Hazret-i Peygamber (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) aile fertleriyle sohbet ederdi. Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) aile fertlerinin her biri ile şahsen ve baş başa hususi sohbette bulunduğu gibi aile fertlerinin tamamıyla müştereken de sohbet ederdi. Hanımlarıyla geçireceği sohbetleri bir esasa bağlamıştı. Her sabah mescitten çıktıktan ve her ikindi vakti namaz kıldıktan sonra, kadınların her birine teker teker ziyaretler yapar, belirli bir müddet onlarla sohbet ederdi. Bilhassa aile fertlerinin topluca bir araya gelmesini sağlamak maksadıyla da her akşam sohbet ederlerdi. Bu toplantılarda Rasûlullah’ın (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) zevcelerine ibretli kıssalar bile anlattığı, hepsini güldüren şakalar yaptığı rivayet edilmiştir. Şu hadîs-i şerîf bu husustaki en büyük delildir: “Sizin en hayırlınız, hanımına karşı en iyi davranandır. İçinizde ailesine karşı en iyi davranan benim.”[1]
Eşleriyle Münâsebeti ve Latîfeleri
Hazret-i Âişe (Radıyallâhu Anhâ) bir kısım oyuncak bebeklerinin bulunduğunu, komşu arkadaşlarının yanına geldiklerini, onlarla beraber oynadıklarını anlatır ve Hazret-i Peygamber’in (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) bunların gelmesine mâni olmadığını, aksine yardımcı olduğunu[2] bazen de oyuncakları vesilesiyle kendisine latife yaptığını[3] ifade etmiştir. Bayramlarda Habeşîlerin çıkardığı eğlenceleri, Hazret-i Âişe’nin (Radıyallâhu Anhâ) seyretmesine hem izin vermiş hem de yardımcı olmuştur.[4] Hanımlarına çeşitli şakalar da yapmıştır.[5] Muhtelif seferler Hazret-i Âişe (Radıyallâhu Anhâ) ile koşu yarışması yaptığı da bu meyânda zikredilebilir.[6]
Hazret-i Âişe’nin (Radıyallâhu Anhâ) anlattığına göre, kendisi bir gün Rasûlüllah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) için bulamaç pişirir. Yanlarında Sevde (Radıyallâhu Anhâ) vâlidemiz de bulunmaktadır. Hazret-i Âişe (Radıyallâhu Anhâ), Hazret-i Sevde’ye (Radıyallâhu Anhâ) “Buyur sen de ye!” der. O imtinâ edince, onu “Yemezsen yüzüne bulayacağım” diye tehdit eder. Sevde (Radıyallâhu Anhâ) yememekte ısrar edince bulamaçtan alıp Hazret-i Sevde’nin yüzüne bular. Ortaya çıkan manzaraya Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) tebessüm eder ve elini Hazret-i Sevde’ye (Radıyallâhu Anhâ) koyarak, “Ne duruyorsun, sen de O’nun yüzüne sür” der. Hazret-i Sevde (Radıyallâhu Anhâ) Hazret-i Âişe’ye (Radıyallâhu Anhâ) sürer. Rasûlüllah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) ona da güler.[7]
Râsûlüllah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) bazen de sözlü şakalar yapmıştır. Hazret-i Âişe (Radıyallâhu Anhâ) anlatıyor: “Bir gece, hanımlarına mı gitti diye vesveseye düşüp Rasûlüllah’ı araştırmıştım, elim saçlarına girdi. Durumu anlayan Rasûlüllah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem): “Sana yine şeytanın gelmiş olmalı!” dedi.”[8]
