Kâinatın Efendisi (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in mübarek eşlerinden Ümmü Seleme (Radıyallâhu Anhâ) validemiz, Mahzunoğulları kabilesinden Ümeyye bin Muğire’nin kızı idi. İsmi Hind’di. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ile evlenmeden önce Müslümanlar ona ‘Arabın Dulu’ adını vermişlerdi.
Ümmü Seleme (Radıyallâhu Anhâ), İslâm’a giren ilk 10 kişiden biri olan Abdullah bin Abdülesed (Ebû Seleme) (Radıyallâhu Anh) ile evliydi. Kocasıyla beraber İslâmiyet ile şereflendi. Müslüman oldukları haberleri yayılır yayılmaz Kureyş adeta allak bullak oldu. Dağların taşların bile dayanamayıp yerinden oynayacağı kadar işkence ile karşılaştılar. Yine de inançlarından vazgeçmediler. İşkence ve eziyet artınca Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), ashâbının Habeşistan’a hicret etmesine izin verdi.
Habeşistan’dan Yurda Dönüş
Evlerini, mallarını ve köklü soylarını Mekke’de bırakıp giden Ümmü Seleme ile kocası (Radıyallâhu Anhümâ), Habeşistan kralı Necâşî’den himaye görmelerine rağmen hidayet kaynağı Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in hasreti onların ciğerlerini parçalıyordu. Bir müddet sonra Habeşistan’daki muhacirlere; Mekke’deki Müslümanların sayısının arttığına ve Hamza ibni Abdilmuttalib ile Ömer ibni el-Hattab (Radıyallâhu Anhüma)nın İslâm’a girmelerinin Müslümanları kuvvetlendirdiğine dair haberler gelince yurtlarına ilk dönenlerden oldular.
Mekkeli müşrikler ise Müslümanlara işkence etme ve onları korkutmada her yolu deniyordu. Görülmemiş eziyetlerine devam ettiler. Nihayet Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), ashâbının Medine’ye hicretine izin verdi. Ümmü Seleme ile kocasının (Radıyallâhu Anhümâ) hicreti ise çok zor ve ıstırap dolu oldu. Kocasıyla birlikte henüz Mekke’den ayrılırken kabilesi Mahzunoğulları tarafından yolu kesilerek alıkonuldu. Eşinden ve çocuğu Seleme’den ayrı düşürüldü. Bu şekilde özlem, acı ve gözyaşları ile dolu bir yıl geçirdi. Kabilesindeki adamların acıması ile önce çocuğu Seleme’ye kavuştu. Serbest bırakılınca kocasına gitmek üzere Medine’ye doğru yola koyuldu. Ten‘îm’de kendisini ve babasını tanıyan Osman ibni Talha (Radıyallâhu Anh) ile karşılaştı. Bu mübarek sahâbînin yardımı ile Kuba’daki Amr ibni Avf oğullarının köyünde kocasına kavuşarak büyük sevinç yaşadı.
Önce Bedir, sonra da Uhud Savaşı gelip çattı. Kahramanca cihâd eden eşi Ebû Seleme (Radıyallâhu Anh), Uhud’dan büyük bir yara ile döndü. Yatağa düşen Ebû Seleme (Radıyallâhu Anh), yarasını tedavi eden Ümmü Seleme (Radıyallâhu Anhâ)ya, Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in şu hadîs-i şerîfini hatırlattı: “Bir Müslümanın başına bir felaket geldiğinde, o Müslüman felaket anında, (اِنَّا لِلّٰهِ وَاِنَّٓا اِلَيْهِ رَاجِعُونَ) «Şüphesiz biz Allâh’a ait (kul ve köleler)iz ve kesinlikle biz ancak O’na dönücü kimseleriz!» ayetini okur ve: ‘Allah’ım bu felaket sebebiyle beni mükâfatlandır. Allah’ım, felaketin elimden aldığından daha hayırlısını ver’ diye dua ederse, Allah (Celle Celâluhû) onun dileğini yerine getirir.”
Ebû Seleme (Radıyallâhu Anh)ın Vefâtı
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), günlerce hasta yatağında kalan Ebû Seleme (Radıyallâhu Anh)ı bir sabah ziyaret etti. Daha henüz evden ayrılmadan Ebû Seleme (Radıyallâhu Anh) ahirete irtihal eyledi. Mübarek elleriyle sahâbîsinin gözlerini yuman Rasûllüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem), şöyle dedi: “Allah’ım! Ebû Seleme’yi bağışla, onu kendine yakın, gözde kullarından eyle. Onun çoluk çocuğunu sen gözetle. Bizi ve onu bağışla, ey âlemlerin Rabbi, onu kabrinde rahat ve nur içinde kıl.”
Müslümanlar, Ümmü Seleme (Radıyallâhu Anhâ)nın başına gelenlere çok üzüldüler. Ona, ‘Arabın Dulu’ ismini verdiler. Çünkü onun Medine’de küçük çocuklarından başka hiçbir yakını yoktu. Muhâcir ve ensârın hepsi Ümmü Seleme (Radıyallâhu Anhâ)nın üzerlerindeki hakkını anladılar. İddeti bittiğinde Hazreti Ebubekir (Radıyallâhu Anh) evlenmek için geldi. Ümmü Seleme (Radıyallâhu Anhâ) onun isteğini kabul etmedi. Daha sonra Hazreti Ömer (Radıyallahu Anh) geldi ama onun teklifi de kabul görmedi.
Rasûlüllâh Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ile Ümmü Seleme (Radıyallâhu Anhâ)nın İzdivâcı
Rasûllüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) de geldi. Bunun üzerine Ümmü Seleme (Radıyallâhu Anhâ) şöyle dedi:
“Ey Allah’ın Rasûlü! Benim üç özelliğim var; çok kıskanç bir kadınım. Senin hoşuna gitmeyecek bir şey yaparım da, bu yüzden Allah’ın beni cezalandırmasından korkarım. Ayrıca ben yaşı hayli ileri bir kadınım. Bir de çocuklarım var.”
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ise şöyle cevap verdi: “İleri sürdüğün kıskançlığı senden gidermesi için Allah’a dua edeceğim. Yaş meselesine gelince; benim de yaşım ilerledi. Senin çocukların ise benim de çocuklarım demektir.”
Böylece Kâinatın Efendisi (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), Ümmü Seleme (Radıyallâhu Anhâ) validemiz ile evlendi. Mü’minlerin annesi Ümmü Seleme (Radıyallâhu Anhâ), güzellik ve akıl sahibi, isabetli görüşleri olan bir kadındı. Vefât tarihine ilişkin farklı rivayetler vardır. Allah (Celle Celâluhû) ondan razı olsun ve onu razı kılsın.
Faydalanılan Kaynaklar:
1 – el-İsâbe, s.240-242 (es-Seade baskısı)
2 – el-İstîâb, 2/780 (Haydarabâd baskısı)
3 – Üsdü’l-Ğâbe, 5/588-589
4 – Tehzîbu’t-Tehzîb, 12/455-465
5 – Takrîbu’t-Tehzîb, 2/627
6 – Sıfâtü’s-Safve, 2/20-21
7 – Şezerâtü’z-Zeheb, 1/69-70
8 – ez-Zehebî, Târihu’l-İslâm, 3/97-98
9 – el-Bidâye ve’n-Nihâye, 8/214-215
10 – el-A‘lâm, 9/104