Fahri Kâinat (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in Doğumu
Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) doğduğunda başını yukarıya dikmiş semaya bakıyordu. Osman b. Ebu’l-As’ın annesi, o doğduğunda, onunla bir nurun yükseldiğini gördüklerini anlatır.
Abdurrahman b. Avf’ın Annesi Şifa Hatun Anlatıyor:
Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ellerime düştüğünde hapşırdı “Elhamdülillah” dedi. Bunun üzerine “Allah sana rahmet etsin” diyen bir ses duydum. Rum saraylarını dahi görebileceğim kadar doğu ve batının aydınlandığını gördüm.”
Sütannesi Halime’nin ve O’nun kocasının Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’in bereketini itiraf etmeleri, sütannesinin göğüslerinin süt ile dolduğu, yaşlı develerinin sütünün çoğalması ve koyunlarına gelen bereket, gelişmesinin hızlı ve sağlıklı olması, doğduğu gecede olan harikulade olaylardan bazılarından Kisra’nın tahtının sallanması, sarayının balkonlarının düşmesi, Taberi Gölü’nün kaynaması, Farslıların bin yıldan beri hiç sönmeyen ateşlerinin sönmesi, onun doğumunda ve sonrasında görülen mucizelerdir.
Mevlid Gecesi
Hazreti Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in doğum yıl dönümü, İslâm Tarihinde, belli bir dönemden sonra neredeyse tüm Müslüman coğrafyada kutlanmaya başlanmış, dinî ve sosyal hayatın mühim bir unsuru haline gelmiştir.
Sözlükte “doğum yeri ve zamanı” manalarına gelen mevlid kelimesi, Hazreti Peygamber(Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in doğumu, doğum günü münasebetiyle icra edilen kutlamaları ve doğumunu methetmek amacıyla yazılan eserleri kapsayan geniş bir mana kazanmıştır.
Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in doğduğu sene hususunda cumhurun görüşü, Yemen Valisi Ebrehe’nin Ka’be’yi yıkmak üzere Mekke’ye saldırdığı senedir. Bu olay Fil Vaka’sı ismiyle de meşhurdur. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in doğumu bu vakadan 40 ile 50 gün sonrasına denk gelmektedir. Miladi olarak 571 yılında doğduğu üzerinde icma’ oluşmuştur. Yine genel bir kabule göre Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Rabiulevvel ayının on ikisinde, gündüz vakti dünyaya gelmiştir. Doğumunun pazartesi günü olduğu ise sahih rivayetlere dayanmaktadır.[1]
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) hayattayken, doğum gününün kutlanması ile alakalı kendisinden bir emir veya nehiy vaki olmamıştır. Hulefâ-i Râşidîn döneminde de herhangi bir kutlama yapıldığı rivayet edilmemiş, Emevî ve Abbâsî dönemlerinde de böyle bir uygulamaya rastlanmamıştır. Rivayet edilen ilk uygulamalar XIII. Asırda İrbil’de gerçekleştirilmiştir.
Mevlid Edebiyâtı
Hz. Muhammed (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)i metheden, onun üstün vasıflarını tebcil eden şiirler de Mevlid adı ile anılmaktadır. Bu şiirlere onun hayatında bile rastlamaktayız. Şairu’n-Nebi vasfıyla meşhur Hassan b. Sabit birçok şiirinde Hazreti Muhammed (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)i methetmiş, düşmanlarını tahkir etmiştir.
Yine “muallakât-ı seb’a” şairlerinden Ka’b b. Zuheyr, Hz. Muhammed (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in şerefine bir kaside söylemiş, bu sebeple Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ona hırkasını hediye etmiştir. Bu olay üzerine o kaside “Kasîde-i Bürde (hırka)” ismiyle meşhur olmuştur.
Ülkemizde, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Bursa’da Ulu Camiî imamı olan Süleyman Çelebî tarafından Türkçe olarak kaleme alınmış mevlidlerin ilki ve en meşhuru Vesîletü’n-necât’tır.
Osmanlı Devletinde Mevlid Kutlamaları
Mevlid kutlamalarının başlaması asıl olarak miladî 1207 tarihinde İrbil’de Atabeğ Muzafferüddîn Gökbörü tarafından tertip edilmiş, buradan tüm İslâm dünyasına yayılmıştır. Osmanlı İmparatorluğunda ise resmi olarak mevlid kutlamaları 1588 senesinde, Sultan III. Murat tarafından başlatılmıştır. Daha sonra sadece kutlama olarak kalmamış, milli bir bayram hüviyetine kavuşmuştur. Bununla birlikte resmi olmasa da daha önceleri de mevlid kutlamaları yapıldığı, Süleyman Çelebi’nin Mevlid’ini M. 1409 yılında kaleme aldığı bilinmektedir.
Osmanlı’da resmî kutlamalar Sultanahmed Camiinde yapılır idi. Padişah, sadrazam, şeyhülislam, vezirler, kazaskerler, mülki ve askerî erkan resmi kıyafetleri ile hazır bulunur, Ayasofya ve Sultanahmed şeyhleri vaaz eder, ardından mevlid okunurdu. Bu esnada şerbet ve buhur dağıtılır, görevlerini îfâ edenlere hil’at ve atıyyeleri verilirdi. Tanzimattan sonra mevlid alaylarında eski tefrişata uymakla birlikte bir takım değişikliğe gidilmiş; padişahın Sultanahmed’e gidişi ve dönüşü törenler eşliğinde yapılmaya başlanmıştır. Minarelerin yanı sıra saray ve resmi binalar da ışıklarla donatılmaya başlanmış, tophane ve savaş gemilerinden 5 vakit top atışları yapılması adet haline gelmiştir. [2]
Mevlid Gecesi Nasıl İfâ Edilmeli?
Kainâtın, kendisi hürmetine yaratıldığı zatın dünyaya gelmesi, elbette ki Müslüman için en büyük şükür sebeplerinden biridir. Ecdâdımız bu geceye büyük bir değer atfetmiş, merasimler düzenlemiş; Allah dostları bu geceyi salavât ile, zikir ile meşgul olarak geçirmişlerdir.
Bu gece Müslümanlar için, Rabb’inin verdiği sayısız nimete şükür gecesi olmalıdır. Aynı zamanda Ümmet-i Muhammed’in mazlumları için bir yakarış gecesi olmalıdır. Şu âhir zamanda, duaların kabulü için hürmetini vesile ettiğimiz bir münâcât gecesi olmalıdır.
Mevlid gecenizin hayırlara vesile, sevap ve fazilet kazanma hususunda mübarek, günahlardan tövbe edip tekrar dönmemek adına müzekki olmasını dileriz.
Mevlâ Teâlâ’dan niyazımız, Müslümanlar için şu zor günlerin sona ermesi, akan kanın durması ve zalimlerin kahrı perişan olmasıdır.
[1] İbn Kesîr, es-Sîretü’n-nebeviyye, Kahire, 1964, I/200-203.
[2] Es’ad Efendi, Teşrîfât-ı Kadîme, İstanbul ts., s. 2-10.