Müslümanın zihin dünyası, yüce dinimiz İslâm’ın hüküm ve esasları üzerine kuruludur. Hangi konu olursa olsun, bu esasların şekillendirdiği dünya görüşü muvazenesinde değerlendirmede bulunur. Onun algısı sadece ve sadece “İslam dünya görüşü” doğrultusunda gelişir.
Cuma günü; yaratılışın başladığı, Allah Te‘âlâ’nın insanlara bayram olarak hediye ettiği, peygamberlere ve ümmetlerine ihsanda bulunulmuş olan mübârek bir gündür. O, sayısız fazilet ve bereketlere sahip, heyecan ve ümit içerisinde Allah Te‘âlâ’ya iltica edilen, müstecâb vakti de hususiyetleri arasında bulunduran, haftanın en hayırlı günüdür.
Dolayısıyla, bir Müslümanın Cuma günü ile ilgili inanç ve düşünceleri, Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in ve Ashâbının (Rıdvânullâhi Te‘âlâ Aleyhim Ecma‘în) ve onların yolunu takip eden muazzez mü’minlerin inanç ve düşüncelerinden farklı olmamalıdır. Muhtelif inanışlara sahip zümre ve insanların bazı günlerle ilgili olarak ortaya atmış oldukları -olumlu ya da olumsuz- birtakım iddiaların, bir mü’minin katında herhangi bir kıymeti olmamalı ve mü’minler, bu gibi düşüncelere meyletmemelidirler.
Müslümanlar Cuma gününü, gecesinde ibâdet ve duâ ile karşılarlar. Kur’ân-ı Kerîm tilâvetleri, salât ü selâmlar ve zikir, haftanın sair günlerine nazaran arttırılır. Mübârek günün sabahından namaz vaktine kadar, güne mahsus sünnet ve müstehâblara riayet hassasiyeti elden bırakılmaz.
Cuma gününün önemi, fazîleti, Cuma namazıyla ilgili bilgilere ve bu günde yapılması sünnet ve müstehâb olan amellerle ilgili detaylı malûmata İsmailağa Cuma arşivinden ulaşabilirsiniz…
Popüler Kültürün Telkinleri
İçerisinde bulunduğumuz asırda iletişim araçlarının gelişimi sebebiyle zaman ve mekân sıkışması yaşandı. Bunun sonucunda dünya adeta büyük bir köye dönüştü. Yeryüzünün farklı coğrafyalarında yaşayan insanlar birbirlerinin yaptıklarından anında haberdar olur hâle geldiler. Neticede kültürler arası ciddi bir etkileşim söz konusu oldu.
Bu etkileşim bilhassa görsel, yazılı ve sosyal medyanın etkisiyle büyük bir güç hâline geldi. Bu duruma rağmen, sözünü ettiğimiz tesir, İslâm’ı sadece belli başlı ve muvakkat ibâdetleri kapsayan bir dinden ibaret görmeyip algıdan tahayyül, tasavvur ve dünya görüşüne kadar her şeyi tanzim eden bir din olduğu şuuruna sahip olanlara yansımamalıdır. Hangi sloganla gelişirse gelişsin, her ne vadederse etsin, bir Müslüman, Cuma günü söz konusu olduğunda düşüncelerinin farklı sebeplerle lekelenmesine müsaade etmemeli, böyle bir algı operasyonu karşısında Mü’min duruşundan taviz vermemelidir.
Karşımıza Farklı İsimler Altında Çıkan ve Gündemimizi İşgal Eden Kampanyalar
Gayrimüslimler her ne kadar birbirleriyle mücadele hâlinde olup parçalanmış bir görüntü verseler de, Müslümanlara yönelik bir harekete giriştiklerinde, aralarında hiçbir husumet yokmuşçasına yekvücut hâlinde hareket ederler. “Küfür tek millettir!” sözü de bu hakikati ifade eder.
Kur’ân-ı Kerîm, müşriklerin ve bilhassa Yahudi ve Hristiyanların, Müslümanları dinden döndürmedikleri takdirde hoşnut olmayacaklarını, bu yolda türlü desiselere başvurmaktan asla vazgeçmeyeceklerini ve saptırmak için ellerinden gelen her şeyi yapacaklarını beyan ederek mü’minleri uyarmıştır.
Dışarıdan bakıldığında “alışveriş çılgınlığı” ya da muhtelif kampanyalarla farklı alanlarda yürütülen ve dinî bir menşei bulunmadığı izlenimi verilerek Müslümanların gündemine getirilen bazı âdetler de bu hileler arasındadır. Onların farklı şekilde sunduğu birçok kampanya ya da bazı günlere atfettikleri özelliklerin arka planında -onlar gizlese de- daima dinî saikler yatmaktadır.
Bize bir fırsat günü gibi sunulan ve “Kara Cuma” olarak anılmasına karşın ülkemizde yaşayan Müslüman kardeşlerimizin nazarında Cuma gününün manevî fazîletine halel getirecek derecede alâka uyandırdığını müşahede ettiğimiz, gerçekleştirilen indirimlerle cazip hâle getirilmeye çalışılan günün temelinde de “Şükran Günü” olarak ifade edilen bir dinî anlayışın yattığı fark edilmelidir.
Kaldı ki, bir Müslüman, konu ne olursa olsun ölçülü davranmalı, hiçbir konuda haddi aşan biri olmamalı ve alışveriş konusunda, israf etmeme yönündeki ilâhî emre imtisalden ayrılmamalıdır…