Yine Peygamber Efendimiz’in (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) ailesinden sayabileceğimiz hizmetçisi Ümmü Eymen’e (Radıyallâhu Anhâ) yapmış olduğu bir şaka da şöyledir: Ümmü Eymen (Radıyallâhu Anhâ) bir gün Hazret-i Peygamber’e (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) gelerek: “Beni bir şeylere bindir” der. Rasûlüllah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem): “Seni deve yavrusuna bindireceğim” buyurur. Ümmü Eymen: “Ey Allah’ın Rasûlü! Deve yavrusu beni taşıyamaz” deyince, Hazret-i Peygamber (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem): “Seni deve yavrusundan başka bir şeye bindirmem, diyerek her devenin deve yavrusu sayılır” der. Hadiseyi anlatan râvi, Rasûlüllah’ın (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) şakalarında bile, gerçekten hiç ayrılmadığına dikkat çeker.[9]
Hanımlarına Sevgisini İzhâr Ederdi
Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem), aile fertlerine ilgi gösterdiğini, kıymet verdiğini ifade eden çeşitli söz ve davranışlarla onları rûhen memnun tatmin etmeye de ehemmiyet vermiştir. Hanımlarına faziletlerini söylemesi,[10] onları sevdiğini ifade etmesi, [11] bineğine alması,[12] aynı kabın suyu ile ortaklaşa yıkanılması,[13] hanımının hayvana binmesinde ona yardımcı olması ve onu dizine bastırarak bindirmesi,[14] kendisine gelen yemek davetine “hanım da olursa” kaydıyla icabet etmesi,[15] bir sıkıntıyla kederlenip ağlayan hanımının gözyaşlarını elleriyle silerek onu teselli etmesi[16] gibi Rasûlüllah’ın (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) pek çok davranışı, hanımlarını memnun etmeye yöneliktir.
Yine Hazret-i Safiyye (Radıyallâhu Anhâ) anlatır ki; bir defasında beraberce bindikleri devenin ayağı kayar, ikisi birlikte düşerler. Yardım için koşuşan Ebû Talha’ya Hazret-i Peygamber (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem): “Kadına bakın, onunla ilgilenin” der.[17] Resûlullah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem), sadece hanımlarına değil, “ailesinden saydığı” her ferde, eşit seviyede olmasa bile, husûsî bir itibâr atfetmiştir. Hanımları arasında Hazret-i Âişe (Radıyallâhu Anhâ), müstesnâ bir sevgi ve itibâra mazhâr olmuştur. Amcası Hazret-i Abbâs da (Radıyallâhu Anh) husûsî bir itibardan istifade etmiştir. Rasûlüllah (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) O’nu, öz babası kadar sevmiş, birçok meselede fikrini almış, O’nun şefaatlerini hep kabul buyurmuştur.[18]
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in âzatlısı Zeyd (Radıyallâhu Anh) ve onun oğlu Üsâme (Radıyallâhu Anh) da husûsî sevgiye mazhar olanlardandır. Üsâme (Radıyallâhu Anh), Hibbu Resûlullah yani Allah Rasûlü’nün sevgilisi unvanıyla meşhurdur. [19]Fetih günü, hac günü gibi mühim fırsatlarda Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’in devesinin terkisinde yer alma şerefine eren Üsâme (Radıyallâhu Anh), on sekiz yaşında olduğu halde, Hazret-i Ebûbekir, Ömer ve Ebû Ubeyde b. Cerrâh (Radıyallâhu Anhüm) gibi muhâcirlerin önde gelenlerinin de yer aldığı orduya, Hazret-i Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) tarafından komutan tayin edilmiştir.[20]
