Na‘l-i Şerîf, İslâmî edebiyatta hem Resûl-i Ekrem (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in zâtının hem de ayağının kudsiyetine nisbetle önemli görülmüştür. Bu nedenle Hazreti Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in giydiği ayakkabıları olan “HUFF ve NA‘L’İN”; na’t-ı şerîf, mevlid-i şerîf, sîre-i şerîf ve şemâil-i şerîf gibi eserlerde “na‘l-i pâk, na‘l-i şerîf, na‘l-i mübârek, na‘l-i saâdet, na‘l-i resûl, başmak-ı şerîf” gibi isimlerle anılmıştır. Ayrıca Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in “kadem-i şerif” veya “nakş-i kadem-i saâdet” denilen ayak izleri de İslâmî edebiyata intikal etmiş ve hem “na‘l-i şerîf” hem de “kadem-i şerîf” hakkında müstakil manzumeler kaleme alınmıştır.[1]
Nakş-ı Kadem-i Şerîf
Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in mübârek ayağının bastığı ve iz bıraktığı bazı taş ve mermerler, bir yadigâr olarak asırlarca saklanmış, elden ele emanet edilerek teberrük vesilesi edinilmiştir. Bilhassa Müslüman devlet adamları ve padişahlar, bu kıymetli yadigârları önemli yerlerde özel muhafaza altına alarak saklayıp ziyaret etmişler; misafirlerine ve halka da ziyaret ettirmişlerdir.
Osmanlı Padişahlarından, Sultan 1. Ahmed Hân Hazretleri, Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)i çok seven ve o yüce Resûl (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e âşık bir halîfeydi. Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)i hatırlatan bütün eserleri ve mukaddes emanetleri çok seviyordu.
Sultan 1. Ahmed Hân Hazretleri, Memluk Sultanlarından Kayıtbay’ın türbesinin içinde bulunan Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) Hazretleri’nin kadem-i şerîflerinin sûretini yani mübârek ayak izini alıp İstanbul’a getirmeleri için Mısır’a bir heyet gönderir. Mübârek ayak izi İstanbul’a getirilir; fakat gördüğü bir rüya üzerine kadem-i şerîfin bir kopyasını çizdirdikten sonra aslını iade eder. Sultan 1. Ahmed Han Hazretleri bu vesile ile bir de dörtlük kaleme alır:
N’ola tacım gibi başımda götürsem daim
Kademi nakşını ol hazret-i Şah-ı Rasül’ün
Gül-i gülzâr-ı nübüvvet o kadem sahibidür
Ahmeda durma yüzün sür kademine o Gül’ün
(Peygamberler sultanı o ulu Peygamber’in ayak izini her zaman bir taç gibi başımda taşısam bunda şaşılacak bir şey olmaz. O Peygamber ki nebîlik gülistanının en kıdemli ve en müstesna gülüdür. Ey Ahmed! O hâlde durma, sen de o gülün ayağına yüzünü sür!)[2]
Muteber hadîs kaynaklarımızdan anlaşıldığı üzere Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem), “HUFF” ve “NA‘LİN” adı verilen iki çeşit ayakkabı giymiştir.
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in Mestleri (Huffeyn)
Türkçe karşılığı “mest” olan ayakkabılar Arapçada ‘Huff”, çiftini ifade sadedinde “huffeteyn” olarak ifade edilir. Ayakları aşık kemiklerinin üzerinden bilekleri ile beraber örten ve kolayca çıkmayan tabanı ince köseleden veya meşin, nubuk gibi yumuşak deriden yapılan bir ayakkabı çeşididir. Önceki dönemlerde imal edilen mestler, genellikle sarı sahtiyandan (keçi derisi) biçilmiş iki parçanın, boydan boya dikilmesiyle elde edilen ve tabanının ortasından dikiş geçen; ucu sivri, boğazı dar, koncu geniş, ön kısmı dil gibi uzunca bırakılmış bir modeldir. Üzerine giyilen pabuç ise genellikle aynı renk deriden, tabanı kösele, arkası üstüne basılarak veya gerektiğinde kaldırılıp topuğa geçirilerek giyilebilen yemeni şeklinde yapılmıştır. Çedik pabuç denilen bu ayakkabı türü, sonraları mest- pabuç ve daha sonra da mest-lastik çiftine dönüşmüştür. Bugün genellikle bir yanından fermuarlı veya nadiren iki yanından lastikli ve içi miflonlu yahut miflonsuz (çorap mest) yapılan mestlerin yine aynı deriden kesilmiş yumuşak bir tabanı bulunmaktadır.[3]
Peygamber Efendimize (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) iki farklı kişiden hediye olarak mest verilmiştir. Bunlardan birini Habeşistan Necaşi’si Ashame; diğerini de yüce sahâbî Dıhyetü’l-Kelbî (Radıyallâhu Anh) hediye etmiştir. Hazreti Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) bu mestleri eskitinceye kadar giymiştir.
