أَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ
بِسْمِ اللّٰهِ الرَّحْمٰنِ الرَّح۪يمِ
﴾يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا كُتِبَ عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَۙ﴿
“Ey îmân etmiş olan kimseler! Sizden önce geçen (peygamberlerin ümmet)ler(i) üzerine (farz olarak) yazılmış olduğu gibi, sizin üzerinize de o (ramazan ayındaki) oruç (farz olarak) yazılmıştır. Tâ ki siz (açlık yardımıyla günahlardan) hakkıyla sakınabilesiniz!”[1]
Oruç, mükelleflerin üzerine muayyen bir zaman olarak Ramazân-ı Şerîf boyunca farz kılınmış bir ibâdettir. Bu münasebet vesilesiyle, Ramazân-ı Şerîf ile oruç ibâdeti arasındaki hususiyetin herkes farkındadır. Kur’ân-ı Kerîm’in nâzil olduğu ay olması hasebiyle aynı münasebet kitâbullâh ile de söz konusudur. Bu ayda Kur’ân-ı Kerîm okumaya rağbet ve mukabeleler de bu münâsebetin kulluk plânına yansımasıdır.
Ramazân-ı Şerîf’in bu iki hususiyetinin yanında Dîn-i Mübîn-i İslâm’ın direği namaz ile de ciddi bir münasebeti vardır hiç şüphesiz. İstisnasız her günün ibâdeti olan namazın önemi en vecîz hâliyle, Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) tarafından şöyle beyân edilmiştir: “Hiçbir kula kıldığı iki rekât namaz için verilen izinden daha değerli bir bağış verilmiş değildir.”[2]
Bir başka hadîs-i şerîfte ise namazın, amellerin en hayırlısı olduğu ifade buyurulmuştur: “Her şeyde istikâmet üzere olun. (Bununla birlikte) siz (istikâmeti ihâta etmeye) güç yetiremezsiniz. Şunu bilin ki, amellerinizin en hayırlısı, namazdır. (Zâhirî ve bâtınî temizliği koruyarak) abdestli olmaya ancak mü’min riâyet eder.”[3]
Ramazân-ı Şerîf’in İkamesi: Terâvîh Namazı
Ramazân-ı Şerîf günleri ve gecelerinin, senelerin sâir günlerine nazaran namazla daha yüksek bir irtibatı bulunduğu hakikati, Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz tarafından bize haber verilmiştir. Bu mübârek ayın ihyâsı hususunda Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) günlük namazlar dışında bir duruma dikkat çekerek şöyle buyurmuştur: “Kim, Allah (Celle Celâluhû)nun vaat ettiği sevaba inanarak ve sevabını yalnızca Allah (Celle Celâluhû)dan umarak Ramazân gecelerini namaz kılarak geçirirse, geçmiş (küçük) günahları bağışlanır.”[4]
İmam Nevevî (Rahimehullâh) ve diğer şârihlerin beyânı veçhile, Ramazân-ı Şerîf gecelerinin ikame yoluyla ihyâsından maksat, terâvîh namazına devam etmektir.
Gönüllü Karantina Günlerinde Terâvîh Namazı
Mescidlerde büyük cemaatlerle kılınan terâvîh namazlarımızı Koronavirüs salgın hastalığı sebebiyle bu sene evlerimizde kılmak durumundayız. Bu konuda gayretli olmalı, rehavete kapılmaksızın 20 rekâtı muhafaza etmeli, aile efradımızla birlikte cemaatle edâya gayret etmeliyiz. Terâvîh namazı, yatsı namazına bağlı bir namaz olduğundan, evvelinde Yatsı namazını kılmamız gerektiğini unutmamalı, vitir namazlarımızı da Ramazân-ı Şerîf boyunca yine cemaatle edâya devam etmeliyiz..
Bu sene göstereceğimiz sebât, önümüzdeki senelerde daha geniş bir rahmet deryasına gark olmaya, füyûzât-ı ilâhî ile engince dolup taşmaya vesile olacaktır inşâallâh. Gönüllü karantina günlerini değerlendirme yolları hakkında detaylı malûmat için tıklayınız.
