Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) din kardeşini Allah için sevmenin ve ziyaret etmenin Cenâb-ı Hakk’ın sevgisini celbeden ve kulundan razı olacak bir amel olduğunu beyân etmektedir. Bu hususta şöyle buyurmaktadır: “Bir kimse, başka bir köydeki (din) kardeşini ziyâret etmek için yola çıktı. Allah Teâlâ, adamı gözetlemek (ve sınamak) için onun yolu üzerinde (insan sûretinde) bir melek vazîfelendirdi. Adam meleğin yanına gelince, melek: “Nereye gidiyorsun?” dedi. O zât: “Şu köyde bir din kardeşim var, onu görmeye gidiyorum.” cevâbını verdi. Melek tekrar sordu: “O kardeşinden elde etmek istediğin bir menfaatin mi var?” Adam: “Hayır, ben onu sırf Allah rızâsı için severim, onun için ziyâretine gidiyorum.” dedi. Bunun üzerine melek: “Sen onu nasıl seviyorsan Allah da seni öyle seviyor. Ben, bu muştuyu vermek için Allah Teâlâ’nın gönderdiği elçiyim.” dedi.”[1]
Arş’ın Gölgesindeki 7 Sınıftan Biri
Allah Rasûlü (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Mü’minlerin ve Allah için birbirini ziyaret edenlerin nâil olacağı diğer bir müjdeyi de şu şekilde ifade etmektedir: “Yedi sınıf insan vardır ki Allah Teâlâ, onları hiçbir gölgenin bulunmadığı bir günde, kendi (Arş’ının) gölgesinde gölgelendirir… (Bu sınıflardan biri de) birbirlerini Allah için seven, bir araya gelişleri ve ayrılışları bu muhabbetle gerçekleşen iki kişidir…” [2]
Seven Sevdiğini Söylesin
Böyle bir kardeşliğin meydana gelmesi için bilfiil sevgiyi izhâr etmek gerekir. Bu hususta Rasûlüllah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Biriniz kardeşini (Allah için) seviyorsa, ona sevdiğini söylesin”[3] Sevginin icabı olarak mümin kardeşinin elinden tutmak ve onun yardımına koşmak ve onu canı gibi koruyup gözetmek gerekir. Hatta onun arkasından başkaları ayıp ve kusurlarını söylerlerse onu müdafaa edip ayıplayanları susturmak gerekir. Çünkü ayıpsız kimse yoktur. Çoğumuzun bir sürü ayıpları olduğunu bilmemize rağmen bunu yapmak ve gıybet etmek mü’mince bir tavır değildir. Mü’minler ise umumiyyetle birbirlerinin kardeşi değil mi? Öyleyse din kardeşimizin etini yemememiz, gıyabında konuşmamamız vaciptir. Bu hususta Hazret-i Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Kim bir mümini, bir gıybet edene karşı himaye ederse (korursa), Allah da onun için kıyamet günü etini cehennem ateşinden koruyacak bir melek gönderir. Kim de Müslüman’a kötülenmesini dileyerek bir iftira atarsa, Allah onu kıyamet günü cehennem köprülerinden birinin üstünde söylediğinin (günahından paklanıp) çıkıncaya kadar hapseder.”[4]
Diğer Faziletli Ziyaretler
Bu ziyaretlerin yanı sıra mü’minlerin sevap hanesini ziyadeleştiren başka ziyaretler de vardır. İbret almak ve ölümü tefekkür için yapılan kabir ziyaretleri, sevap elde edebilmek ve feyizlerinden istifade edebilmek niyetiyle mübarek yerlere yapılan ziyaretler, akrabalık bağlarını canlı tutan ve akrabaların muhabbetinin devamına vesile olan akraba ziyaretleri ve hastaları ziyaret etmek, mukaddes dinimiz İslâm’da son derece makbul ziyaretlerdir. Özellikle akraba ziyareti mü’minlerin hayatına doğrudan tesiri olan bir ziyarettir. Bu minvalde Rasûlüllah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz “Rızkının çoğalmasını ve ömrünün uzamasını isteyen kimse, akrabâsını kollayıp gözetsin!”[5] buyurmuştur.
Dipnotlar
[1] Müslim, Birr, 38; Ahmed bin Hanbel, Müsned 2/292.
[2] Buhârî, Ezân, 36.
[3] Tirmizî, Zühd, 54.
[4] Ebû Dâvûd, Edeb, 41.
[5] Buhârî, Edeb, 12.