İsmi ve Künyesi
Tam adı Ömer b. Muhammed b. Ahmed b. İsmâîl b. Muhammed b. Alî b. Lokmân şeklindedir. en-Nesefî en meşhur nisbesidir, bunun yanı sıra Semerkand’ta yaşamış ve orada vefât etmiş olması nedeniyle kendisine es-Semerkandî de denilmektedir. Meşhur künyesi Ebû Hafs’tır. Müfti’s-Sakaleyn[1] ve Sâhibü’l-Akâid şeklinde lakapları bulunmakla birlikte en yaygın lakabı Necmüddîn’dir.
Doğumu ve Hocaları
Ömer Nesefî (Rahimehullah) 1068 yılında Nesef (Nahşeb) şehrinde doğmuş, orada çok sayıda âlimden dersler alarak yetişmiştir. Bunlar arasında öncelikli olarak kendisinden Hanefî fıkhını öğrendiği Ebu’l-Yüsr el-Pezdevî (Rahimehullah) sayılabilir. Ayrıca İshâk b. Muhammed en-Nevhî (Rahimehullah), Ahmed b. el-Hasen el-Hâdimî (Rahimehullah), Hüseyin b. Ali el-Kâşgarî (Rahimehullah), Hasen b. Ahmed es-Semerkandî (Rahimehullah) ve Ebû Mansûr el-Mâtürîdî (Rahimehullah)ın torunlarından olan Ali b. Hasen el-Mâturîdî (Rahimehullah) gibi isimler de hocaları arasında yer almaktadır.
İlmî Şahsiyeti
Metinlerinin yanı sıra ders aldığı hocaları da onun ilmî şahsiyeti hakkında fikir vericidir. Hocaları arasında Hanefî fakîhleri ve Mâturidî kelâmcıları yer aldığı gibi talebeleri arasında da Hanefî fıkhının önemli metinlerinden biri kabul edilen el-Hidâye’nin müellifi Burhânüddîn el-Merginânî (Rahimehullah) yer almaktadır. Ayrıca Ebû Hafs Ömer b. Muhammed b. Ömer el-Âkilî (Rahimehullah), Muvaffakuddîn Ahmed b. Muhammed el-Hârizmî (Rahimehullah), Ebû Bekir Ahmed b. Ali el-Belhî ez-Zâhîr (Rahimehullah), Ebü’l-Fazl Muhammed b. Abdülcelîl es-Semerkandî (Rahimehullah), Ahmed b. Mûsâ el-Keşşenî (Rahimehullah), Burhâneddin Muhammed b. Hasan el-Kâsânî (Rahimehullah) ve oğlu Ebü’l-Leys Ahmed b. Ömer en-Nesefî (Rahimehullah) gibi isimler de onun talebeleri arasında zikredilir.[2]
Karahanlılar döneminde Mâverâünnehir bölgesinde yaşamış olan Ömer Nesefî (Rahimehullah), kelâm, fıkıh, usûl ve tefsîr başta olmak üzere pek çok alanda behre sahibi çok yönlü bir ilmî kişiliğe sahiptir. Bu husûsu eserlerinin çeşitliliğinde ve muhtevâsında gözlemlemek mümkündür.
Zemahşerî ile Arasında Geçen Bir Nükte
Mekke’de bulunduğu bir dönemde Zemahşerî’yi (Rahimehullah) ziyaret etmek istediği ve aralarında ilginç bir diyalog geçtiği anlatılır. Anlatıya göre Nesefî (Rahimehullah), Zemahşerî’nin kapısına vardığında Zemahşerî, Nesefî (Rahimehullah)a kim olduğunu sorar, o da “Ömer” cevabını verir. Bunun üzerine Zemahşerî insarif! (Git!) diye karşılık verir. Nesefî (Rahimehullah) insârif ifadesinin hem “Git!” anlamına hem de “İ‘rab kurallarına tâbi ol, munsarif ol!” anlamına geldiğini fark edip “Ömer munsarif olmaz (Ömer çekip gitmez) Ömer ismi gayr-ı munsarıftır.” cevabını verir. Zemahşerî ise“izâ nükkire yensarif (Tanınmaz ise çekip gider, Ömer kelimesi nekre olarak kullanılınca munsarıf olur)” cevabını verir.[3] 12 Cemâziyelevvel 537 (h. 1142) tarihinde Semerkand’ta vefat etmiştir.[4]
Eserleri
1- Akâidü’n-Nesefî: Ömer Nesefî (Rahimehullah)ın en çok şöhret bulmuş eseri olup Ehl-i Sünnet’in Mâturîdiyye mezhebinin kelâm/itikâd alanındaki görüşlerini derli toplu ve öğretici bir şekilde sunan kısa bir risâledir. Başta Sa‘deddîn et-Teftâzânî (Rahimehullah) olmak üzere pek çok âlim tarafından şerh edilmiş, asırlar boyunca medreselerde okutulmuştur.