Tirmizî, Şemâil adlı eserinde bu konu ile ilgili iki hadîs-i şerîf nakletmişlerdir. Büreyde (Radıyallâhu Anh) anlatıyor: “Necaşi, Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e bir çift sade (nakış ve süsü olmayan) siyah mest hediye etmişlerdi. Resûlüllâh Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) bu mestleri abdestli iken giydi daha sonra abdest aldığında ise ayaklarından çıkarmadan üzerini mesh etti.”[4]
Muğire ibni Şu‘be (Radıyallâhu Anh) anlatıyor: “Dıhyetü’l-Kelbî (Radıyallâhu Anh) Hazreti Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e bir çift mest hediye etti ve Allah Resûlü (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) de o mestleri giydi.
Tirmizî der ki: Muğire ibni Şu‘be (Radıyallâhu Anh) şöyle anlatmıştır: “Dıhyetü’l-Kelbî (Radıyallâhu Anh) Hazreti Peygamberimiz Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)e bir çift mest ve birde cübbe hediye etti. Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) de bunları eskiyinceye kadar giydi. Fakat bu giyeceklerin ne tür bir malzemeden imal edildiğini ve temiz olup olmadıklarını araştırmadı.[5]
İbnü’l-Arabî, Zeynüddîn el-Irâkî gibi bazı hadîs şârihleri bu hadîs-i şerîfleri delil alarak şöyle demişlerdir: “Ehli kitap olan kişilerden gelen hediyeleri kabul etmek gerekmektedir. Zira Habeşistan Necaşi’si, Peygamberimiz Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e hediye gönderdikleri vakit, gayrimüslim idi. Buna rağmen Hazreti Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) onun bu cömert davranışını takdir etmiş ve hediyesini kabul etmiştir.”[6]
İslam âlimlerimiz bu hadîs-i şerîfleri esas almış ve ittifakla şöyle buyurmuştur: “Eşya-yı meçhûlede aslolan taharettir.” Yani imal ediliş şekli bilinmeyen eşyalarda aslolan temiz kabul edilmesidir. Zira Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) hediye gelen bu mestlerin asıl maddelerini ve derisinin temiz olup olmadıklarını araştırmamıştır.[7]
Molla Ali el-Kārî, Cem‘u’l-Vesâil fî Şerhi’ş-Şemâil adlı eserinde, Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in mestleri ile alakalı bir mûcizeyi şöyle aktarmaktadır: “İbni Abbas (Radıyallâhu Anh) şöyle naklediyor: Resûlüllâh (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) bir sahrada abdest bozacakları vakit, halkın gözünden uzaklaşırdı. Bir gün Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) hacetini gidermek üzere yanımızdan uzaklaştı. Bir ağacın altına oturup mestlerini çıkardı ve müsait bir yerde abdest bozarak tekrar ağacın altına döndü. Mestlerinden birini mübarek ayağına giydi, sıra ötekine gelince, ansızın bir kuş gelip o mesti kaptı ve havalanıp gitti. Biraz havalandıktan sonra o mesti ters çevirdi. Bir de ne görülsün: İçinde kara bir yılan!.. Bu durumu gören Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem): “Bu, Allah’ın bana karşı bir lütfudur.” dedi ve şöyle duâda bulundu: “Ey Allahım! Karnı üzerinde sürünen iki veya dört ayağı üzerinde yürüyen haşeratın şerrinden sana sığınırım!”[8]
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in Ayakkabıları (Na‘leyn)
Na‘l çiftine Na‘leyn: Sandelet şekli ve benzerinde bir çeşit ayakkabı türüdür. Tabanı bir veya iki kat köseleden yapılmış olup ayağın üst kısmına gelecek şekilde köprü gibi ikişer tane bağı bulunmaktadır. “ŞİRAK” adı verilen bu bağlar bir veya iki kat deriden imal edilmiştir. Ayrıca biri başparmak ile yanındaki parmak, diğeri de orta parmak ile onun yanındaki parmak arasından geçen, ön tarafından tabanına tutturulmuş, üst taraftan şirak adındaki bağcıklara dikilmiş olan “KIBAL” adı verilen iki tane de halka şeklinde bağcık bulunmaktadır.[9]
Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in Na‘l-i Şerîflerini Tarif Eden Hadîs-i Şerîfler
Katâde (Radıyallâhu Anh) anlatıyor: “Bir gün Enes ibni Mâlik (Radıyallâhu Anh)a ‘Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in na‘l-i şerîfleri nasıl idi?’ diye sordum. Enes (Radıyallâhu Anh): ‘Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in na‘l-i şerîflerinin ikişer kıbali (bağı) var idi’ dedi.”[10]
Farklı bir rivayette ise Abdullah ibni Abbas (Radıyallâhu Anhumâ) şöyle anlatmaktadır: “Resûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in na‘l-i şerîflerinin ikişer bağı var idi. O kıbal (bağcıklar) çift katlı idi.”[11]
Tirmizî, Şemâil-i Muhammediyye adlı eserinde konumuzla ilgili on bir hadîs nakletmektedir.
