Mevlâ Te‘âlâ’nın nehiylerine rağmen mü’minlerin bir kısmının dahî cehâlet ve şuursuzluk gibi sebeplerle sakınmayıp dâhil oldukları Noel kutlamaları, milâdî yılbaşının yaklaştığı şu günlerde ciddî bir gündem oluşturmuş durumda. Ülkemizde Noel’in yaklaşmasıyla birlikte, mânevî kırılmaların ortaya çıktığı ilk husus piyango biletleri olmaktadır. Noel’den uzak durmak ve insanları sakındırmak, bütün mü’minlerin vazifesidir. Biz bu yazımızda piyangonun üzerinde özellikle durmak ve bu konuyla ilgili bazı noktalara temas etmek istedik. Noel/Yılbaşı konusuyla ilgili içeriklerimize erişim sağlayarak malûmat edinmek için tıklayınız…
Tarih boyunca çirkin olarak bilinmiş, evrensel açıdan da kötü olarak görülmüş birtakım şeyler vardır ki yeni isimler ve farklı yapılarla, insanların gündemine tekrar tekrar gelmiştir. Modern zaman, birçok şeyi öğütmesine, moda anlayışı doğrultusunda kaldırıp yerine yeni şeyler getirmesine karşın bahsettiğimiz türden işleri, yapısını değiştirmeksizin dönüştürerek, yaldızlayarak ve sempatik göstererek muhafaza eder. Piyango da modern zamanın, tarihten gündeme taşıdığı ve her daim canlı tuttuğu bu unsurlardan biridir.
Türkçe bir kelime olmayıp dilimize İtalyancadan geçmiş olan piyango, düzenleyicileri tarafından bastırılmış numaralı kâğıtları, satın alanlar arasından kura ile kazananların belirlenmesi işlemine yönelik bir tür talih oyunudur.
Piyangonun Tarihi
Araştırmacılar ve tarihçiler arasında piyangonun tarihî kökenini eski Roma’ya, eski Mısır’a veya İbranîlere dayandıranlar vardır. Bu tespitlerin tamamının ortak yanı, bu şans oyununun putperest toplumlar tarafından icat edildiğidir. Piyangonun ilk olarak eski Roma’da ortaya çıkıp muhtelif coğrafyalara buradan yayıldığını ifade eden tarihçilerin kaydettiği bilgilere göre; putperest Roma toplumunun, uydurdukları bir tanrıları için düzenledikleri bayramda piyango, şans oyunu olarak ortaya atılmış ve böylece yayılarak hemen bütün eğlencelerin yaygın bir şans oyununa dönüşmüştür.
Ortaçağ devrinde piyangonun, eski yaygınlığını kaybettiği buna mukabil Fransız devrimi ile birlikte Krallık piyangosunun kurulmasının ardından yeniden önem kazandığı ve ilerleyen asırlarda bütün Avrupa’ya yayıldığı belirtilmektedir.
Cahiliye Devrinde Ezlâm ve Meysir
Aynı kumar cahiliye devrinde Arabistan yarımadasında “Ezlâm” ve “Meysir” adlarıyla, fal okları ve muhtelif türde şans oyunları kimliğine bürünerek insanların karşısına çıkmış ve onların, putların huzurunda bu tür işler yaparak şirk inançlarının artarak güçlenmesine ve derinleşmesine sebep olmuştur.
Ezlâm, ucunda demir parçası bulunan ve üzerinde kanat bulunmayan ince ok anlamındadır. Cahiliye Arapları bu tür oklar yapıp üzerlerine birtakım şeyler yazarak bunları çekerler ve neticeye göre hareket ederlerdi. Fal oklarının üçlü ve yedili gibi farklı türleri bulunduğu belirtilir. Bu okların kısmet tayini için kullanılmaları ve müşriklerin büyük putlarından Hübel’in huzurunda ya da kâhinlerin huzurunda, konuldukları torbalardan çekilmeleri; kısmet çektirmekten, şüpheli çocukların nesebini belirlemeye çalışmaya kadar farklı amaçlarda kullanılmaları, ğayb bilgisine muttali olabilme iddiasını ve putlara ulûhiyet atfetme fikrini ihtiva eden yönleri, bu inanış ve amellerin tamamının şirk unsuru taşıdığının açık göstergelerindendir.
Oklarla oynanan birtakım kumarlar da piyango çekilişine benzerdi. Nasıl ki günümüzde piyango biletlerinin üzerinde numara bulunmaktaysa, on oktan oluşan ok grubu içerisinde yer alan üç ok boş bırakılır ve diğer yedi oka, birden yediye kadar çeşitli hisseler dağıtılırdı. Çektiği ok hisseye rastgelenler ilgili miktarı alır; ucu boş oklardan birine denk gelen kimseler ise herhangi bir pay alamadıkları gibi kumar için söz konusu olan malzeme ve diğer masrafları aralarında bölüşmek suretiyle karşılarlardı.