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) sadece aile fertlerine değil, onların yakınlarına da iltifat ve alâkayı ihmal etmemiştir. Nitekim evine uğrayan yaşlı bir kadına ziyâdesiyle iltifat ettiğini gören Hazret-i Âişe (Radıyallâhu Anhâ), ihtiyar kadın gittikten sonra bu iltifatın sebebini sorunca şu cevabı alır: “Ey Âişe, bu kadın, Hatîce’nin bir arkadaşıdır. Onun sağlığında bize uğrardı. Dostluğa vefâ îmândandır”[21] Âişe vâlidemiz (Radıyallâhu Anhâ), Peygamber Efendimiz’in (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Hazret-i Hatîce’nin (Radıyallâhu Anhâ) yakınlarına olan bu bağlılığı sebebiyle, her koyun kestiğinde, onun arkadaşlarına mutlaka bir miktar gönderdiğini ifade eder.[22] Bedir esirleri arasında yer alan damadı Ebü’l-Âs’ın serbest bırakılma fidyesi olarak gönderilen kolyeyi gören Rasûlüllah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) fevkalâde duygulanarak bunun iâdesini teklif eder ve teklifi kabul edilir. Bu kolyeyi, kızı Zeyneb’in evlenmesi sırasında ona, annesi Hatîce vâlidemiz (Radıyallâhu Anhâ) hediye etmiştir.[23]
Müşkil Durumları Olgunlukla İdâre Ederdi
Hazret-i Enes (Radıyallâhu Anh) anlatıyor: “Rasûlüllah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) zevcelerinden birinin yanında idi. Diğer bir hanımı da bir tabakta yemek göndermişti. Oda sâhibesi, Rasûlüllah’ın (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) eline vurarak tabağı düşürüp kırdı. Rasûlüllah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) iki parçayı birleştirip dökülen yemekleri içine topladı ve: “Annenize kıskançlık geldi, haydi buyurun yiyin” dedi.” Devam eden rivâyette Hazret-i Âişe’nin (Radıyallâhu Anhâ) beraberinde getirdiği bir taşla, Hazret-i Hafsâ’nın (Radıyallâhu Anhâ) yemek tabağını kırdığı ifade edilir. Diğer rivâyette ise, Hazret-i Âişe (Radıyallâhu Anhâ) yemek yapmada Safiyye gibi birisini görmediğini belirttikten sonra, kendini tutamayıp tabağını kırdığını itiraf etmektedir. Bu davranışlar karşısında Hazret-i Peygamber’in (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) sakin sakin dökülen yemekleri toplayıp “Annenize kıskançlık geldi, buyurun yiyin” demekten başka bir tepki vermediği ifade edilir.[24]
Hanımlarına Yardımcı Olur ve İltifat Ederdi
Rivâyetlerde Efendimiz’in (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) evdeki bazı işlerde hanımlara yardımcı olduğunu da görmekteyiz. Hazret-i Âişe’ye (Radıyallâhu Anhâ) “Resûlullah, ailesinde ne yapardı?” diye sorulunca şu cevabı vermiştir: “Ailenin hizmetinde olur, namaz başlayınca çıkardı” Bu işlerin neler olduğu sorusu üzerinde durulunca, yine Hazret-i Âişe’den (Radıyallâhu Anhâ) gelen rivayetlerde, ‘ayakkabı tamiri yapması, elbise yamaması, dikiş, elbise temizliği, koyununu sağması, kovasını yamaması, kendi işlerini yapması ve siz erkeklerin evde yaptığı her çeşit iş’ cevapları görülmektedir.[25] Bazı rivayetlerde kendisinin yemek yaptığı da belirtilir.[26]
Ayrıca Efendimiz, hanımlarına iltifat etmeyi de ihmal etmemiştir. Yine Râsûlüllah’ın, aile fertlerinin eğlenmelerine de dikkat ettiğini belirtmemiz gerekir. Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) düğünlerde, bayramlarda, bir kısım merasimlerde eğlenceye yer verilmesini meşru kılmıştır.