Ramazân Gecelerinde Namaza Rağbet Etmek
Terâvîh namazına devam ile beraber, imkânlar nispetinde gece namazını ziyadeleştirmek, bu mübârek aydan azamî istifade konusunda güzel bir tercihtir. Namaz aynı zamanda, kıyâm ve kıraatiyle Kur’ân-ı Kerîm okumanın da en fazîletli olduğu bir mahalle sahiptir. “Kur’ân okunduğu zaman hemen onu dinleyin ve susun, tâ ki siz (Allâh tarafından) acınasınız!”[5] âyet-i kerîmesinin namazla ilgili olduğu belirtilmiş ve tefsirlerde bu âyet-i kerîmeden hareketle, namazda Kur’ân-ı Kerîm okumanın ayrı bir öneme sahip olduğu kaydedilmiştir. Nitekim bu konunun ehemmiyetini Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz şöyle ifade buyurmuştur: “Kur’ân’ı namazda okumak, Kur’ânı namaz dışında okumaktan hayırlıdır. Kur’ân’ı namaz dışında okumak tesbîh ve tekbîrden hayırlıdır. Tesbîh sadakadan, sadaka (nâfile) oruçtan efdaldir. Oruç ise ateşe karşı kalkandır.”[6]
Kur’ân-ı Kerîm ve namaz bağlamında konunun fezâilini beyân ve tafsîl açısından şu hadîs-i şerîf dikkat çekicidir: “Bir kimse temiz olarak, Allah (Celle Celâluhû)nun kitabından bir harf dinlerse kendisine on sevap yazılır, on günahı silinir ve on derece terfi eder. Bir kimse namazda oturarak Allah (Celle Celâluhû)nun kitabından bir harf okursa, ona elli hasene yazılır, ondan elli seyyie silinir ve o elli derece yükseltilir. Bir kimse namazda ayakta olarak Allah (Celle Celâluhû)nun kitabından bir harf okursa, ona yüz hasene yazılır, ondan yüz seyyie silinir ve o yüz derece yükseltilir. Bir kimse de onu okur da hatmederse, ona, Allah (Celle Celâluhû) yanında makbul olan bir duâ verilir ki, ister dünyalık, isterse âhiretlik olur.”[7]
Ramazân-ı Şerîf gecelerinin ihyâsı ve istifade bereketi hususunda sâlihler, terâvîh ve vitir namazının cemaatle kılınmasının yanı sıra, namazı ziyâdeleştirme ve Kur’ân-ı Kerîm kıraati ile namazı cem etme anlayışlarına bağlı olarak birtakım namaz tarifleri rivâyet etmişlerdir. Ramazân-ı Şerîf ayının ilk gecesi ve gününde kılınması tavsiye edilen namazlar ve nakledilmiş olan diğer bazı namazlar da bu kabildendir.
Ramazân-ı Şerîf’in İlk Gece ve Gününün Namazları
Ramazân-ı Şerîf gecelerini ihyâ ile ilgili bir rivâyette şöyle gelmiştir: “Ramazan ayının ilk gecesinde nafile bir namazda «İnnâ Fetahnâ» Süresini okuyan kişi, o sene (tüm âfetlerden) korunur.”[8]
Ramazân-ı Şerîfin ilk günü ile ilgili ise şöyle rivâyet edilmiştir: “Ramazân-ı Şerîf’in ilk gününde dört rekât kılar. Her rekâtta bir Fâtiha ve beş kere Ayete’l-Kürsî okur. Namazdan sonra da bir kere Âyetü’l-Kürsî okur.”[9]
Mevlâ Te‘âlâ bizleri, hakkıyla amel edip fazîlet ve mânevî bahşişlerden hiseddâr olanlardan eylesin!
Dipnotlar
[1] Bakara Sûresi: 183.
[2] Ebü’l-Leys es-Semerkandî, Tenbîhü’l-Ğâfilîn, s. 677; İmam el-Ğazâlî, Mükâşefetü’l-Kulûb, s. 189.
[3] Ahmed ibni Hanbel, el-Müsned, 37/60, No. 22378.
[4] Buhârî, Terâvîh, 1; Müslim, Müsâfirîn, 174.
[5] A‘râf Sûresi: 204.
[6] es-Süyûtî, el-Camiu’s-Sağîr, No. 6112.
[7] el-Beyhakî, Şu‘abü’l-Îmân, 3/436, No. 1918.
[8] Abdülkadir el-Geylânî, eI-Ğunye, 2/14; İsmail Hakkı el-Bursevî, Rühu’l-Beyân, 9/61; Muhammed Hakki en-Nâzilî, Hazînetü’l-Esrâr, s. 38.
[9] Muhammed Hakki en-Nâzılî, Hazînetü’l-Esrâr, s. 38.