Niyet, ibâdetlerin temeli ve mükâfatının aslî unsurudur. Amellerin temeli olan niyet Allah (Celle Celâluhû) rızâsı olmadıktan sonra yapılacak işlerden olumlu netice hâsıl olduğu düşünülse bile, Allah Teâlâ indinde bir karşılığı olmaz. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) buna bağlı olarak: “Ameller (başka değil) ancak niyetlere göredir…”[1] buyurmuştur.
Niyet hakkında pek çok hadîs-i şerîf vârid olduğu gibi, Sahâbe-i Kirâm ve Sülehâdan büyüklerimiz de niyet konusu üzerinde önemle durmuş, gerek talebelerine gerekse de kendilerinden sonra gelecek nesillere bu konuda nasihatlerde bulunmuşlardır. Abdullah ibni Mübârek (Rahimehullâh) Hazretleri: “Nice küçük amel (iyilik ve ibadet) vardır ki niyet onu büyük yapar; nice büyük amel vardır ki niyet onu küçük yapar” buyurarak konunun ehemmiyetini sarih bir şekilde vurgulamıştır.
Niyetin Önemine Dair Hadîs-i Şerîflerden Bazıları
Ebû Hüreyre (Radiyallahu Anh)tan rivâyete göre Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Bir adam ‘Bu gece elbette bir sadaka vereceğim’ deyip sadakası ile çıktı. (Gece karanlığında farkında olmadan) sadakasını zinakâr bir kadının eline verdi. Sabah olunca (haberi duyan insanlar) şöyle konuşmaya başladılar: ‘Bu gece zinakâr bir kadına sadaka verildi.’ Adam ise: ‘Allah’ım! Zinakâr bir kadın(a sadaka vermeyi nasip ettiğin) için Sana hamdolsun. Elbette (yine) bir sadaka vereceğim’ dedi ve sadakası ile çıktı. (Ancak farkında olmadan bu sefer) sadakasını bir zenginin eline verdi.
Sabah olunca (insanlar yine) şöyle konuşmaya başladılar: ‘Zengine sadaka verildi’. Adam ise: ‘Allah’ım! Zengin(e sadaka vermeyi nasip ettiğin) için Sana hamdolsun. Elbette bir sadaka vereceğim’ dedi. Yine sadakası ile çıkıp (bu defa) onu bir hırsızın eline verdi. (İnsanlar) ‘Hırsıza sadaka verildi’ diye konuşmaya başladılar. Adam ise: ‘Allah’ım! Zinakâr kadın, zengin ve hırsız(a sadaka vermeyi nasip ettiğin) için Sana hamdolsun.’ dedi.
Daha sonra kendisine rüyasında şöyle denildi: “Senin sadakaların kabul oldu. (Çünkü) onunla zinakâr kadının iffete gelip zinadan vazgeçmesi; zenginin ise ibret alıp Allah’ın kendisine vermiş olduğu (mallar)dan sadaka vermesi; hırsızın da onunla iffete gelip (bundan sonra) hırsızlıktan vazgeçmesi umulur.”[2]
Şüphesiz tüm ibadet ve amellerin en önemli temellerinden biri niyettir. İnsan işini sahih bir niyet ile hâlisâne Mevlâ Te‘âlâ’nın rızâsını umarak yaptığı zaman, o amelin sonucunda mutlaka mükâfatını alır.
Hadîs-i şerîfte geçen adamın fakirlere sadaka verme niyetiyle çıkıp, ancak her defasında gayri ihtiyarı zina eden kadın, zengin ve hırsıza verdiğini öğrendikten sonra, isyan etmeyip, kader-i İlâhî’ye rızâ ve teslimiyet göstermesi ve şükretmesi de buna delâlet etmektedir.
Konuyla ilgili bir başka hadîs-i şerîf ise Ebû Mûsâ (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilmiştir:
“Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e bir adam geldi ve: ‘Yâ Rasûlellâh! Allah yolunda kıtal ne demektir? Çünkü bizim birimiz; gazap (öfkelenip intikam almak) ve hamiyyet (şehevî hislerimizin galebesiyle ırz ve namusu koruman) için savaşıyoruz’ dedi.”
Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), soran kimse ayakta olduğu için mübârek başını ona doğru kaldırdı ve: ‘Her kim Allâh’ın kelimesi (kelime-i tevhîd) en yüksek olsun diye kıtal (savaş) yaparsa, onunkisi Azîz ve Celîl olan Allah içindir’ buyurdu.[3]
Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz bu hadîs-i şerîfleriyle; ister gazap ve öfke, isterse şehevî hisle meydana gelen savaşta sevap olmayacağını, ancak akıl yoluyla ve Allah Teâlâ’nın rızâsını kastederek yapılan muharebenin Allah Teâlâ yolundaki muharebe sayılacağını beyân buyurmuştur. Zira ibâdette ihlâs şarttır,; ihlâsa ve iyi niyete bağlı olmayan amel için sevap yoktur.
Bu Hadîs-i Şerîften Alınan Hükümler
1- Amellerin ancak iyi niyetlerle hesap edilecektir.
2- İbâdette ihlâs şarttır.
3- Mücahidler hakkındaki fazîlet ancak: “Allah Te‘âlâ’nın kelimesini en yüksek kılmak için” muharebe edenlere mahsustur.
4- Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e fesahat ve: “Cevâmiu’l-Kelim” (az kelime ile çok mânâ ifade eden sözler) söyleme kabiliyeti verilmiştir.[4]
Dipnotlar
[1] Buhârî, Bedü’l-Vahy:1’den.
[2] Buhârî, Zekât:14
[3] Buhârî, Îlim:46
[4] Ahmet Fikri Doğan, Delîlü’s-Sâlikîn Sirâcü’l-Müttakîn Tercemesi, Siraç Yayınevi, İstanbul, 2017, c.1, s.78-79