Mevlid Geceniz Mübârek Olsun
Kandiller sadece karanlık geceleri aydınlatan lambalar değil, aynı zamanda gönülleri ışıldatan, feyiz ve bereketle dolduran gecelerdir.
Mevlid Kandili, Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’in dünyaya teşriflerini haber veren çok değerli ve eşsiz bir gecedir. O’nun gelmesiyle âlemler nura gark olmuş, şirkte, isyanda ve dalâlette olanlar âlemlere rahmet Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) vesilesiyle kurtulmuştur.
O’nu methetmek, O’nu vasfetmek mümkün değildir. Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’i medh-ü senâ etmek kastıyla naat-ı şerifler yazanlar, sözlerle O’nu methetmenin mümkün olmadığının farkında olarak yazmışlardır. Hassan Bin Sabit (Radıyallâhu Anh)’ın dediği gibi;
مَـا إنْ مَدَحْتُ مُحَـمّدًا بِـمَقـَالَـتِــــــــــي
لَكِـنْ مَدَحْتُ مَقَـالَـتِـي بِـمُحَـــــــــــــمّدٍ
“Ben sözlerimle Muhammed Mustafa (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’i övmedim, övemem; ama O’ndan bahsederek sözlerimi methettim.”
Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’i, bizden razı edecek amellerden en önemlisi yüce Rabbimizin kelamı olan Kur’an-ı Kerim, ve sünnet-i seniyeye sımsıkı sarılıp ikisiyle amel etmektir.
Sevgili Mürşidimiz Hacı Mahmut Efendi (Kuddise Sirruhû)’dan, Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’in sünnetine tâbi olmanın ehemmiyeti hususunda şu son derece veciz sözler nakledilmiştir:
“Yerde ve gökte Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’den sevgilisi yoktur. Kim ona tâbi olursa o da Allâh (Celle Celâlühû)’nün sevgilisi olur.”
“Cemaat-i Müslimîn! Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’e uymaktan başka çare yoktur. O kadar çetin de değildir.”
“Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’in izinde büyük adam olur insan, Rasûlüllâh(Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’in izinde olmayan rezil olur.”
“Âh, âh! Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’in sünnetini çok yaşayabilseydik ne iyi olurdu.”
“Ebû Bekir (Radıyallâhu Anh) Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’e uydu, büyük insan oldu.”
“Kıyamet kopuncaya kadar sünnete ittibaya devam.”
“Ne zaman ki Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’in izinden ayrıldık mağlup olduk. Biz Rasûlüllâh(Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’e dönersek Allah (cc) da bize döner.”
“İkindinin sünneti fevt olacağına (kaçacağına) Mahmut ölsün daha iyi!”
“İslamiyet tepeden tırnağa sünnettir. İslâm’ı yaşamak; Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’e ittiba etmektir. İslâmiyet’i ne kadar yaşarsak o kadar Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’e ittiba etmiş oluruz.”
“Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Efendimize ittiba yükseltiyor insanı.”
Mevlid Kandili, bütün insanlık için Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’i daha iyi tanımaya, sünnet-i seniyeye sımsıkı sarılmaya, O’ nun getirdiklerinin tamamına inanıp, amel etmeye vesile olsun.
Mevlid
(المولد)
İslâm edebiyatı ve sanatında Hz. Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in doğum yıl dönümünde yapılan merasimlere verilen isim; bu merasimlerde okunmak üzere yazılmış eserlerin ortak adı.
Resûl-i Ekrem, İslâm tarihçilerinin çoğuna göre Habeşistan’ın Yemen valisi Ebrehe’nin Kâbe’yi yıkmak üzere Mekke’ye saldırdığı ve Fil Vak‘ası denilen olayın meydana geldiği yıl doğmuştur. Bu hususta görüş ayrılığının bulunmadığı rivayet edilir. Araplar’da “nesî” geleneğini göz önüne alanlara göre bu tarih milâdî 569, diğerlerine göre ise 570 veya 571’dir. Yine genellikle kabul edildiğine göre Rebîülevvel ayının 12’sinde ve gündüz dünyaya gelmiştir. O yıl ilkbahar mevsimine rastlayan bu ayın iki, sekiz, on veya on yedinci gününde doğduğuna dair rivayetlerle sabaha karşı dünyaya geldiğine dair rivayetler de vardır (İbn Kesîr, I, 198-203; Şâmî, I, 401-405; DİA, XIII, 71). Doğumun pazartesi günü olduğu ise daha sahih rivayetlere dayanmaktadır. Ayrıca doğum gününün milâdî takvime göre 20 Nisan’a denk geldiği söylendiği gibi bunun doğru olmadığını ileri sürenler de bulunmaktadır (İbn Kesîr, I, 201; Şâmî, I, 405).
Osmanlı hükümdarı III. Murad, 996 (1588) yılında merasimle mevlid kutlamalarını başlatmakla birlikte resmî olmasa da Osmanlı Devleti’nde kutlamaların bundan önceki dönemlerde de yapıldığı, bilinmektedir. Sultan Ahmed Camii’ndeki kutlamalarda padişah, sadrazam, şeyhülislâm, vezirler, Anadolu ve Rumeli kazaskerleri, diğer mülkî ve askerî erkânla ulemâ resmî kıyafetleriyle hazır bulunurdu. Balkanlar’ın fethiyle birlikte bu coğrafyada da mevlid kutlamaları yapılmaya başlanmış olmalıdır. Zira Saraybosna’daki Gazi Hüsrev Bey Camii’nin 938 (1531) tarihli vakfiyesinde mevlid için yılda 300 dirhem tahsisat ayrıldığı görülmekte, bölgedeki diğer camilere ait vakfiyelerde veya şahsî vasiyetnâmelerde de benzeri kayıtlara rastlanmaktadır (Okiç, sy. 1 [1976], s. 23, 36-37).