Onlarla İstişâre Ederdi
Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) hanımlarıyla istişâre de etmiştir. İlk vahiy geldiği zaman, gördüklerinden korkmuş ve korkusunu Hazret-i Hatice’ye (Radıyallâhu Anhâ) açmıştır. Onun Rasûlüllah’ı (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) teskin ve tesellisi meşhurdur.[27] Keza, kızı Zeyneb’in, Ebü’l-Âs’a verilmesi de Hatîce validemizin (Radıyallâhu Anhâ) teklifiyle gerçekleşmiştir. Hatta râvi, kızı Zeyneb’i, Ebü’l-Âs’a vermek için Hazret-i Hatîce’nin (Radıyallâhu Anhâ) Rasûlüllah’a teklifini ve Rasûlüllah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’in bu teklifi kabulünü belirtirken, konumuz bakımından ehemmiyet taşıyan şu cümleyi de ilave eder: “Rasûlüllah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), Hazret-i Hatîce’ye (Radıyallâhu Anhâ) muhâlefet etmezdi…”[28] Bunun yanı sıra, ifk hâdisesinde, Hazret-i Âişe (Radıyallâhu Anhâ) hakkında, Zeyneb Bintü Cahş’tan (Radıyallâhu Anhâ), Hazret-i Âişe’nin (Radıyallâhu Anhâ) câriyesi Berîre’den görüşlerini sormuştur.[29] Hele Ümmü Seleme (Radıyallâhu Anhâ) validemizin hâdisesi daha ilgi çekicidir. Hudeybiye’de sulh yapılıp o yıl umre yapmama maddesi kabul edilince, ashâb-ı kirâm memnun kalmamış, Rasûlüllah’ın (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ihramdan çıkma emrini dinlemek istememişti. Rasûlüllah’ın (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) üzüntüsünü görüp sebebini öğrenen Ümmü Seleme (Radıyallâhu Anhâ) “Yâ Resûlullah! Sen kalk, kurbanlığını kes, onlar sana uyacaklar ve kurbanlarını kesecekler.” dedi. Rasûlüllah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) öyle yaptı ve gerçekten ashâb-ı kirâm O’nu takip etti.[30]
Cenâb-ı Hakk, cümlemize, başta âilemiz olmak üzere bütün Müslümanlara karşı onun ahlâkıyla muamele edebilmeyi nasip ve müyesser eylesin. Âmîn Yâ Muîn…
Dipnotlar
[1] İbn Mâce, Nikâh, 50; Dârimî, Nikâh, 55.
[2] Buhâri, Edeb, 81; Müslim, Fazâilü‘s-Sahâbe, 81; İbn Mâce, Nikâh, 50.
[3] Buhârî, Edeb, 81.
[4] Müslim, Îdeyn, 18
[5] Heysemi, Mecmau’z-Zevâid, 4/315-320.
[6] Ebû Dâvûd, Cihâd, 60.
[7] Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, 4/315-316.
[8] Müslim, Münâfikûn 70; Nesâî, İşretü’n-Nisâ, 4.
[9] İbn Sa‘d, Tabakât, 8/224.
[10] Mübârekfûrî, Tuhfetü’l-Ahvezî, 5/563-65.
[11] İbn Hacer, Fethü’l-Bârî bi-Şerhi Sahîhi’l-Buhârî, Mısır, 1959. 8/22, 23.
[12] İbn Hacer, el-Metâlibü’l-Aliye, 2/417.
[13] Dârimî, Sünen, 1/153, 157, 740.
[14] İbn Hacer, Fethü’l-Bârî bi-Şerhi Sahîhi’l-Buhârî, 6/427.
[15] Nesâî, Sünen, 6.
[16] Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, 4/320.
[17] İbn Hacer, Fethü’l-Bârî bi-Şerhi Sahîhi’l-Buhârî, 6/533.
[18] İbn Mâce, Keffârât, 12.
[19] İbn Sa‘d, Tabakât, 4/62.
[20] İbn Sa‘d, Tabakât, 4/68.
[21] Mübârekfûrî, Tuhfetü’l-Ahvezî, 6/159.
[22] Buhârî, Menâkibü’l-Ensâr, 20.
[23] İbn Sa’d, Tabakât, 8/31.
[24] Taberânî, el-Mu‘cemu’s-Sağîr, 1/205-206.
[25] Buhârî, Edebü’l-Müfred 1/4; Tirmizî, 4/654; Ahmed b. Hanbel, 6/106.
[26] Tirmizî, eş-Şemâilü’l-Muhammediyye, Humus 1968. s. 181. Hâkim, Müstedrek, 4/110.
[27] Buhârî, 1/4
[28] Heysemî, a.g.e. 9/213.
[29] Buhârî, 2/942.
[30] Vâkıdi, Meğazî, 2/613.