2- el-Manzûmetü’n-Nesefiyye: Hanefî fıkhına dair özet bir metin olan bu kitap, fıkıh tarihinde kaleme alınmış ilk manzum eser olma özelliğine sahiptir. Ayrıca Ebû Hanîfe (Rahimehullah) Muhammed b. Hasan (Rahimehullah), Ebû Yûsuf (Rahimehullah), Züfer b. Hüzeyl (Rahimehullah) ile İmam Şâfiî (Rahimehullah) ve İmam Mâlik (Rahimehullah)ın görüşlerini içermesi itibariyle mezhepler arası görüş farklılıklarını ele alan hilâfiyat literatürünün de ilk örnekleri arasında gösterilir. Muhtevasının özlü oluşu, tertibi ve dilinin sadeliği dolayısıyla medreselerde ders kitabı olarak uzun süre okutulmuş, Ebü’l-Berekât en-Nesefî (Rahimehullah), Alâeddin el-Üsmendî (Rahimehullah) ve Ebü’l-Velîd İbnü’ş-Şıhne (Rahimehullah) gibi isimlerin de aralarında bulunduğu çok sayıda âlim tarafından şerh veya ihtisar edilmiştir.[5]
3- el-Ekmelü’l-Atvel: Müellifin et-Teysîr’de de zaman zaman atıf yaptığı bu eseri, et-Teysîr’e oranla daha hacimli bir tefsir olup Kahire Hidîviyye Kütüphanesi’nde nüshaları mevcuttur.
4- Kitâbü’l-Beyân an Garîbi’l- Kur’ân: 18 varaktan oluşan kısa bir Garîbü’l-Kur’ân metnidir
5- el-Kand fî Zikri Ulemâi Semerkand: Mâverâünnehir âlimlerinin biyografilerini konu edinen bu eserin yirmi ciltten meydana geldiği söylense de günümüze sadece bir ciltlik kısmı ulaşmıştır.
6- Tılbetü’t-Talebe: Fıkıh terimleri sözlüğüdür.
7- Fetâvâ Necmiddîn: Nesefî’ye ait fetvaların derlemesidir.
8- Tuhfetü’l-Mülûk: Hanefî fıkhına göre yazılmış muhtasar bir ilmihâl kitabıdır.
9- Şerhu Medâri’l-Usûl: Ebü’l-Hasan el-Kerhî’nin (Rahimehullah) el-Usûl adlı risâlesinin kısa bir şerhidir. Birçok yazması mevcuttur.
10- Zelletü’l-Kârî: Birkaç varaktan müteşekkil küçük bir risâledir.
11- Tatvîlü’l-Esfâr li-Tahsîli’l-Ahbâr: Ömer Nesefî (Rahimehullah) bu eserde 550 hocasından rivâyette bulunmuştur.
12- Tefsîr-i Nesefî: Farsça Kur’ân meâli mahiyetinde bir eserdir.
Dipnotlar
[1] Ömer Nesefî’nin insanlardan başka cinlere de ders ve fetvâ verdiği rivâyet edilir. Molla Aliyyül-Kârî (Rahimehullah) onun “Müfti’s-Sakaleyn” lakabıyla anılmasını buna bağlamaktadır
[2] İbni Ebi’l-Vefâ, el-Cevâhirü’l-Mudiyye fî Tabakâti’l-Hanefiyye, thk. Abdülfettâh Muhammed el-Hülv, (Kāhire: Dâru Hicr, 1413/1993), 2: 658.
[3] İbn Ebi’l-Vefâ, el-Cevâhiru’l-Mudiyye, 2/658. (Bu hikâyede Nahiv ilmiyle alakalı nükteler bulunmaktadır. Nahiv ilminde bazı kelimeler norma) hallerde esre ve tenvin kabul etmezler. Bu kelimelere Arap dilinde gayr-i munsarif adı verilir. Ömer bu tür kelimelerdendir. Zemahşerî’nin “dön git” anlamına gelen “insarif” sözünü latife olsun diye Ömer Nesefî (Rahimehullah) nahivdeki manasına yormuş ve Ömer kelimesinin munsarif olamayacağını söylemiştir. Bu latifenin altında kalmayacak kadar zeki bir kimse olan Zemahşerî, nekreleştiği/belirsizleştiği takdirde Ömer kelimesinin de munsarif olacağını ifade ederek hem kendisini tanımadığını veya sıradan bir kimse yerine koyduğunu dile getirmiş hem de Ömer Nesefî (Rahimehullah)ın latîfesine nahiv diliyle cevap vermiştir. Nitekim nahiv kaidesine göre özel isim olmasına rağmen nekreleştirilmesi/umûmîleştirilmesi durumunda Ömer kelimesi de munsarif olur.)
[4] İbni Ebi’l-Vefâ, el-Cevâhirü’l-Mudiyye, 2/658.
[5] Kâtib Çelebi, Keşfü’z-Zunûn, 2/1867; Kāsım b. Kutluboğa, Tâcü’t-Terâcim, s. 220.