Eyüp Sabri Paşa’nın kaydettiğine göre Rebîülevvelin 12’si Medine’de resmî tatil olup kaleden toplar atılır ve o gün dükkânlar açılmazdı. İnsanlar güzel elbiseler giyerek dolaşır ve birbirini tebrik eder, bu gece Mescid-i Nebevî’de ihya edilirdi. Sabaha karşı Bâb-ı Nisâ önünde toplanılır, burada kurulan kürsü üzerinde güneşin doğmasıyla birlikte beş hatipten ilki bir hadis okuyup padişah için dua eder, diğerleri sırasıyla mevlidin vilâdet, radâ ve hicret bahirlerini okurlar, sonuncusu dua ederdi. Daha sonra halk ikram edilen şerbeti içip dağılırdı (Mir’âtü’l-Haremeyn, II, 101-102). Mevlid kutlaması 1910 yılından itibaren Osmanlı Devleti’nde resmî bayramlara dahil edildiyse de Cumhuriyet’in ilânından sonra kaldırılmıştır. Osmanlılar’dan günümüze uzanan mevlid geleneğinde kutlamalar büyük bir ciddiyetle yerine getirilmiştir.
Günümüzde mevlid, Suudi Arabistan hariç Kuzey Afrika’dan Endonezya’ya kadar İslâm ülkelerinde -bazılarında resmî, bazılarında gayri resmî olarak- yaygın biçimde kutlanmaktadır. Türkiye’de yalnız ramazan ve kurban bayramları resmî bayram kabul edilmekte, gerek mevlid gerek diğer mübarek gün ve geceler münasebetiyle camilerde, evlerde ibadet âdâbı içinde Kur’ân-ı Kerîm, Süleyman Çelebi’nin mevlidi, kaside ve ilâhiler okunmaktadır. Son yıllarda Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı’nın ortaklaşa düzenlemesiyle Hz. Peygamber(Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’in mevlidi “Kutlu Doğum Haftası” adıyla Türkiye’de, Türk dünyasında ve Balkanlar’da çok yönlü etkinliklerle kutlanmaktadır.
Mevlid kutlamaları sırasında Resûl-i Ekrem(Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’in doğumunu anlatan, bu vesileyle methini de içeren ve genel olarak “mevlid”, Kuzey Afrika’da ise “mevlidiyye” olarak anılan şiirlerin okunması gelenek halini almıştır. Bunların en meşhurları arasında Arap dünyasında Kâ‘b b. Züheyr’in Ķaśîdetü’l-bürde’si, Bûsîrî’nin aynı adla da anılan el-Kevâkibü’d-dürriyye fî medĥi ħayri’l-beriyye ve el-Ķaśîdetü’l-hemziyye’si ile Şemseddin İbnü’l-Cezerî’nin Mevlidü’n-nebî, Ca‘fer b. Hasan el-Berzencî’nin el-‘İķdü’l-cevher’i (Mevlidü’n-nebî); Türk dünyasında Süleyman Çelebi’nin Vesîletü’n-necât’ı anılabilir. Ayrıca mevlid kutlamalarında okunmak üzere Arapça yazılmış yüzlerce şiirle Bûsîrî ve Berzencî’nin eserlerinin çeşitli dillere yapılan tercümeleri yanında diğer müslüman milletlerin dillerinde de birçok mevlid kaleme alınmıştır.
Mevlidin dinî hükmünden ve mevlid kutlamalarından bahseden müstakil eserlerden bazıları şunlardır:
– İbn Dihye el-Kelbî, et-Tenvîr fî mevlidi’s-sirâci’l-münîr; Tâceddin Ömer b. Ali el-Fâkihânî,
– el-Mevrid fi’l-kelâm ‘alâ ‘ameli’l-mevlid; Ebü’l-Kāsım el-Azefî,
– ed-Dürrü’l-munažžam fî mevlidi’n-nebiyyi’l-mu’ažžam; İbn Merzûk el-Hatîb,
– Cene’l-cenneteyn fî şerefi (fażli)’l-leyleteyn (mevlid ve Kadir geceleri hakkındadır); İbn Nâsırüddin ed-Dımaşkī,
– el-Mevridü’ś-śâdî fî mevlidi’l-hâdî ve bunun muhtasarı el-Lafžü’r-râ’iķ fî mevlidi ħayri’l-ħalâ’iķ; İbn Hacer el-Heytemî,
– Mevlidü’n-nebî; Süyûtî, Ĥüsnü’l-maķśid fî ‘ameli’l-mevlid; Muhammed b. Ahmed el-Kastallânî,
– İtĥâfü’r-ruvât bi-źikri’l-mevlid ve’l-vefât; Şemseddin es-Sehâvî,
– el-Faħrü’l-‘alevî fi’l-mevlidi’n-nebevî; Ali el-Kārî,
– el-Mevridü’r-revî fi’l-mevlidi’n-nebevî; Fethullah b. Ebû Bekir el-Bennânî,
Kaynak: DİA cilt: 29; sayfa: 475-479, MEVLİD