Arapça’da “İmame” Farsça’da “Destar” Türkçe’de hem “Amame” hemde “Sarık” ismi verilen bu eşyaya lügatta: Kavuk, külah, takke ve fes gibi bir başlık üzerine sarılmış ince uzun tülbent, ağbani veya şaldan oluşan bir baş giysisidir. Ayrıca Başı aşırı sıcaklıktan koruma ve vücut ısısını muhafaza etme özelliği sebebi ile gündüzleri sıcaktan, geceleri soğuktan korunmak için kullanılan bir çeşit baş kıyafetidir. Dolağı az olan (Sarığ’a) İmame’ye “İsabe”, etrafı kıymetli taşlar ile süslü isabe gibi sarıklarada “İklil” adı verilmektedir.[1] Nitekim Bir hadis-i şerif rivayetinde Enes İbni Malik, (Radıyallâhu Anh) Peygamber Efendimiz’in (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) duasıyla Medine civarına yağan yağmurun oluşturduğu manzarayı İklil’e benzetmiştir.[2]
Dolanma, sarılma özelliğinden dolayı Sarığa “Mikver” adı da verilmiştir ve Kur’an’ı Kerimde gecenin gündüzü sarıp sarmalaması “Kevr” kelimesiyle ifade edilmiştir. Sarığın kürek kemikleri arasına uzatılan kısmına Taylasan “Züabe” adı denilir.[3]
Sarık kutsal bir baş kıyafeti olduğu gibi kullanımı da çok eski çağlara kadar gitmektedir. Nitekim İmam Kettani “ed-Diame” adlı eserinde: “Sarık saran ilk insan Hazreti Adem (Aleyhisselâm)dır. Bu sarığı Cebrail (Aleyhisselâm) sarmıştır. Ondan sonra Zülkarneyn (Aleyhisselâm) sarık sarmıştır” diye söylemektedir.[4]
Vehb İbni Münebbih’den (Radıyallâhu Anh) gelen bir rivayete göre sarığı ilk defa Zülkarneyn (Aleyhisselâm) giymiştir.”[5]
Yine bir rivayette şöyle söylenmektedir: “Hazreti Harun (Aleyhisselâm) için yapılan mukaddes elbiselerden biri de sarıktır.”[6]
“Biz sana kevseri verdik” âyeti kerimesindeki “Kevser”, Hazreti Peygamber’e (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) mirac’da verilen nûrânî bir kudret tacı (amame) şeklinde de yorumlanmıştır.[7]
Sarık, Araplar’da Cahiliye devrinden beri bilinen bir başlık çeşididir. O devirde Müşrikler başlarına takkesiz sadece amâme (sarık) sararlar idi.[8] Bu durum üzerine Hazreti Peygamber (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) Müslüman toplumunun kendine özgü ve onları diğerlerinden ayırt edecek alametifarika olarak yassı kalensüveler (takkeler) üzerine beyaz, siyah veya yeşil amâme sarmalarını, risâle ve taylasan bırakmalarını tavsiye etmişlerdir.[9]
Nitekim konumuzla ilgili hadisi şeriflerde şöyle buyrulmaktadır. Rukane (Radıyallâhu Anh) anlatıyor: ”Bizimle müşrikler arasındaki fark, kalensüveler üzerindeki sarıklardır.”[10]
Cafer ibni Amr ibni Hureys naklediyor: ”Ben Peygamber Efendimizi minber üzerinde, siyah sarıklarının ucunu kürek kemikleri arasına uzatmış olduğu halde gördüm.”[11]
Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) sarık çeşitleri arasında en çok beyaz olanı tercih etmiş ve tavsiyede bulunmuşlardır. Zaman zaman siyah renk ve özel günlerde kırmızı çizgili sarıklarını da giyinmişlerdir.[12]
İbni Abbas (Radıyallâhu Anhümâ)nın rivâyet etmiş olduğu bir hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Sizlere beyaz elbise tavsiye ediyorum. Dirileriniz beyaz elbise giysin, ölülerinizi de beyaz ile kefenleyiniz. Zira o sizin giysilerinizin en hayırlısıdır.”[13]
Hâkim’in İbni Ömer’den (Radıyallâhu Anh) naklettiği bir rivâyette: “Bir sabah vakti Abdurrahman siyah keten kumaşından sarık sarmış olduğu halde geldi. Peygamberimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) onu kendine yaklaştırdı. Sonra da sarığını çözüp ona beyaz sarık sardı ve arkasından dört parmak kadar taylasan bıraktılar.”[14]
Beyaz sarığın fazileti hakkında hadis şarihleri ittifak etmişler ve özet olarak şöyle demişler: “Sarık renklerinden en faziletli olanı beyazdır. Zira elbise hakkındaki varid olan hadisi şeriflerin geneli beyaz rengin diğer renklerden üstün olduğunu göstermektedir.”
Bazı hadisi şeriflerde Peygamber Efendimiz’in (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) siyah sarık giyinmeleri ve meleklerin ona siyah ve sarı sarıklar ile gelmeleri beyazın en faziletli olduğuna dair hükmü ortadan kaldırmaz. Zira bu farklılıklar hale münasip maksatlar ile değişik vaka’lardan ibarettir.[15]
Amâme-i Şerif’te Taylasan Bırakmak
Peygamber Efendimiz’in (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) mübarek başlarına Amâme (sarık) sardıkları vakit kürek kemikleri arasına sarığın ucunu (taylasan) uzatırlar ve bazen de taylasan bırakmadan sarıklarını saralar idi. Nitekim İbni Ömer’den (Radıyallâhu Anh) gelen bir rivâyette: “Peygamber Efendimiz sarık sardıkları vakit iki kürek kemikleri arasına taylasan bırakırlar idi”[16] denilmektedir.
