Cömertlik, mü’minlerin Kur’ân-ı Kerîm’de önemle vurgulanan hasletlerinden biri, cimrilik ise uzak durulması konusunda şiddetle sakındırılan hâllerden biridir. Mevlâ Te‘âlâ mü’minleri şöyle ikaz eder: “(Aşırı cimrilikten dolayı) elini boynuna bağlanmış (gibi sıkı) yapma, (eline geçeni saçıp savurarak) onu tam bir açışla da yayma ki, sonra kınanmış ve pişman bir âciz olursun.”[1]
İhtiyaç sahiplerine sadaka vermenin yanında ilmî müesseseleri, mescidleri ve hayır kurumlarını desteklemek fazîletli işlerdendir. Mescidleri inşâ edenler Kur’ân-ı Kerîm’de methedilmiş ve bunun ne derece büyük bir iş olduğu açıkça beyan edilmiştir.
Kişinin elinde bulunan malı Allah Te‘âlâ’nın rızâsına uygun şekilde ve uygun yerleri gözeterek sarf etmesi anlamına gelen sadakanın yanında, sürekli sadaka (sadaka-i câriye) olarak ifade edilen bir de özel sadaka türü vardır. Sadaka-i câriye, bir kimsenin yapacağı yardım vesilesiyle, dünya hayatının sona ermesinin ardından dahî sürekli olarak ecir kazanmasına vesiledir. İslâm medeniyetinin mihenk taşı olan vakıf müessesi de bu sadaka türü üzerine kurulmuştur.
Bahsi geçen süreklilik hususunda Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “İnsan öldüğü vakit bütün amelleri ondan kesilir. Yalnız üç şeyden: sadaka-i câriyeden, faydalanılan ilimden ve kendisine duâ eden sâlih evlâddan kesilmez.”[2]
Konuyla ilgili bir başka hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) daha önce nakletmiş olduğumuz hadîs-i şerîfi de tafsil ederek şöyle buyurmuştur: “Yedi şey vardır ki, kul vefâtından sonra kabrindeyken de bunların ecri kendisine ulaşır: Öğrettiği ilim, akıttığı su, açtığı su kuyusu, diktiği meyve ağacı, inşâ ettiği mescid, mîras bıraktığı Mushâf-ı Şerîf, vefâtından sonra kendisi için istiğfâr edecek hayırlı evlât.”[3]
Tafsilâtta da görüldüğü üzere, mescidlere yapılan yardımlar da sadaka-i câriye kabilindendir. Mescidleri aydınlatmak ve güzelleştirmek, Rûhu’l-Beyân tefsirinde kaydedildiğine göre, Hazreti Süleyman (Aleyhisselâm)ın Beytü’l-Makdis’i inşâ ettiğinde gösterdiği hassasiyete dayanır. Bu konuda Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in de teşvikleri olmuş, bu teşvikler o dönemde bir mescid için en önemli husus olduğundan mescidin kandillerle aydınlatılması noktasında yoğunlaşmıştır. Muhakkak ki kandil yakma, kandil için yağ sağlama ve aydınlatmanın yanında, mescidin muhafazasına ve ibadetlerin devamına yönelik her türlü katkı, ilgili hadîs-i şerîflerde geçen fazîlet, mükâfat ve müjdelerin kapsamına dâhildir.