Günahın Şeklinin Değişmesi Şeytanın Taktiklerindendir
Tarihin farklı devirlerinde kumarın, insanların karşısına başka başka şekillerde çıkması, farklı isimlerle isimlendirilmesi de iblisin, bu günahı insanlara şirin gösterme yönündeki hilesinin bir tezahürüdür.
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in risaleti sürecinde bunların tamamı yani kumarın her türlüsü tedrici olarak yasaklanmış ve neticede tamamen kaldırılmıştır. Kumarın her türlüsü derken kast ettiğimiz; bahis içeren oyunların tamamı, bir mal kazanmaya yönelik başvurulan talihe dayalı oyunların tümü, ilk bakışta iyi niyetli gibi görünen fakat neticesinde kaybedenin bedel ödemek zorunda kaldığı türden oyunların tamamıdır.
Emr-i bi’l-Ma‘rûf’un Herkese Düşen Yönü
Mevlâ Teâlâ Kur’ân-ı Kerîm’de kumarın her türlüsünü haram kıldığını beyan etmiş ve bunlardan kesinlikle uzak durulmasını emretmiştir:
“Ey iman etmiş olan kimseler! Şarap (gibi sarhoş edici tüm içkiler), kumar, (tapınılmak için) dikili taşlar ve fal okları ancak şeytanın amelinden olan (ve sadece onun hoş gösterip sebebiyet verdiği) birer pisliktir. Öyleyse bu (anlatıla)ndan uzak durun, tâ ki siz (Allâh`ın gazap ve azabından kurtulup) felâha erişebilesiniz!”
“Şeytan, şarap (gibi içkiler) ve kumar sebebiyle ancak aranıza düşmanlık ve kin yerleştirmek, bir de sizi Allâh`ın zikrinden ve namazdan alıkoymak ister. Artık siz (bunlardan) vazgeçen kimselersiniz değil mi?!”[1]
Daha önce açıklamaya çalıştığımız kumar, haramlığında şüphe olmayan bir pislik olduğundan her mü’minin, bunlara meyyal olan mü’minleri ikaz etme vazifesi söz konusudur. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in: “Sizden her kim bir kötülük görürse, eğer gücü yetiyorsa eliyle düzeltsin. Yetmezse, diliyle düzeltsin. Onu da yapamazsa, hiç olmazsa kalbiyle buğzetsin. Fakat bu, imanın en zayıf mertebesidir.”[2] emri mucibince hepimiz, başta yakınlarımız ve akrabalarımız olmak üzere, piyango gibi kumarlardan -bir kumar olmasına karşın günümüzde şirin gösterilen bu ifsad unsurundan- sakınmayan kimseleri ikaz etmekle mükellefiz.
Dipnotlar
[1] Mâide Sûresi:90-91
Ömer ibni Hattâb (Radıyallâhu Anh): “Ey Allâh! Şarap hakkında bize yeterli bir açıklama yap!” deyince Bakara Sûresindeki: “Sana şarap ve kumardan sorarlar!” âyet-i celîlesi indi. Bunun üzerine Hazret-i Ömer (Radıyallâhu Anh) çağrılarak bu âyet-i kerîme kendisine okunduysa da o yine aynı duayı tekrarladı. O zaman Nisâ Sûresindeki: “Ey iman edenler! Sarhoşken namaza yaklaşmayın!” âyet-i kerîmesi nâzil oldu ki, ondan sonra Rasûlûllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in müezzini kamet getirirken: “Sarhoş olan namaza yaklaşmasın!” diye nida ederdi. Tekrar Hazret-i Ömer çağrılarak bu âyet-i kerîme kendisine okununca o bununla da yetinmeyerek aynı duayı yaptı. Bu sefer Mâide Sûresinin bu âyetleri nazil olunca o: “Vazgeçtik, vazgeçtik!” diyerek memnuniyetini dile getirdi. (Tirmizî, Tefsîr: 6, No: 3049, 5/253)
Âyet-i kerîmelerin iniş sebebi hakkındaki diğer rivayetler; şarabın satılmasının ve üzüm satmanın hükmü; içki içenin İslâm`daki cezası; uyuşturucu madde kullanımının hükmü; kumarın, özellikle tavla ve satranç oynamanın zemmiyle ilgili hadîs-i şerîf ve rivayetler; ayrıca içkiden sakınmanın lüzumunu bildiren hadîs-i şerîf ve rivayetler için bakınız: Rûhu`l-Furkan: 8/8-55
[2] Tirmizî, Fiten:11; Ebû Dâvûd, Salat:242; İbni Mâce, Fiten:20