İmâm-ı Nevevî Şerhu’l-Mühezzeb isimli eserinde bu meseleyi şöyle izah etmiştir: “Sarık sararken taylasan bırakmak da bırakmamak da caizdir ve herhangi bir kerahat yoktur.”[17]
Peygamber Efendimiz’in (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) Sarığının Uzunluğu Ne Kadardı?
Bu mesele hakkında Molla Ali el-Kārî, Cem’ul -Vesail adlı eserinde şu bilgiyi vermektedir: “Şeyh Cezerî derki: Peygamber Efendimizin (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) amâme-i şeriflerinde sarmış oldukları sarığın uzunluğunu tesbit edebilmek için, birçok eser, siyer ve tarih kitaplarını mütalaa ettim ve araştırdım. Fakat bu mesele ile ilgili bir bilgi bulamadım. İlmine ve kendisine güvendiğim bir zat, bana İmâm-ı Nevevî’nin bu konu hakkındaki şu tespitini haber verdi: “Peygamberimizin, kısa ve uzun olmak üzere iki çeşit sarığı var idi. Kısa olan sarıklarının boyu yedi, uzun olanın ise on iki arşın idi.”[18]
Peygamber Efendimiz’in (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) Amâme-i Şerîf’in İçine Tülbent kullanması
Kılık kıyafeti ile giyim kuşamına son derece önem gösteren ve titiz davranışı ile herkese örnek olan sevgili Peygamberimiz, mübarek saçlarına da bir o kadar titiz davranıp ilgi gösterirlerdi. İcab ettikçe saç bakımını zeytinyağı ile yaparlar idi. Saçlarını zeytinyağı ile yağladıkları zaman, sarıkları ile üzerine giydiği elbisenin yakalarını yağdan korumak için mübarek başlarına bir çeşit tülbent (destmal) sararlar ve yağın etkisi geçince de çıkarırlardı. Rivayete göre o tülbent, zeytinyağcının elbisesi gibi yağlanır idi.
Konumuz ile alakalı hadîs-i şerîfte Enes ibni Malik (Radıyallâhu Anh) şöyle anlatmaktadır: “Allah Rasulü ekseriyet ile saçlarını zeytinyağı ile bakımını yapar ve genellikle’de ince bir bez (tülbent)sarığının içine gelecek şekilde mübarek başlarına sararlar idi. Sanki o bez zeytinyağcının elbisesi gibi olur idi.”[19]
İmam Tirmizi, Şemail adlı eserinde konumuzla ilgili beş hadisi şerif nakletmektedir.
Cabir İbni Abdullah (Radıyallâhu Anh) naklediyor: “Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem), fetih günü, Mekke’ye teşrif ettiklerinde, mübarek başlarında siyah sarık var idi.”[20]
Amr İbni Hurays (Radıyallâhu Anh) anlatıyor: “Peygamberimizin mübarek başlarında siyah sarık gördüm.”[21]
Amr İbni Hurays (Radıyallâhu Anh) rivâyet ediyor: “Muhakkak ki Nebî (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) mübarek başlarında siyah sarık olduğu halde etrafındaki insanlara hutbe vermişler idi.”[22]
Abdullah İbni Ömer (Radıyallâhu Anh) anlatıyor: “Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) sarık sardıkları vakit, sarığın son kısmını, iki kürek kemiği arasına salıverirler idi.”[23]
Bu hadisi rivayet eden Nafi: “Abdullah İbni Ömer’in de aynı şekilde yaptığını ifade eder. Diğer ravi Ubeydullah İbni Ömer (Radıyallâhu Anh): “Hazreti Ebu Bekir’in torunu Kasım İbni Muhammed ile Hazreti Ömer’in torunu Salim’in de (Radıyallâhu Anhümâ) aynı şekil üzere yaptıklarını nakletmektedir.
İbni Abbas (Radıyallâhu Anh) naklediyor: “Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) mübarek başların da siyah sarık olduğu halde hutbe vermişlerdi.”[24]
Dipnotlar
[1] D.İ.A, Sarık; Büyük Türkçe Sözlük, Amame
[2] Buhârî, İstiska:13
[3] D.İ.A, Sarık
[4] el-Kettânî, ed-Di’âme, s.5
[5] Süyûtî, c.5, s.436
[6] D.İ.A, Sarık
[7] D.İ.A, Taç; Risâle-i Tâc u Kisve, vr.135a -136a
[8] el-Mübârekfûrî, Tuhfetü’l-Ahvezî, c.5, s.393
[9] D.İ.A, Taç, Sarık
[10] Tirmizî, Libâs:47
[11] Müslim, Hacc:454
[12] İbni Sa‘d, Tabakāt, c.1, s.451
[13] Tirmizî, Şemâil, 8.bab, hadis no:65
[14] Hâkim, c.4, s.540-541
[15] el-Kettânî, ed-Di’âme, s. 14
[16] Tirmizî, Libâs:12
[17] İbni Ebi Şerîf, Savbu’l-Gamâme, s.43
[18] Molla Ali el-Kārî, Cem‘u’l-Vesâil, s.199
[19] Tirmizî, Şemâil, no:32
[20] Şemâil, 16.bab, no:107
[21] Şemâil, 16.bab, no:108
[22] Şemâil, 16.bab, no:109
[23] Şemâil, 16.bab, no:110
[24] Şemâil, 16.bab, no:111