Ehl-i Sünnet imamları mevlid kutlamalarının hükmü hakkında sarih beyanlarda bulunmuşlardır.
Şeyhu’l-İslam ve İmâmu’ş-şurrâh Hâfız ibni Hacer el-Askalânî (Rahimehullâh)a mevlid kutlamanın hükmü sorulduğunda buna şöyle cevap vermiştir:
“Mevlid kutlamasının sünnette sâbit olan bir asla dayandığı benim nezdimde anlaşılmış oldu. Şöyle ki “Sahîhayn”de geçen bir hadîs-i şerîfe göre Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Mûsâ (Aleyhisselâm)ın ve ümmetinin kurtuluş günü olan Âşûra gününe şükür mâhiyetinde o günü oruçlu geçirmiştir. Bundan anlaşıldığına göre Allâh-u Te‛âlâ’nın muayyen bir günde lütfettiği bir nimete veya bir belayı kaldırmasına şükür olsun diye bâzı şükür fiilleri yapılabilir ve her senenin aynı günü geldiğinde bu şükür ameliyesi (tatbîkatı) tekrar edilebilir. Allâh-u Te‛âlâ’ya yapılacak şükür; secde, oruç, sadaka ve Kur’ân tilâveti gibi türlü türlü ibâdetlerle îfâ edilebilir. Rahmet Peygamberi Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in mevlid gününde dünyayı teşriflerinden daha büyük nîmet ne olabilir. O halde o günün özellikle tespit edilip, ibâdetlerle ihyâsı, yapılması gereken bir vazîfedir.”
İmâm Ebû Abdillâh ibni’l-Hâc “el-Medhal” isimli eserinde şunları söylemiştir:
“Mevlid ayı Allâh-u Te‛âlâ’nın üstün kıldığı, bizi de Yüce Peygamberiyle fazîletli kıldığı büyük bir aydır. Gönderilenlerin Efendisinin bize lütfedildiği bu mübarek ayda Rabbimizin bu yüce lütfuna şükür için ibâdetlerin ve hayırların artırılması gerekir. Gerçi Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) bu ayda diğer aylara nazaran fazla bir ibâdet yapmamıştır ama o bize acıdığı için ümmetine farz olmasın diye böyle yapmıştır. Lâkin pazartesi orucunun hikmetini beyan sadedinde: «ذَاكَ يَوْمٌ وُلِدْتُ فِيهِ» “O benim doğduğum gündür”[1] buyurarak, mevlid ayının fazîletine işaret etmiştir. Zîra doğduğu günün şerefi, doğduğu ayın şerefini evleviyetle mutazammin bulunmakta (içinde barındırmakta)dır.
Artık bizim bu aya hakkıyla hürmet etmemiz ve diğer kıymetli aylara gösterdiğimiz tazimi bu aya da göstermemiz gerekmektedir. Zîra Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) kendi beyanıyla Âdemoğullarının Efendisidir. Nitekim Ebû Sa’îd el-Hudrî (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
«عَنْ أَبِي سَعِيدِ الْخُدْرِيِّ قَالَ: قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ صَلَّى اللّٰهُ تَعَالَى عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: وَأَنَا سَيِّدُ وَلَدِ أٰدَمَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَلَا فَخْرَ، وَأَنَا أَوَّلُ مَنْ تَنْشَقُّ عَنْهُ الْأَرْضُ وَلَا فَخْرَ، وَبِيَدِي لِوَاءُ الْحَمْدِ وَلَا فَخْرَ، أٰدَمُ فَمَنْ دُونَهُ تَحْتَ لِوَائِي وَلَا فَخْرَ.»
