Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Efendimizin bi’setinin ardından, Araplar arasında yaygın olarak kutlanan farklı menşeli bayramlara ta‘zim kaldırılmış, Ramazan ve Kurban bayramları ümmet-i Muhammed’e hediye edilmiştir. Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz bayramlara en güzel şekilde iştirak edilmesi ve toplumun tamamının istifadesi üzerinde önemle durmuştur.
Asr-ı Saadetten itibaren, Ramazan Bayramı namazının geniş musallalarda büyük cemaatler hâlinde kılınması, namaza çıkılmadan önce hurma veya bir başka tatlı tadılması ve akabinde musallada ve daha sonra hanelerde bayramlaşma şeklinde ifa edilen sünnetler sonraki devletler döneminde de sürdürülmüş ve Osmanlı’ya kadar bu şekilde intikal etmiştir.
Bayramların Rabbimiz Te‘âlâ’nın hediyesi olduğu şuuruna sahip Osmanlılar, bu günlere has etkinlikleri resmi bir merasim, tören şeklinde icra etmişlerdir. Bu etkinliklerde, Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Efendimizin üzerinde önemle durduğu gibi toplumun her kesiminin yer almasına büyük itina gösterilmiştir.
Öğleden önce daha çok bayramlaşma ve ikram üzerine kurulu olan ve öğleden sonra merasimlerle zenginlik kazanan bayram gelenekleri Fatih Sultan Mehmed Han devrine kadar özenle muhafaza edilmiş ve bu dönemde kanunlaştırılarak farklı bir boyuta taşınmıştır.
Osmanlı Sarayında Bayram Sabahı
Bayramın gecesi girdikten sonra yapılan top atışlarıyla gerçekleşen ilk karşılamayı büyük bir heyecan takip ederdi. Özellikle çocuklar, yeni bayramlıklarını giyebilmek için sabırsızlanırlardı. Padişah, sabah namazını Hırka-i Saadet’te edâ ettikten sonra aşr-ı şerîfler okunup duâlar yapılır ve devamında geleneklerin bayram namazı öncesi kısmı icra edilirdi. Sarayda vazifeli olmayan devlet büyükleri sabah namazlarını saraya yakınlığı hasebiyle Ayasofya Camii’nde edâ eder ve saraya intikal ederlerdi. Saray görevlileri sırasıyla padişahın huzuruna gelir ve hürmetlerini geleneklere uygun şekilde izhar ettikten sonra, Şeyhülislâm Hazretleri arkasında ulema olduğu hâlde huzura girerdi. Padişah, ulema sınıfının ve kadı olarak vazifeye başlayacak âlimlerin bayram tebriğine, hürmeten ayakta mukabele ederdi. Daha sonra askeriye sınıfı padişah hazretlerinin huzuruna varıp bayramlaşırdı. Her bir sınıfa özel hediyeler takdim edilirdi.
Bayram Namazı ve Bayram Etkinlikleri
Padişahlar bayram namazlarını, “bayram alayı” olarak anılan bir gelenek çerçevesinde Ayasofya, Sultan Ahmed veya Süleymaniye Camii’nde edâ ederlerdi. Daha sonra geniş bir bayramlaşma merasimi tertip edilir, bayram namazlarını kılanlar evlerinde aile efradıyla bayramlaşırlardı. Çocuklar da bayramlıklarını giyip büyükleriyle beraber namaza iştirak eder ve o heyecanı en canlı hâliyle yaşarlardı.
Öğle vaktine kadar olan süreç ziyafetler, yeme-içme ve hediyeleşme, bayramlaşma ve bahşiş gibi geleneklerle geçerken, öğleden sonrası etkinliklere ayrılırdı. Üsküdar, Galata, Kadıköy, Beyoğlu, Kasımpaşa, Beşiktaş, Fatih, Yenibahçe, Edirnekapı, Sultan Selim, Aksaray, Yedikule, Kadırga ve Cinci meydanı gibi İstanbul’un birçok semtinde uygun yerler bayramlara özel meydan olarak tahsis edilirdi. Şehzade Camii avlusu ve Fatih Meydanı bunlar arasında başta gelen meydanlar olarak dikkat çekerdi.
Etkinlikler kapsamında geçitler olur, meslek erbabı sanat ve hünerlerini sergiler, içinde güreş müsabakalarının da yer aldığı çeşitli gösteriler düzenlenirdi. Bayram geceleri de dolu dolu geçirilir, fişekler ateşlenir ve kandiller, mahyalar meydanları süslerdi.
Osmanlı’nın son devrine kadar resmî açıdan birtakım değişiklik ve düzenlemelerle yaşatılan bu gelenekler, Cumhuriyetin ilânının ardından devlet geleneği olmaktan çıkarılmış ve halkın yaşayan geleneği olarak sürdürülerek günümüze taşınmıştır. Mevlâ Te‘âlâ bizleri, bu güzel hassasiyetleri gelecek nesillere aktarma konusunda muvaffak kılsın!