İmâm-ı Rabbânî Hazretleri; Hacı Muhammed el-Lahorî’ye gönderdiği, 1. cildin 33. mektubunda, dünya sevgisinin esaretine girmiş kötü âlimleri yerdikten sonra, dünyadan yüz çevirmiş ve din uğruna dünya zevklerini feda etmiş âlimleri methedip sahip oldukları vasıfları açıklamıştır.
Evet! Şayet âlimler dünyaya düşkünlük göstermez, makam ve mevki sevgisinin esaretinden kurtulurlarsa, işte bu âlimler ahiret âlimleri ve Peygamber varisleridir. (O peygamberlere salât ve selam olsun!)
Üstelik bunlar mahlûkatın en üstünüdürler. Kıyamet günü kalemlerinin mürekkepleri, Allah (Celle Celâluhû) yolunda şehîd olan şehîdlerin kanlarıyla tartılacak ve daha ağır basacak olanlar bu âlimlerdir.[1]
“Âlimin uykusu ibâdettir.” [2] kavli, bu gibi âlimler için geçerlidir. Bunlar;
- Ahiretin göz alıcı nimet ve güzelliklerine hoş gözle bakanlardır.
- Dünyanın çirkin ve kötülüğü gözlerinde belirenlerdir.
- Âhirete ebediyet gözüyle bakan, dünya hayatını da bitip tükenme vasfıyla muttasıf görenlerdir.
- Şüphesiz bunlar geçici olan dünyadan kaçmış ve daimî olan âhirete yönelmişlerdir.
Âhiretin Büyüklüğünü Müşâhede Etmek
Âhiretin büyüklüğünü müşahede etmek, sadece ve sadece Allah Te‘âlâ’nın yok olmayan celâlini müşâhede etmenin semeresidir. Dünyayı zelil ve içerisindekileri küçük görmek, âhireti büyük görmenin gereklerindendir. Zira “Dünya ve âhiret, birbirlerinin kumasıdır. Birinin memnun olması diğerini kızdırır.”[3]
Dünyanın aziz olması, âhireti hakîr duruma düşürür. Dünya hakîr duruma düşerse, âhiret azîz olur. Bu ikisini bir araya getirmek, iki zıttı bir araya getirmek gibidir. (Şiir)
Din ve Dünya bir arada bulunsa ne güzel olur!
Surete Aldanmayıp Hakikate Yönelmek
Evet! Nefislerinin ve tabii isteklerinin esaretinden tamamen kurtulan bazı şeyhler, hakkanî niyetle dünya ehlinin suretlerini seçmişlerdir. Zahirde onları dünyaya rağbet edenler olarak görürsün, ancak hakikatte onların dünya ile hiçbir ilgisi yoktur. Bilâkis onlar dünyadan tamamen yüz çevirmiş ve kurtulmuşlardır.
«Onlar ne ticaret ne de alışverişin kendilerini Allah’ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyamadığı insanlardır…»[4]
Alış-veriş bu kişileri Allah Te‘âlâ’yı zikretmekten alıkoymaz. Onlar bu işlerle meşgul olduklarında dahî hiçbir şeyle irtibatları olmaz.
(Allah Sırlarını Mukaddes Eylesin) Hâce Bahâeddîn Nakşibendî hazretleri şöyle buyurmuştur: “Mina pazarında bir tüccar gördüm. Takriben 50 bin dinarlık ticaret yaptığı hâlde kalbi bir lahza dahî Allah (Celle Celâluhû)dan gafil olmadı.”
Dipnotlar
[1] İmâm-ı Rabbânî (Kuddise Sirruhû) bu ifadesiyle Deylemî’de rivâyet edilen bu anlamdaki bir hadîs-i şerîfe işaret etmiştir.
[2] Deylemî, el-Firdevs, No:6731, 4/247. Isbehani, Hilyetü’l-Evliya, 4/385.
[3] Buna yakın mana için bkz. Ahmed ibni Hanbel, el-Müsned, No. 19933-199934.
[4] Nûr Sûresi:37’den.