Sehl İbni Sa’d (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Oruç açmakta acele ettikleri sürece Müslümanlar hayır üzere yaşarlar.” Buhârî, Savm 45; Müslim, Sıyâm 48.
Ebû Atıyye dedi ki, ben ve Mesruk Âişe (Radıyallâhu Anhâ)nın yanına gittik. Mesruk ona:
– Muhammed (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in ashâbından iki kişi var. İkisi de hayırdan geri kalmıyorlar. Ancak bunlardan biri akşam namazını kılmakta ve oruç açmakta acele ediyor, diğeri ise hem akşam namazını hem de iftarı geciktiriyor, dedi.
Bunun üzerine Âişe:
– Akşam namazını kılmakta ve oruç açmakta acele eden kimdir? Diye sordu.
Mesruk da:
– (İbni Mes’ud (Radıyallâhu Anh)’ı kastederek) Abdullah’tır, cevabını verdi. Bunun üzerine Hazreti Âişe:
– Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)de öyle yapardı, dedi.
(Müslim, Sıyâm 49–50. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Savm 21; Tirmizî, Savm 13; Nesâî, Sıyâm 23.)
Ebû Hüreyre (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle dedi:
“Allah Teâlâ şöyle buyurdu: Kullarımın bana en sevgili olanı, oruç açmakta acele davranandır.” (Tirmizî, Savm 13)
Ömer İbnü’l–Hattâb (Radıyallâhu Anh)den rivayet edildiğine göre Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:
“Gece, (doğudan) geldi de gündüz (batıdan) gitti ve güneş kayboldu mu oruçlu derhal orucunu açar.” (Buhârî, Savm 43; Müslim, Sıyâm 51–52.)
* Nefsini terbiye etmek, sabrını ölçmek bahanesiyle iftarı geciktirmeyi adet haline getirenler, sünnete aykırı davranmış olurlar. Peygamberimizin sünnetinden yan çizip kendi kafasından uygulamalar ortaya koyanlar bir çeşit sapıklığa düşmüşlerdir. Ashabı kiram Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in iftarı çabuk yapmasını ve sahuru geciktirmesini daima taklid ederlerdi. İtiraz edilemeyen iki delilden birisi olan hadislere uymak her müslümanın vazifesidir. Sünnete uyan davranışlardan dolayı da Allah o kullarını sevmektedir. Son hadiste de akşam olduğunun üç alameti bildirilmektedir. Takvim ve saatin bulunmadığı zamanlarda Müslümanlar bu ölçülere göre oruçlarını açacaklardır. (A. Parlıyan, Riyazu’s-Salihin Tercümesi: 361.)
Ebû İbrahim Abdullah İbni Ebû Evfâ (Radıyallâhu Anhümâ) dedi ki:
Biz Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ile bir seferde beraber bulunduk. O oruçlu idi. Güneş batınca, oradakilerden birine:
– “Ey fülan! Haydi, binitinden in, bize sevik karıştırıver!” buyurdu. O:
– Ey Allah’ın Resûlü! Keşke geceyi bekleseydin? Dedi. Peygamber Efendimiz:
– “Ey fülan! Haydi, binitinden in, bize sevik karıştırıver!” buyurdu. Adam yine:
– Henüz gün devam ediyor, dedi. Resûl–i Ekrem yine:
– “Ey fülan! Haydi, binitinden in, bize sevik karıştırıver!” buyurdu.
Bunun üzerine adam indi ve oradakiler için sevik karıştırıp çorba hazırladı. Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) bunu içti sonra eliyle doğu tarafını işaret ederek şöyle buyurdu:
– “Gecenin bu taraftan belirdiğini gördünüz mü oruçlunun iftar vakti gelmiş demektir.” (Buhârî, Savm 33, 43, 44, 45; Talâk 24; Müslim, Sıyâm 52–54.)