarak anılan büyük bir âlim, kendisi de mensubu bulunduğu muazzez ailenin şerefiyle yoğrulmuş ve gerek muasırı ulema ve mü’minler tarafından gerekse vefatından sonra gelenler tarafından “Mevlânâ” olarak anılmış yüksek derecede bir velî, “Sultânu’l-Urefâ” (Ârifler Sultânı)dır.
Hazreti Mevlânâ, peygamberlerden (Salavâtullâhi alâ Nebiyyinâ ve aleyhim Ecma‘în) sonra ulemaya intikal eden tebliğ ve irşâd vazifesini büyük bir rahmetin tecellisi olarak, sonsuz bir muhabbet ve şefkatle sürdürmüş, hesaba gelmeyecek kadar toplulukların hidâyet ve ihtidâsına vesile olmuştur. Onun şu beyti, bahsettiğimiz hüviyetinin tercümesi niteliğindedir:
زان بیاورد اولیا را بر زمین
تا کندشان رَحْمَةً للعالمين
Zân biyâverd evliyâ râ ber zemîn,
Tâ konedşân rahmeten li’l-âlemîn.[1]
“(Allâh-u Te‘âlâ) Evliyâyı yeryüzüne, âlemlere rahmet olmaları için getirdi.”
Evliyâullâh’ın, peygamberlerin ve hassaten Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in feyz ve bereketini insanlıkla buluşturmaya yönelik hizmetlerin devamını sağlamaları, takvâ yolunu benimseyip sünnet-i seniyyeye ittiba etmeleri vesilesiyle gerçekleşmiştir. Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e sıkı sıkıya bağlanmaları onları, birer hidâyet ve irşâd kaynağı kılmıştır.
Kur’ân-ı Kerîm, onların bu kaynaklığını şöyle beyân buyurmuştur:
﴾…اُو۬لٰٓئِكَ الَّذ۪ينَ هَدَى اللّٰهُ فَبِهُدٰيهُمُ اقْتَدِهْ﴿
“İşte onlar, Allâh’ın hidâyete erdirdiği kimselerin ta kendileridir. Öyleyse sen de onların hidâyetine uy!..”[2]
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Hazretleri de bu hidâyet imamlarından biri olarak tarihteki müstesna yerini almış, ümmet-i Muhammed’in medâr-ı iftihârı olmuştur. Tarih boyunca, kendisine en çok methiyelerde bulunulmuş olan âlimlerden biridir.
Mürşidimiz Mahmud Efendi Hazretleri de Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Hazretlerinin fazîletlerinden sohbetlerinde sık sık bahsetmiş, Mesnevî-i Şerîfin ehemmiyet ve bereketini önemle vurgulamışlardır. Ali Haydar Ahıshavî Hazretleri, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Hazretlerinin Mesnevî-i Şerîf adlı eseri hakkında şöyle buyurmuşlardır: “İki kitaba asla itiraz edilmez; biri Mesnevî, biri de Risâle-i Kudsiyye.”
Mesnevî-i Şerîf’in Hususiyetleri
Mesnevî; lügatte yer alan “ikişer ikişer” anlamına bağlı olarak, iki mısradan oluşan beyitlerle meydana gelen, Fars ve Urduca temelli olup Türk edebiyatında da mühim bir yere sahip olan önemli bir edebî türdür. Bu türde yapılan çalışmalarda genellikle İslâm’a ait konular ve tasavvufî hususlar ele alınmıştır. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Hazretlerinin Mesnevî-i Şerîf adlı eseri de, gerek edebî yapısına, gerek muhtevasına gerekse de uhrevî boyutu ve mânâsına uygun olarak bu şekilde isimlendirilmiştir.
Zira şehâdet âlemindeki bütün varlıklar çift çift veya ikili zıtlar hâlinde zuhûr eder. Sûret-mânâ, varlık-yokluk, ğayb-şehâdet ve ışık-karanlık gibi zıt anlam grupları buna örnektir. Bununla beraber, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Hazretlerinin bu eserine; Keşşâfü’l-Kur’ân, Fıkh-ı Ekber, Saykalü’l-Ervâh ve Hüsâmînâme gibi adlar verip nitelendirmelerde bulunduğu da Mesnevî şârihleri tarafından belirtilmiştir.
Mesnevî-i Şerîf, bir sâlikin seyr-i sülûk esnasında irşâd yönünden istifade edebileceği bir niteliğe sahip olduğu gibi, toplumun ıslahı ve rızâ-i ilâhî doğrultusunda dönüşümü konusunda da örnek teşkil eden bir eserdir.
Efendi Hazretlerimizin Verdiği Değer
Mürşidimiz Mahmud Efendi Hazretlerimizin de sohbetlerinde sık sık beyitlerini okumuş ve içinde geçen hikâyelerini aktarmış olduğu Mesnevî-i Şerîf, dikkatle ve muteber bir şerh yardımıyla okunmalıdır. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Hazretleri bu eserinde; hikâyeler, nükteler ve fıkralara yer verir, misallerle ince anlatımlarda bulunur. Bunların her biri, ayrı birer hikmet ve hakikate mebnidir.
Mâneviyât deryası bir eser olan ve gerek tasavvufî alanda gerekse edebiyat alanında mühim bir yere sahip olan Mesnevî-i Şerîf, avamdan havassa, tahsil görmüş olandan görmemiş olana, gençten her yaş grubundan insana ayrı bir veçheden hitap eder.
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Hazretlerinin,
“Bizim Mesnevîmiz vahdet dükkânıdır,
Onda bir olan Allah’dan başka ne görürsen o puttur.”
beytiyle mânevî zenginlik ve câmi‘ (toplayıcı) özelliğini beyân ettiği Mesnevî-i Şerîf’ten ziyâdesiyle müstefid ve Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Hazretlerinin örnek şahsiyetinden hissedar olabilmek niyâzıyla…
Dipnotlar