Asıl ismi, Ebû Amr Numân bin Mukarrin bin Âiz El-Müzenî’dir. Kardeşleri Suveyd bin Mukarrin ile Nuaym bin Mukarrin (Radiyallâhu Anhüma) kendisi gibi sahabîdir. Medine yakınlarında Müzeyne kabilesine mensup olarak dünyaya geldi. 626 yılında babası ve kardeşleri ile iman ederek Medine’ye yerleşti. Abdullah bin Mesûd (Radiyallâhu Anh) onların yerleştiği ev ve ailesi hakkkında şöyle buyurmuştur: “İmânın ve nifakın birçok evleri vardır. Mukarrinoğullarının evi imânın konakladığı evlerden birindir.”
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ile birlikte Hendek ve Huneyn savaşlarına katıldı. Ayrıca Mekke’nin fethi ve Taif kuşatmasında kabilesinin sancaktarı olarak hazır bulundu. Veda haccına katılan Numan bin Mukarrin (Radiyallâhu Anh), Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in vefatından sonra Medine’de ikamet etmeye devam etti.
İran Fetihleri
Rasûlüllah (Sallâllâhu Teâlâ Aleyhi ve Sellem)in vefatından sonra, Hazreti Ebubekir (Radiyallâhu Anh) hilafeti zamanında başlayan irtidat hareketlerinin bastırılmasında büyük hizmetleri oldu. Hazreti Ömer (Radiyallâhu Anh) hilafeti zamanında İran bölgesinde yapılan fetih hareketlerine iştirak etti ve kahramanca savaşarak birçok zaferde büyük hizmetleri oldu. Dicle ve Fırat kıyılarının yönetimi ile vazifelendirildi.
Sâsâni devletine karşı kazanılan Kâdisiye savaşı öncesi, İran hükümdarının yanına gönderilen heyetin başkanı idi. İranlılara yaptığı konuşmada onları İslâm’a davet etti. Aksi takdirde cizye vermek veya savaşmak zorunda olduklarını onlara tebliğ etti. İran hükümdarının hakaretleri sebebiyle, İran ordusu komutanı ile görüşmeler yaptı. Yapılan görüşmelerden sonuç çıkmaması üzerine savaş kararı alındı ve büyük bir zafer elde edildi. [1]
Nihâvend ve Şehâdet
İslâm ordusuna karşı kaybettiği savaşlar sebebiyle büyük bir toprak kaybı ve yıkıma uğrayan Sâsânî devleti, elinde ki bütün olanakları seferber ederek, 150 bin kişilik bir ordu kurarak Müslümanlar üzerine gönderdi. Bu ordunun amacı, İslâm ordusunun elindeki İran şehirlerini geri almak ve ardından Medine’ye kadar yürüyerek bütün İslâm devletini ortadan kaldırmaktı. Durumu haber alan Hazreti Ömer (Radiyallâhu Anh) harb meclisini topladı ve istişarelere başladı.
Yapılan istişareler sonucunda Basra ve Kufelilerden oluşacak 30 bin kişilik bir ordu kurulması ve bu ordunun başına Numan bin Mukarrin (Radiyallâhu Anh) hazretlerinin tayin edilmesi kararlaştırıldı. Bu orduda Abdullah bin Ömer, Cerîr bin Abdullah El-Becelî, Huzeyfe bin Yemân, Mugîre bin Şube (Radiyallâhu Anhüma) gibi sahabîler vardı.
İran ordusu harp taktikleri ile mevzilerinden çıkarılıp ani bir hücumla bozguna uğratıldı. Bu sırada ordusunun en önünde hücuma kalktığı esnada, atının ayağının sürçmesi sebebiyle düşen ve ok ile vurularak yaralanan Numan bin Mukarrin (Radiyallâhu Anh), kahramanca savaşarak şehid düştü. Kendisine zafer haberi verildikten sonra, şehid olmadan son sözleri şunlar oldu: “Elhamdülillah! Bu zaferi Hazreti Ömer (Radiyallâhu Anh)a yazınız!” Zafer ve şehadet haberi Medine’ye ulaşınca, Hazreti Ömer (Radiyallâhu Anh) onun hakkında, “Nihavend’i kazandık ama Numan’ı kaybettik!” buyurdu. Kendisinden 6 adet hadis rivayet edilmiştir. Allah (Celle Celâluhû) şefaatlerine mazhar ve layık eylesin.
Dipnotlar
[1] İbn Sad, Et-Tabakat, 1, s, 291