Osmanlıların kuruluş devrinde Bursa’da yaşamış olan büyük âlim ve velî. Hicrî 770 (1368) yılında Buhara’da doğdu. 833 (1430) tarihinde Bursa’da vefât etti. Soyu Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in torunu Hazreti Hüseyin (Radıyallâhu Anh)a dayanır. İsmi: Muhammed ibnü Ali, lâkabı Şemsüddîn’dir. Ona, Buhara’da doğduğu için “Muhammed Buhârî”, Seyyid olduğu için “Emîr Buhârî”, Yıldırım Bayezid Hân’ın damadı olduktan sonra da “Emîr Sultan” denilmiştir.
Emîr Sultan Hazretleri’ni on yedi yaşlarına geldiğinde babasının vefât etmesi sebebiyle ailesinin geçimini üstlenerek çömlekçilikle iştigâl etmiştir. Yörenin büyükleriyle birlikte Hac yolculuğuna çıkarak Buhara’dan ayrılmış ve Hac vazifesini îfâ ettikten sonra birkaç yıl boyunca Medîne-i Münevvere’de ikâmet etmiştir. İslâm beldelerinde ilmî seyahatine devam eden Emîr Sultan Hazretleri Bağdat’a gittiğinde tezkire müellifi olarak bilinen Âşık Çelebi’nin ceddinden Seyyid Muhammed en-Nattâ’nın yanında bir süre kaldıktan sonra Anadolu’ya yönelerek Bursa’ya kadar sürüp orada neticelenecek olan yolculuğuna da başlamıştır.
Âli Osman İle Münasebeti
Karaman, Niğde, Hamîd, Kütahya ve İnegöl güzergâhı üzerinden 1391’de Bursa’ya vasıl olmuş ve buraya yerleşerek irşâd ile meşgul olmuştur. Şahsiyetine ait hususiyetleri, kısa sürede, geniş kitleler tarafından bilinen ve tanınan biri olan Emîr Sultan Hazretleri, devrin Molla Fenârî, Molla Yegân, Alî-i Rûmî gibi büyük âlimlerinin de hürmetini kazanmıştır. Sadreddin Konevî’nin meşhur eseri Miftâhu’l-Ğayb’ı istinsah ettiğinde bu nüshaya Molla Fenârî tarafından bir icazetnâme yazılmıştır.
Hazreti Peygamber (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in soyundan gelen ve irşâd yönüyle mümtaz bir şahsiyyet olan Emîr Sultan Hazretleri’nin damatlığının, kendisi için şeref vesilesi olacağı düşüncesini taşıyan Yıldırım Bâyezid Hân onu, kızıyla evlendirmiştir. Bu akrabalık bağının da tesiriyle Emîr Sultan Hazretleri yaşadığı müddetçe Osmanlı Sultânlarına yol gösteren önemli bir rehber vasfına sahip olmuş, Timur’un gönderdiği elçilerin öldürülmesinin önüne geçerek sonuçları Ankara savaşından daha kötü olması muhtemel hâdiselere de engel olmuştur.
Emîr Sultan Hazretleri’nin Sultanlara rehberliği, Yıldırım Bâyezid Hân’ın irtihâlinden sonra da devam etmiş, Çelebi Mehmed ve 2. Murad da onun elinden kılıç kuşanmıştır. Sultan 2. Murad Hân’a, yaşadığı çalkantılı dönemde büyük destek vermiş ve bu destek vesilesiyle pâdişâhın kendisine olan hürmeti daha da artmıştır.
Emîr Sultan Hazretleri özellikle 1422’de Sultan 2. Murad’ın gerçekleştirdiği İstanbul kuşatmasında orduya manevî anlamda büyük güç katmış, harekâtın gerçekleşeceği günü bizzat belirlemiş ve ordu ilk hareketine de onun işaretiyle başlamıştır.
1429-1430 tarihlerinde Bursa’da vefât etmiş olan Emîr Sultan Hazretleri, Hacı Bayrâm-ı Velî Hazretleri tarafından kıldırılan cenâze namazının ardından defnedilmiştir. Hayatı boyunca halkın büyük sevgisine mazhâr olan Emîr Sultan Hazretleri’ne olan bu ilgi, vefatından sonra da devam etmiştir. İlerleyen dönemde kabrinin üzerine türbe inşa edilmiş ve yanına da cami yaptırılmıştır. Kabri, yaşadığı dönemden sonra saltanat sürmüş Osmanlı pâdişâhları tarafından ziyaret edildiği gibi, günümüzde de halkın son derece teveccüh gösterdiği önemli bir ziyaret yeri konumundadır. Mevlâ Te‘âlâ sırlarını âlî eylesin.