Tarihteki destansı mücadelelerden birine şahitliğimiz anlamına gelen 15 Temmuz, üzerinden geçen beş seneye rağmen o uzun gecesi ve sabahında yaşananlarla hâlâ çok taze. Asırlardan günümüze yurt edindiğimiz vatanımızın muhafazası ve müdafaası konusunda tarihte zaman zaman imtihanlara tâbî tutulan milletimiz, düşmana karşı büyük zaferlere mazhar olmuştur. Sadece üzerinde bulunduğumuz coğrafyayı değil uzak kıtalar da dâhil tüm insanlığın huzur ve refahını önemli gören muazzez milletimiz hem zaferden zafere hem de mazlum coğrafyaların yardımına koşmuştur.
Geçmişten miras olarak şereflendiği gaza ruhuyla cihad sancağını devralıp i‘lâ-yi kelimetullah davasıyla perçinleyen milletimiz, sahip olduğumuz vatanımız başta olmak üzere Ortadoğu’dan Balkanlara ve Kafkasya’ya ve Karadeniz’den Akdeniz’e varıncaya kadar müstesna coğrafyaların yakın zamandaki işgal girişimlerine karşı daima duyarlı davranmış, devletin bu yoldaki güvenlik politikalarını ve çevre bölgelere dair siyasetini desteklemiştir.
Kahramanlık ve Sadakate Şahidlik
Kahramanlık hislerini ruhunda ve yüreğinde daima canlı tutan milletimiz, 15 Temmuz 2016’da gerçekleşen darbe kalkışması esnasında tanklar, tüfekler ve namlular karşısında gözünü hiç kırpmadan vazifeye atılmıştır. Havalimanlarından meydanlara, devlet kurumlarının ve idarî birimlerin yapılarından kamu binalarına varıncaya kadar âdeta düzenli bir birlik disiplini ve kararlılığında işgale dur demiştir. Bu tecrübe aynı zamanda gelecekte benzer plân ve düşünceler içerisinde olan şer odaklarına da bir tür ikaz niteliğindedir.
Devlet gücü ve imkânlarının halka döndüğü, şiddet ve korkuyla sindirilmeye çalışıldığımız, her sene-i devriyesinde bilhassa şehidlerimizi yâd ettiğimiz o hain kalkışmanın ardından, aynı zihniyeti taşıyanlar da boş durmadılar. Çıkarmaya çalıştıkları krizler ve ekonomik buhranlarla ülkemizi yönlendirmeye hatta diz çöktürmeye uğraştılar. Milletimiz, bir de üzerine eklenen dünya çapındaki salgına rağmen bu taarruzların hiçbirine geçit vermedi ve bu saldırıları bertaraf edebilmek devlet-millet el ele iş birliğiyle mümkün oldu.
İnanıyoruz ki, İslâm âleminin hatta tüm insanlığın huzur için çırpındığı şu dönemde, devletimiz tarihte olduğu gibi yeniden öncü ve yol gösterici kimliğine kavuşacak ve ümidi olduğu mazlum coğrafyaların üzerindeki zulüm, haksızlık ve her türlü olumsuzluğun Allah Teâlâ’nın izni ve inayetiyle kaldırılması hususunda rehberliğe muvaffak olacaktır.
Cehalet Ancak İlimle İzale Edilir
Ülkemizin yakın zamanda karşı karşıya kaldığı bu tehdidin geçmişteki tehditlerden farkı, dinî bir yapı şeklinde gözüken örgüt eliyle gerçekleştirilmiş olmasıdır. Dinî değerleri istismar ederek gelişip büyüyen ve gücü elde ettiğinde harekete geçen söz konusu örgüte ve aynı zihniyet ve gayeye sahip muhtemel yapılara aldanmamanın yolu hiç şüphesiz ilim ve şuurdan geçmektedir. Bu itibarla, ecdadımız Osmanlı’dan miras olarak devraldığımız ilmî usulü takip eden müesseseleri muhafaza edip geleceğe taşımaya ve o müesseselerde yetişecek nesillere olan ihtiyacımız göz ardı edilmemelidir.
Şehidlerimize Rahmet, Gazilerimize Sağlık Niyaz Ediyoruz
O uzun gecede ve kalkışmaya karşı koyarken yaralanıp da sonradan vefat eden kardeşlerimize, kahramanlıklarını hatırladığımız bugünde Mevlâ Teâlâ’dan bir kez daha rahmet diliyor, canlarını ortaya koyarak mücadele eden gazilerimize sağlık ve sıhhatler temenni ediyoruz.
Kargaşa ortamı oluşturmak, iç savaş çıkarmak, ülkemizi dışarıda küçük düşürmek yahut farklı şekillerde amaçları olanların plân ve projelerini kendi başlarına makûs kılmasını Cenâb-ı Hak’tan niyâz ediyoruz.