“Ben kıyamet günü Âdemoğullarının Efendisiyim, bunu iftihar için söylemiyorum, Âdem de diğerleri de benim sancağımın altındadır” buyurmuştur.[2]
Mekânların ve Zamanların Şerefi
Mekânların ve zamanların haddi zâtında şerefleri olmayıp onların teşrifi, seçkin kılındıkları mânâlar haysiyetiyle hâsıl olmaktadır. Dolayısıyla Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in doğumuyla seçkin kılınan bir ayın ve günün fazîleti inkâr edilemez. Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in fazîletli zaman dilimlerini fazlaca iyiliklerle seçkin kıldığı bilinmektedir. O halde kendisine ittibâan onun doğduğu ay girdiğinde kendisine gereken ilgi ve ihtiram gösterilmelidir. Nitekim İbni Abbâs (Radıyallâhu Anhümâ): “Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in insanların en cömerdi olduğunu fakat en çok ramazanda cömert olduğu”nu rivâyet etmiştir. Hâl böyle olunca biz de fazîletli zaman dilimlerine gücümüz nisbetinde tâzim ederek ona ittibâ etmeliyiz.
Eğer biri çıkıp da: “Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) diğer aylarda iltizam ettiği fazlaca ibâdet vazifelerini bu ayda gerekli görmemiştir” diyecek olursa, buna şöyle cevap verilir: “Onun kıymetli âdetlerini takip edenlerin mâlumu olduğu vechile Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ümmeti hakkında dâimâ tahfif ve kolaylık dilemiştir. Hele kendine âit bir konu olduğunda buna özellikle riâyet etmiştir. Nitekim İbrâhîm (Aleyhisselâm) Mekke’yi haram kıldığı gibi kendisi de Medîne’yi haram kılmıştır. Fakat ümmetine hafiflik ve rahmet olsun diye Medîne’nin avının öldürülmesinde ve otunun koparılmasında bir cezâ tâyin etmemiştir. Demek ki bizler imkân nisbetinde mevlid ayında ibâdât-ü taatlerimizi ve sadakalarımızı artırmalıyız. Bunu yapamayan ise en azından bu şerefli aya tâzimen haramlardan ve mekruhlardan daha ziyâde sakınmalıdır. Böyle yapması her zaman kendisinden istenmekteyse de ramazan ayında ve haram aylarda olduğu gibi bu ayda da bu talep kendisine tekidli olarak yönelmektedir.
Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in Doğumuna Sevinmek
Hâfız Şemsüddîn el-Cezerî (Rahimehullâh) “Arfü’t-ta’rîf bi’l-Mevlidi’ş-Şerîf” isimli eserinde mevlid ihtifâlini tasvib mâhiyetinde şunları demiştir: “Ebû Leheb ölümünden sonra rüyâda görüldüğünde kendisine halini sorana: ‘Cehennemdeyim ama Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in doğumunu müjdelediği zaman sevincimden câriyem Süveybe’yi âzâd ettiğim için ve sonra onun Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)i emzirmesi nasip olduğu için her pazartesi gecesi azâbım hafifletiliyor ve parmaklarımın arasından bir miktar su emiyorum’ diye cevap vermiştir.” Kendisinin zemmi hakkında Kur’ân sûresi nâzil olan Ebû Leheb gibi bir kâfir mevlid gecesi yaşadığı sevinçten dolayı cehennemde iyi bir karşılık buluyorsa, Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in ümmetinden olan muvahhid bir Müslüman kişinin, Peygamberinin doğumuyla sevinmesinden ve onun sevgisi uğrunda gücü nisbetinde hayırlar yapmasından faydalanmaması nasıl düşünülebilir?! Yemin ederim ki böyle bir müminin Kerîm olan Mevlâ’sından alacağı karşılık mutlaka Rabbinin fazl-ı keremiyle Na’îm cennetlerine girdirilmesi olacaktır.
Kemal el-Üdfüvî (Rahimehullâh) “ed-Tâli’u’ s-sa’îd” isimli kitabında şöyle anlatmıştır: Kûs şehrinin sâkini ve ulemâ-i âmilînin efdali olan Muhammed ibni İbrâhîm es-Sebtî (Rahimehullâh) mevlid günü medreseleri dolaşır ve müderrislere:
“Ey fakih! Bugün sevinç günüdür, çocukları evlerine gönder” derdi ve onun bu kavliyle medreseler dağılırdı. Ebû Hayyân gibi birçok muktedir âlimin hocası olan, birçok ilimde mütefennin ve amelde müteverri’ bulunan (şüphelerden dahi sakınan) böyle bir Mâlikî fakîhinin mevlid günü talebeleri evlerine göndermesi onun mevlid kutlamalarını takrir ettiğine dâir büyük bir delil teşkil etmektedir.