1- Katâde (Radıyallâhu Anh) naklediyor: “Enes ibni Malik (Radıyallâhu Anh)a: ‘Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in na‘l-i şerîfleri nasıl idi?’ diye sordum. Enes (Radıyallâhu Anh): ‘Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in na‘l-i şerîflerinin ikişer kıbali var idi’ diye cevap verdi.”[12]
2- İbni Abbas (Radıyallâhu Anh) anlatıyor: “Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in na‘l-i şerîflerinin üst tarafında çift katlı ikişer bağ var idi.”[13]
3- İsa ibni Tahman (Rahimehullâh) anlatıyor: “Bir gün Enes ibni Malik (Radıyallâhu Anh)ın yanında idik. Bize eskimiş bir çift na‘leyn göstermiş idi. Bunların ikişer kıbali var idi.” İsa ibni Tahman (Rahimehullâh) sözlerini şöyle sürdürdü: “Enes ibni Malik (Radıyallâhu Anh)ın yanından ayrıldıktan sonra Sabit el-Bünânî (Radıyallâhu Anh) o ayakkabıların Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e ait olduğunu bana bildirdi.”[14]
4- Tâbiinden Ubeyd ibni Cureyc (Rahimehullâh) anlatıyor: “Hazreti Abdullah ibni Ömer (Radıyallâhu Anh)a: ‘Görüyorum ki siz tüysüz ve kaliteli deriden imal edilmiş na‘leyn giyiyorsunuz?’ dedim. O da: ‘Ben Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in tüysüz deri ve köseleden yapılmış kaliteli na‘leyn giydiğini ve o mübarek ayaklarında iken abdest aldığını gördüm. Ben de Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)i taklit etmek için onun gibi giymeyi seviyorum’ diye cevap verdi.”[15]
5- Ebu Hureyre (Radıyallâhu Anh) naklediyor: “Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in na‘l-i şeriflerinin ikişer kıbali var idi.”[16]
6- İsmail ibni Abdurrahman es-Süddi (Rahimehullâh) anlatıyor: “Amr ibni Hureys (Radıyallâhu Anh)dan işiten bir zâtın bana anlattığına göre o: ‘Ben Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)i, çift kat köseleden yapılmış bir çift na‘leyn ile namaz kılar iken gördüm’ demiştir.”[17]
7- Ebu Hureyre (Radıyallâhu Anh) şöyle rivayet ediyor: “Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem): ‘Sizden biriniz bir ayağında na‘lin diğer ayağı çıplak olarak yürümesin. Ya iki ayağına da giysin ya da ikisi de çıplak olarak yürüsün’ buyurdu.”[18]
8- Hazreti Cabir (Radıyallâhu Anh) rivâyet ediyor: “Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) kişinin sol eli ile yemesini ve tek na‘l ile yürümesini yasakladı.”[19]
9- Ebu Hureyre (Radıyallâhu Anh) anlatıyor: “Muhakkak ki Nebî (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) buyurdu”: “Sizden birisi na‘leyn (ayakkabılarını) giyeceği vakit sağ ile başlasın. Çıkaracağı zaman önce sol ayağını çıkarsın. Böylece sağ ayak, giyilenin ilki, çıkarılanın sonuncusu olsun.”[20]
10- Hazreti Aişe (Radıyallâhu Anh) annemiz naklediyor: “Resûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) saçlarını tarar iken, na‘l-i şerîflerini giyerken, gücü yettiği müddetçe sağ taraftan başlamayı sever idi.”[21]
11- Hazreti Ebu Hureyre (Radıyallâhu Anh) naklediyor: “Hazreti Peygamber (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in na‘l-i şerîflerinin ikişer kıbali var idi. Hazreti Ebû Bekir ve Ömer (Radıyallâhu Anhumâ) da aynı şekilde idi. İlk defa tek bağlı na‘leyn giyen Hazreti Osman (Radıyallâhu Anh) idi.”[22]
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in Şemâil-i Şerîfiyle ilgili içeriklerimizin bulunduğu arşive buradan erişim sağlayabilirsiniz…
Dipnotlar
[1] Nebi Bozkurt, “Na‘l-i Şerîf”, DİA, c.32, s.346-347.
[2] Nebi Bozkurt, “Kadem-i Şerîf”, DİA, c.24, s.57-58.
[3] “Mest”, DİA, c.29, s. 337.
[4] Şemâil, 9. Bab No:69
[5] Şemâil, 9. Bab No:70
[6] Molla Ali el-Kārî, Cem‘u’l-Vesâil fî Şerhi’ş-Şemâil, c.1, s.127.
[7] a.e. s.128
[8] Taberânî, Mu‘cem‘u’l-Evsat, c.9, s.121, No:9304; Molla Ali el-Kārî, a.y.
[9] Nebi Bozkurt, a.y.
[10] Tirmizî, Libâs:33
[11] İbni Mâce, Libâs:27
[12] Şemâil, 10. Bab No:71
[13] Şemâil, 10. Bab No:72
[14] Şemâil, 10. Bab No:73
[15] Şemâil, 10. Bab No:74
[16] Şemâil, 10. Bab No:75
[17] Şemâil, 10. Bab No:76
[18] Şemâil, 10. Bab No:77
[19] Şemâil, 10. Bab No:78
[20] Şemâil, 10. Bab No:79
[21] Şemâil, 10. Bab No:80
[22] Şemâil, 10. Bab No:81