İnsanın ahlâkını güzelleştirip duygu ve irâdesine hâkim olma melekesini kazandıran, merhamet ve yardım duygularını geliştiren, nimetlerin kıymetini öğreten oruç ibâdeti farizalardan biri olmasının yanında, bu gibi kazanımları sebebiyle ve muhtelif vesilelerle tutulması tavsiye edilmiş olan bir ibâdettir.
Bir kimse dilediği takdirde, Kurban bayramının dört günü ve Ramazân bayramının 1. günü gibi, oruç tutmanın yasaklandığı günler ve tek başına Cumâ, tek başına Muharrem ayının onuncu yani âşûrâ günü dışında ve Allah Te‘âlâ dışında bir başka şeye ta‘zim niyeti ya da farklı inanışlara göre kutsal kabul edilen Mehrican, Nevruz gibi günlerde olmadığı müddetçe, senenin muhtelif günlerinde oruç tutabilir. ‘Şek’ günü olarak ifade edilen Şa‘bân ayının son günü ve Hac farîzasını yerine getirmek üzere kutsal topraklarda bulunan ve zayıf düşmesinden endişe duyulan kimseler için terviye ve arefe gününde oruç tutma konusunda hükümler farklılık arz etmektedir.
Oruç tutulması sünnet, müstehâb veya mendub olmayan, mübâh olan günlerde dahi bir kimse ibâdet niyetiyle oruç tutmuş olsa, bu ibâdeti ona hem zikretmiş olduğumuz hasletleri kazandıracak hem de ecir kazandıracaktır. Zira mübâhlar, niyetlerle ibâdete dönüşür ve sahibine ecir kazandırır.
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in tuttuğu ve tutulmasını tavsiye ettiği müstehâb olan oruçlar, oruç türleri arasında önemli bir alan teşkil eder. Muharrem ayının onuncu günü olduğundan âşûrâ olarak adlandırılan günü, öncesini ya da sonrasını ilave etmek suretiyle oruçlu geçirmek müstehâb kabul edilmiştir. Bazı rivâyetlere göre âşûrâ orucu, farz olan Ramazân-ı Şerîf orucundan daha önce ümmete farz kılınmış, Ramazân-ı Şerîf orucunun farz kılınışının ardından hükmü, ümmet üzerine müstehâb olarak takdîr edilmiştir. Âşûrâ orucunun belirttiğimiz şekilde tutulması durumunda pek çok fazilete nâil olunup müjdelere erişileceği beyân edilmiştir.
‘Eyyâm-ı Bîyz’ olarak ifade edilen, hicrî ayların her birinin on üç, on dört ve on beşinci günlerinde tutulan oruç da müstehâb hükmündedir. Bu oruca devam edenlerin büyük bir mükâfata nâil olacakları haber verilmiştir. Mutlak olarak, her ayın on üç, on dört ve on beşinci günleri dışında kalan günlerinden üçer günü oruçlu olarak geçirmek de mendub kabul edilmiştir. Her ayın son üç gününü oruçlu geçirmek de mendubdur.
‘Haram Aylar’ olarak ifade edilen Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Receb aylarının Perşembe, Cumâ ve Cumartesi günlerini oruçlu geçirmek ve Zilhicce ayının Kurban bayramının 1. gününe kadar geçen ilk dokuz gününü oruçlu geçirmek müstehâbdır.
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in Ramazân-ı Şerîf ayı dışında en çok oruç tuttuğu ayın Şa‘bân ayı olduğu bildirilmiş ve bu ayda oruç tutmak da müstehâb kabul edilmiştir.
Her bir haftanın ‘Pazartesi’ ve ‘Perşembe’ günlerini ve Çarşamba, Perşembe günlerini oruçlu geçirmek de müstehâb kabul edilmiştir. Müstehâb oruçlar kapsamında Şevval ayında tutulması müstehâb görülen altı günlük oruç da yer almaktadır. Şevval ayı orucuyla ilgili detaylı mâlumât almak için tıklayınız…
Nâfile Oruçlara Niyet
Orucun başlangıcı, bitişi ve sıhhatine dair hükümlerde farz, vâcib ve nâfile oruçlar hakkında herhangi bir fark yoktur. Nafile oruçların bozulması durumunda yalnızca kaza gerekir. Nâfile oruçlar bir başka açıdan da niyetinin zamanı konusunda vâcib olan mutlak adak oruçları ve kaza oruçlarından ayrılır. Nâfile oruçlara bir kimse imsak vaktinin girişinden itibaren orucu bozacak herhangi bir şey yapmadığı müddetçe hanefî mezhebine göre kaba kuşluk vaktine kadar niyet edebilir.
Nâfile oruçlar için: ‘’niyet ettim Allah (Celle Celâluhû) rızâsı için yarın oruç tutmaya” şeklinde, mutlak niyet de yeterlidir. Gün ya da nevî belirtmek şart değildir.
Kaynakça
– İsmailağa Telif ve Terceme Heyeti, Sorulu Cevaplı Temel Dînî Bilgiler, İstanbul, 2015, Siraç Yayınevi.
– Ahmet Mahmut Ünlü, Oruç Risâlesi.