Nuri Erkan Hocaefendi 1928 miladi senesinde Rize’nin Kendirli köyünde dünyaya geldi. On yaşına gelince babası onu eğitmen okuluna verdi. Çalışkanlığı ile bu okulda birinci oldu. Nuri Hocanın babası marangoz ustası idi. Oğlunu da marangoz yapmak istiyordu. Ama öyle olmayacaktı.
Nuri Hocaefendi küçüklüğünde bir gün, Samsun’da bir Kur’ân kursunun önünden geçti. Başlarında ufacık takkeleri ile arı vızıltısı gibi ders çalışan hâfızlık talebelerini görünce onlara çok imrendi. Hocaefendi o gün hâfız olmaya karar vermişti.
Babasının: “Yanımda çalışmana ihtiyacım var” demesine rağmen, onu bir şekilde ikna etti ve köylerinde ikamet eden Sahn-ı Semân müderrislerinden İsmail Efendi’de hâfızlığa başladı. Üç sayfa ile giderken, hocası köyden ayrılınca, ormanda ağaç kesip köyde satarak para kazanmaya başladı. Daha sonraları Ali isimli bir arkadaşı ile beraber Rize’de başka bir Hocaefendide iki yılda hâfızlığını ikmal etti.
1947 senesinde Bursa Ulu Camii’nde mukabele okudu. İlerleyen yıllarda Hüseyin Kaplan hocanın kurslarında Arapça okumaya devam etti. Kur’ân kurslarının kapatıldığı dönemde Hüseyin Kaplan hocanın da kursları kapatıldı ve talebeleri sağa sola dağıtıldı. Fakat Nuri Hoca İslâmî ilimlerde malûmatını derinleştirmeye hep devam etti.
Efendi Hazretlerimiz (Kuddise Sirruhû) ile Tanışması
1956 senesinde Abdullah Yazıcı Hocaefendi’nin vasıtasıyla, Efendi Hazretlerimiz ile tanıştı. Bu tanışma neticesinde cübbe, şalvar giymeye ve sarık takmaya başlayarak zâhir ve bâtınını kemale erdirmeye gayret etti. Efendi Hazretlerimizden kitaplar okudu. O sırada hayatta olan Efendi Babamız Ali Haydar Efendi (Kuddise Sirruhû) Hazretleri’nin meclislerinde bulunur ve aşr-ı şerîf okurdu.
Muvazzafiyetleri
21 sene küçük Mustafa Paşa’da bulunan Gül Camii’nde imamlık yaptı. Bu esnada Gümülcineli Mehmed Efendi (Rahmetullâhi Aleyh)den Arapça dersleri aldı. 1980 yılında Valide Atik Camii’nde vazifeye başladı. 17 sene burada vazife yaptıktan sonra, 1996 senesinde emekliye ayrıldı.
İmâm-ı Âzam Lakabı
Bir gün Efendi Hazretlerimizin yanına girdiği esnada arkadaşları kendisine takılmak için Arapça olarak: “Hâzâ İmâm” dediler. Efendi Hazretlerimiz de: “İmâm-ı Âzam” diyerek latifede bulundu. Sonraları bu lakap ile anılır oldu.
Bir defasında kara yolu ile hacca giderken Bağdat’a uğrandığı ve akşam herkes istirahate çekildikten sonra, bir şakalaşma neticesinde kendisine sureta verilen bu lakabın asıl sahibi ile ruhânî bir irtibat kurabilmek için İmâm-ı Âzam Efendimiz’in kabr-i şerîfinin başında sabahladığı belirtilir.
Vesile
Şehid Hızır Efendi, Nuri Hocanın vazife yaptığı Gül Camii’ne gelip gidermiş. Bir gün, hocaefendiye: ‘’Bana Arapça hususunda yardımcı olur musunuz?’’ şeklinde bir rica ile maruzatta bulunur. Nuri Hocaefendi de: ‘’Sen bana okul derslerinde yardımcı olursan, ben de sana Arapça hususunda yardımcı olurum’’ diye bir teklif ile mukabelede bulunur. Böylece samimiyetleri artar. Nuri Hoca onu Efendi Hazretlerimiz ile tanıştırır. Sonraları Efendi Hazretlerimiz Nuri Hocaya: “Bana hep böyle güzel adamlar getiriyorsun” diyerek iltifatta bulunmuştur.
Vefâtı
Nuri Erkan Hocaefendi’nin İslâm’a hizmetle geçen ömrü, 17 Temmuz 2012 tarihinde geçirdiği bir rahatsızlık sebebiyle dâr-ı bekaya göçüyle neticelenmiştir. Mevlâ Te‘âlâ rahmet eylesin! Âmin!