İmza attığı birçok fetihle vatan topraklarının yaklaşık 2,5 kat büyümesini sağlayan ve hilafeti Anadolu’ya getiren Yavuz Sultan Selim Han, İslamiyet’in doğup yayıldığı kutsal topraklardaki mukaddes emanetleri devralmasıyla da bilinmektedir.
Batıya yönelmiş durumdaki Osmanlı Devletinin yüzünü, baş gösteren tehlikeleri önlemek için doğuya çeviren bu büyük deha, Mısır seferi neticesinde hilafet makamıyla beraber kutsal emanetleri de İstanbul’a getirmiştir.
Peygamberlerin (Salavatullahi ve Selamuhu ala Nebiyyina ve Aleyhim Ecma’in) ve salih kimselerin terekesinden olan birtakım eşyalarla teberrük etmek, caiz ve meşru işlerdendir. Sahabe-i Kiram (Rıdvanullahi Te’ala Aleyhim Ecma’in), Peygamber Efendimizin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) saçı, sakalı, asası ve diğer eşyalarıyla teberrükte bulunmuş ve o eşyaları saklamışlardır.
Bizim ‘mukaddes emanetler’ olarak ifade etmiş olduğumuz eşya ve unsurlar da böyle bir muhtevaya sahiptir. Bu emanetler arasında, geçmiş Peygamberlerin, Peygamber Efendimizin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve Sahabe-i Kiram’dan, ulema-i kiramdan büyüklerimizin terekesinden bazı unsurlar ile Harameyn’e ait bazı kalıntılar yer almaktadır.
Mekke ve Medine, 1256’da Bağdat’ın Moğollar tarafından işgalinden sonra Mısır’da Türklerin kurduğu Memlük Devletine bağlanmıştı. Yavuz Sultan Selim’in saltanatının ilk senelerinde iki devletin ilişkileri iyi durumdaydı. Ancak Memlüklerin, Çaldıran Savaşı’ndan sonra Safeviler ile anlaşma yapmaları yüzünden Osmanlılar ile ilişkileri bozuldu. Memlüklerle yapılan Mercidabık (1516) ve Rıdaniye (1517) savaşlarının kazanılması sayesinde Mısır tamamen Osmanlı Devletinin eline geçti.
Mukaddes Emanetlerin Osmanlı’ya İntikali
Memlük Devletine bağlı olan Mekke Emiri Şerif İkinci Berekat bin Muhammed el-Haseni, oğlu Ebu Nümey’i Kahire’ye göndererek Osmanlı Devleti hakimiyetini kabul etti. Mukaddes emanetlerin önemli bir kısmı, Mekke Emiri’nin gönderdiği Kabe-i Muazzama’nın anahtarıyla beraber, Yavuz Sultan Selim Han tarafından teslim alındı.
Bugün Topkapı Sarayı’ndaki hücrede sergilenmekte olan mukaddes emanetler, bize intikal etmiş emanetlerin tamamını yansıtmamaktadır. Gerek İstanbul’un muhtelif yerlerinde gerekse de diğer İslam merkezlerinde mukadesse emanet niteliğini haiz başka unsurlar da bulunmaktadır.
Topkapı Sarayı’nda muhafaza edilen emanetlerin bir bölümü Yavuz Sultan Selim Han’ın ve Kanuni Sultan Süleyman’ın teslim aldığı, bir kısmı da Medine müdafii Fahreddin Paşa’nın güvenlik maksadıyla gönderdiği emanetlerden ve bir diğer kısmı da sonradan satın alınarak bu kıymetlerin yanına dahil edilen emanetlerden oluşmaktadır.
Mukaddes emanetlerin arasında bulunan en önemli eşya, Peygamber Efendimizin (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Yavuz Sultan Selim Han zamanında getirilen hırkasıdır. Hırka-i Şerif ve bazı kutsal emanetler, sarayda asırlarca Has Oda’da saklanmış ve oda ‘Hırka-i Saadet Dairesi’ ismini almıştır. Daire, Topkapı Sarayı’nın bugün en fazla ziyaretçi alan mekanıdır.
Mü’minler, Sahabe-i Kiramdan (Rıdvanullahi Te’ala Aleyhim Ecmai’n) tevarüs etmiş oldukları bu hassasiyetle mukaddes emanetlere büyük değer vermekte, mesafelere bakmaksızın ziyaret konusunda büyük özveri göstermektedirler.