Doğumu
Taşköprizâde nâmıyla bilinen Ahmed Efendi, Muslihiddîn Mustafa Efendi’nin oğludur. Osmanlı Devleti’nin en ihtişamlı döneminde 901 (1495) yılında Bursa’da dünyaya gelmiştir. Kânûnî Sultan Süleymân Han döneminin önde gelen ulemâsındandır.
Lakabı ve Künyesi
Taşköprizâde Ahmed Efendi eğitim çağında geldikleri zaman ailecek Ankara’ya göçtüler. Ankara’da Kur’ân-ı Kerîm kıraatine başladı. Babası kendisine burada İsâmuddîn lakabını ve Ebu’l-Hayr künyesini vermiştir.
Tahsîl ve Ta‘lîm Hayâtı
Taşköprizâde Ahmed Efendi Ankara’da Kur’ân-ı Kerîm’i hatmettikten sonra tekrar Bursa’ya geçtiler. Bu zamanlarda babası Muslihiddîn Mustafa Efendi Üsküp İshâkî Medresesi, Edirne ve Halebiye medresesi müderrisliklerinde, daha sonra da Trabzon’da o zamanlar şehzâde olan Yavuz Sultan Selim Hân’ın hocalığını yapmıştır. Taşköprizâde bu dönemde dayılarının yanında kalmış ve babası sık sık Bursa’ya uğrayıp kendisine biraz Arapça okutmuştur. Daha sonra “yetim” lakabıyla bilinen Alâeddin Efendi’te teslim edilir ve bu zât kendisine Maksûd, İzzi ve Merah gibi kitapları okutur. Yine aynı hocadan nahivden Cürcânî’nin Avâmil isimli eseri ve Matrizî’nin Misbâh isimli eserini, İbn Hacib’in Kâfiye’sini ezberler. Sonra amcası Kıvâmeddîn Kâsım Bursa’ya gelip Molla Hüsrev Medresesine müderris olunca merfûât bahsine kadar kendisinden okur. Bu esnâda beraber okudukları kardeşi bir hastalığa tutulur ve Taşköprizâde o arada İbn Mâlik’in Elfiyye’sini ezberler. Kendisi 13 yaşında iken beraber okudukları kardeşi 914 yılında vefât eder.
İsâgoji ve şerh-i Şemsiye’yi de amcasından okuyan Ahmed Efendi, Amasya Hüseyniye Medresesine atanan babasıyla birlikte Amasya’ya giderek ondan Şerh-i Şemsiye’yi, Şerh-i Akâid’i, Hocazâde’yi, Mes’ud’u, Şerh-i İsfehânî’yi okumuştur. Bundan sonra babası “Ben babalık görevimi îfâ ettim. Bundan sonra iş sana kaldı” diyerek kendisinden alabileceklerinin tamamını aldığını söylemiştir.
Bundan sonra dayısından Hâşiye-i Tecrîd’i, Fenârî Muhyiddin Çelebî’den Şerh-i Miftâh’ı, Kocalı Seydî Muhyiddin Efendi’den Şerh-i Mevâkıf’ı ve Keşşaf’ı, Mirim Çelebi’den Ali Kuşçu’nun astronomiyle ilgili Fethiye adlı kitabını, Şeyh Muhammed Magûsî’den Sahih-i Buhârî’nin bir miktarını, Kadı İyaz’ın Şifâ’sını okuyup, ilm-i hilâf ve ilm-i cedel gibi aklî ilimleri öğrenmiştir.
Şeyh Muhammed Magûsî’den ve daha pek çok üstaddan icazet alan Taşköprizâde Ahmed Efendi, 931 yılında Dimetoka Medresesi müderrisliğine getirildikten sonra kendi okumuş olduğu ilimler ve kitapları okutmaya başlamış ve ertesi yıl İstanbul’da Hacı Hasan Medresesi’ne nakledilmiştir. Babasının 935 yılında İstanbul’da vefât etmesinin ardından önce Üsküp Alaca İshak Bey daha sonra İstanbul Kalenderhâne medreselerine müderris tayin edildi. Müderrislikte giderek yükselmiş ve Koca Mustafa Paşa, Sahn-ı Semân, Edirne Üç Şerefeli, Edirne Sultan Bayezid gibi önemli medreselerde müderrislik yapmıştır. 952 yılında Bursa kadılığıyla görevlendirildi. İki yıl sonra tekrar Sahn-ı Semân Medresesi’nde müderrislik yapmış ve 958 yılında İstanbul kadısı olmuştur. Müderrisliğinin çeşitli devrelerinde İslâmî ilimlerin pek çoğuyla ilgili, döneminin önemli eserlerini de okutarak tahkik edebilme fırsatı bulan Taşköprizâde, özellikle Arapça, fıkıh ve kelâm alanlarında hemen bütün kitapları talebelerine okutmuştur. Talebeliği sırasında okumuş olduğu eserler ile hocalığı esnasında okutmuş olduğu eserler incelendiğinde Taşköprizâde’nin İslâmî ilimler alanında büyük bir tecrübeye ve kifâyete sahip olduğu zâhir olur.