Mevlid Gecesi ve Gününe Mahsus Amellerin Durumu
Hâtimetü’l-muhaddisîn (muhaddislerin sonuncusu) kabul edilen İmâm-ı Süyûtî (Rahimehullâh) mevlid ihtifalinin hükmü hakkındaki bir suâli şöyle cevaplandırmıştır:
İnsanların bir araya gelerek, Kur’ân-ı Kerîm tilâvetinden sonra Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in yaratılışının başlangıcına dâir ve doğumu sırasında vukû bulan harikulâde olaylar hakkında vârid olan rivâyetleri anlatmaları, daha sonra da kendilerine sunulan ziyafetten yiyerek dağılmaları şeklindeki bir uygulamadan ibâret olan mevlid kutlamaları, hiç şüphesiz ki iştirakçilerine sevab kazandıracak güzel bir ameliyedir. Zîra bu, Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in kadrine tazim, ayrıca mevlid-i şerîfi münasebetiyle sevinç ve ferah izhârından ibarettir. Meşâyıhtan biri âlem-i mânâda Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)i görerek:
“Sizin mevlidiniz uğrunda insanlar ferah ve sürura delâlet eden birçok kutlamalar yapıyorlar, buna rızânız var mı?” diye sorduğunda Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem): «.مَنْ فَرِحَ بِنَا فَرِحْنَا بِهِ» “Kim bizimle ferahlanırsa biz de onunla ferahlanırız” buyurdu.[3]
Şeyh Zerrûk (Rahimehullâh)ın Şeyh ibni Abbâd (Rahimehullâh)dan nakline göre mevlid günü oruç tutmak mekruh sayılmıştır. Çünkü o gün ferah ve sürûra delalet eden şenlikler yapılmalı, kandiller yakılmalı, güzel elbiseler giyinilmeli ve herkes birbirini tebrik etmelidir. Ameller niyetlere göredir ve herkes niyetine göre kazanır. Şeyhu’l-İslam Abdulkādir el-Fâsî (Rahimehullâh) rabîulevvel hilali görüldüğünde: “İki cihan saâdetine vesile olan Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in mevlid ayı geldi” diye Kutb-u Ferdânî Abdullâhi Ğazvânî Hazretleri’nin sevincinden zılgıt söylediğini nakletmiştir.
Ulemânın şöyle dediği nakledilmiştir:
Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) hürmetine efdalü’l-ümem (ümmetlerin en üstünü) kılınan bu ümmetin, onun doğum gecesini en büyük bayramlardan biri olarak kutlamaları, son derece sevinçlere boğulmaları, gariplere ve fakirlere ikramda bulunarak Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e mânen yaklaşmaları, yetimlere, dullara ve zayıflara yardım husûsundaki vasiyetlerini tutmaları, mevlid kıssasını bütün ümmetin kulaklarına duyurmak için sıralı okumaları gerekmektedir. Tâ ki bu sâyede herkes Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in Allâh katındaki şerefini ve onun gibi bir insan yaratılmadığını daha iyi anlayabilsin.[4]
[1] Müslim, Sıyam:36, no:2747
[2] Ahmed ibni Hanbel, el-Müsned, no:2546
[3] Fethullâh el-Bennânî, Fethullâh fî Mevlidi Hayri Halkıllâh, sh:159
[4] es-Süyûtî, Hüsnü’l-maksıd fî ameli’l-Mevlid, sh: 41, 55-60, 63, 65-67; Fethullâh el-Bennânî, Fethullâh fî Mevlidi Hayri Halkıllâh, sh:159-160