Sadaka-i Câriye’nin Ehemmiyyeti
İbnü’l-Cevzî (Rahimehullâh) sadaka-i câriyenin ehemmiyyeti ve fazîleti hakkında şunları kaydetmiştir: “İnsan, ölümün kendisini amelden keseceğini bilse, hayattayken ecri ölümünden sonra da devam edecek olan sâlih ameller işlemeye çalışır. Az bir dünyevî imkânı olsa bile onu vakfeder, ağaç diker, su akıtır, kendisinden sonra Allâh Te‘âlâ’yı zikredecek nesiller yetiştirmek için gayret eder ki, kendisi için de ecir gelsin! Veya insanlara faydalı ilim öğretecek bir kitap te’lif eder. Zira âlimin bu vasıftaki bir kitabı, onun ebediyyen devam edecek olan sâlih evlâdıdır. Âlim kişi, ilmiyle amel eder ve kendisine tâbî olacak kişilere de bu hayırlı amelleriyle örnek olur. İşte böyle bir kişi (âdeta) ölmez!”[4]
Ramazân-ı Şerîfte Mescidlere Yardım Etmek
Hatırlanmalıdır ki; Ramazân-ı Şerîf ayı gibi fazîletli mevsimler, iki tarafı keskin ustura misalidirler. Şöyle ki, kendilerinde yapılan sâlih ameller, diğer zamanlarda yapılanlara göre çok daha fazla sevap kazandırmaktadır. Ama onlarda yapılacak günahlar da başka zamanlarda yapılan gibi değerlendirilmeyeceğinden, daha fazla azab ve vebali mûcib olurlar. Üzerinde durmuş olduğumuz sadaka-i câriye konusu da bu açıdan düşünülmeli ve bu noktada Ramazân-ı Şerîf ayında, diğer aylara nazaran daha gayretli ve cömert davranılmalıdır.
Ramazân-ı Şerîf ayında mescidlere yardım konusunda Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir: “Her kim Ramazân-ı şerîfte Allâh-u Te‘âlâ’nın mescidlerinden bir mescidde bir kandil yakarsa onun için kabrinde büyük bir nur olur. Orada namaz kılanların sevabı(ndan hiçbir şey eksiltilmeksizin) ona (da) yazılır. Melekler ona salât ederler. O (kandil) mescidde durduğu sürece Hamele-i Arş(; arşı taşıyan melekler) onun için istiğfar ederler.”[5]
Şuur sahibi mü’minler, işbu fazîletleri göz önünde bulundurarak mübârek Ramazân-ı Şerîf ayında, diğer konularda olduğu gibi sadaka-i câriye konusunda da daha özverili davranmalı, ilmî müessese ve vakıfları bağışlarıyla desteklemelidirler. Mevlâ Te‘âlâ yapmış olduğumuz ve yapacağımız yardımları kabul eylesin. Âmîn.
Zekât ve Fitreleriniz İlim ve Yardımlaşma Yolunda Köprü Olsun!
Peygamberlerin sünnetinden olan ihtiyaç sahiplerine ikrâm ve yardımda bulunmaya yönelik infâk hasleti, varlıklı kimselerden ihtiyaç sahiplerine mânevî bir köprü vazifesi gören aşevleri ve sosyal yardım müesseseleri ile müşahhas bir hâle bürünmüş ve İslâm medeniyetinin yapıtaşlarından biri olarak günümüze kadar ulaşmıştır.İsmailağa, biri Avrupa diğeri Anadolu yakasında olmak üzere her gün ortalama 2500 kişilik sıcak yemek ikrâmında bulunduğu iki ayrı aşeviyle ve düzenlediği kumanya organizasyonlarıyla bu mânevî köprüyü günümüzde de muhafaza etmektedir. Sizler de bu hizmetlere ve hayra zekât ve fitrelerinizle destek sağlayarak bütün bu faaliyetlerden hâsıl olacak ecir ve mükâfata ortak olabilirsiniz.
Zekâtlarınızı kolay bir şekilde göndermek ve konuyla ilgili bilgi almak için tıklayınız…
Aşevi hizmetlerimiz ve kumanya organizasyonumuz konusunda bilgi için tıklayınız…
Arapça ve Hâfızlık Talebelerimizle ilgili detaylı bilgi için tıklayınız…
Dipnotlar
[1] İsrâ Sûresi:29
[2] Müslim, Vasiyyet:3
[3] Beyhakî, Şua‘bu’l-Îmân, 3/248; Heysemî, Mecma‘u’z-Zevâid, 1/167
[4] İbnü’l-Cevzî, Saydü’l- Hâtır, s.12.
[5] Zehîratü’l-Âbidîn, el-Hobevî, Dürratü’n-Nâsihîn, sh:10.