Nitekim döneminde mevcut eserlerin hemen tamamını bizzat gören ve inceleyen Taşköprizâde’nin, 961 senesinde emekli olduktan sonra, gözleri görmediği halde yazmış olduğu, yaşadığı dönemdeki ilimleri, bu ilimlerle ilgili eserler ve yazarlar hakkında oldukça değerli bilgiler veren Miftâhu’s-Sa‘âde ve Misbâhu’s-Siyâde ve 965 yılında tamamladığı, Osmanlı dönemi ulemâ ve meşâyıhının hayatları hakkında malumat veren eş-Şakaiku’n- Nu‘mâniyye fî `Ulemâi’d-Devleti’l-‘Osmâniyye isimli eserleri onun bu konudaki vukûfiyetini göstermektedir. Ansiklopedi tarzındaki bu eserlerinin yanı sıra risâlelerine bakıldığında bunların çoğunlukla Arapça, fıkıh, kelâm, hadis gibi klasik İslâmî ilimlerle ilgili olduğu görülür. Bu bakımdan onun için, İslâmî ilimlerin her alanında söz sahibi bir âlimdir. Kendisi Mâturîdî mezhebine mensuptur. Ayrıca Halvetiyye’ye intisaplı bir tarikat erbâbıdır. Aynı zamanda sülüs, nesih ve ta‘lik gibi güzel sanatlarda mâhir bir hattat olup buradan kazandığı parayı öğrencilerinin geçimine harcayacak kadar cömert bir âlimdir.
Vefâtı
İmtihân edildiği hastalık neticesinde âmâ olup görüşünü kaybedince kadılık görevinden ayrılmak zorunda kaldı. 30 Receb 968 tarihinde İstanbul’da vefât etti. Cenaze namazı Fâtih Camii’nde kılındıktan sonra Fatih’te Âşık Paşa Camii’nin hazîresinde bulunan Seyyid Velâyet Türbesi yakınında defnedildi.[1]
Eserleri
Taşköprîzâde İsâmüddin Ahmed Efendi’nin çok şöhret bulmuş iki eseri olan eş-Şakâiku’n-Nu`mâniyye ve Miftahu’s-Sa`âde’nin yanında, birçok ilimle ilgili daha pek çok eserleri de vardır. Bunlar arasında Seyyid Şerif Cürcânî’nin Hâşiyetü’l- Keşşâf Hâşiyesi, Hâşiyetü’t-Tecrîd Hâşiyesi, el-Me`âlim fi’l-Kelâm, Ferâiz ve şerhi, Me`ânî ilmine dair Hâşiye `ala Fevâidi’l-Gıyâsiyye, Kıraate dair Şerhu’l-Cezeriyye, Tarih ilmiyle ilgili Nevâdirü’l-Ahbâr fî Menâkıbi’l-Ahyâr, Tevârihü’l- Enbiyâ, Ahvâlü’l-Mülûk, Arap diliyle ilgili Şerhu’l-`Avâmil, Müfettihu’l-İ`râb, Şerhu Dîbâceti’l-Hidâye, Şerhu Dibâceti’t-Tavâli`, Muhtasaru’n-Nahv, Sûretü’l-Halâs fi’l-İhtilâs eserleri zikredilebilir. Tüm bunlar dışında çeşitli ilimlere dair 30 küsur daha risâlesi mevcuttur. Cenâb-ı Hakk ilminden ve hayatından istifâ edebilmeyi nasîb ve müyesser eylesin. Âmîn Yâ Mucîbe’s-Sâilîn…
Dipnotlar
[1] Hayatına dair bilgiler Osmanlı ulemasının biyografisine dair yazmış olduğu eş-Şakâiku’n-Nu‘mâniyye isimli eserinden alınmıştır.