Ramazân-ı Şerîf ayı bir bütün olarak afv-ü mağfiret mevsimidir. Bu mübârek ayın her gününde mü’minleri mağfiretler ve cehennemden beraatlar kuşatmaktadır. Bununla beraber Ramazân-ı Şerîf ayının geneli için fazîletler söz konusu olduğu gibi, belirli günleri için daha özel birtakım fazîletleri beyân eden hadîs-i şerîfler de vârid olmuştur. Nitekim Ramazân-ı Şerîf’in her on günlük diliminin fazîletlerini ihtivâ eden Ebû Hüreyre (Radıyallâhu Anh)ın rivâyet etmiş olduğu hadîs-i şerîf de bunlardan biridir.
Ebû Hüreyre (Radıyallâhu Anh)dan rivâyet edilen bir hadîs-i şerîfte Ramazân-ı Şerîf ayının her on günlük diliminin önemi konusunda Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Ramazân ayının başı büyük bir rahmettir, ortası tam bir mağfirettir, sonu ise cehennemden âzâttır.”[1]
Bu seneki Ramazân-ı Şerîf ayının ilk on günü gönül dünyamızdan ayrılarak yerini ikinci on gününe bırakıyor. Bu mübârek ayın ikinci on günü fazîletli olduğu kadar, tarihte önemli hadiselerin vuku bulmuş olması açısından da önemli bir zaman dilimidir. Bu sebeple Ramazân-ı Şerîf ayını büyük bir özveriyle, afv-ü mağfiret vesilelerine sarılarak, halisane bir niyet ve sâlih amellerle geçirmeye gayret etmeli, ikinci on günlük kesitte mağfirete nâil olmaya yönelik istiğfâr ve tevbeye kararlılıkla devam etmeliyiz. Cebrâil (Aleyhisselâm)ın Ramazân-ı Şerîf’e yetişip de affa vesile olacak amellerde bulunmayanları yerecek şekilde bedduâ ettiğini ve Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in de bu duâya âmin dediğini hatırlayıp konunun ciddiyetinin farkında olmalıyız.
Ramazân-ı Şerîf’in İkinci On Gününde Vuku Bulmuş Olan Hadiseler
Hazreti Dâvûd (Aleyhisselâm)a vahyedilmiş olan Zebur’un indirilişi, Ramazân-ı Şerîfin 13. Gecesine tevâfuk etmiştir.[2] Hazreti Îsâ (Aleyhisselâm)a vahyedilmiş olan İncîl-i Şerîf’in indirilişi Ramazân-ı Şerîfin 14. Gününe tevâfuk etmiştir.[3]
İçinde Kadir Gecesi bulunmayan bin aydan daha hayırlı olduğu bildirilen Kadir Gecesi, fazîletleri başta olmak üzere birtakım hikmetlere binaen gizlenmiş, güçlü deliller son on günü işaret etse de, bu mübârek gecenin Ramazân-ı Şerîf’in ikinci on günlük diliminde yer alabileceğine dair bazı rivâyetler de vârid olmuştur.
Büyük muhakkîk İbnü Receb el-Hanbelî (Rahimehullâh) Letâifü’l-Me‘ârif nam eserinde bu konuyla ilgili rivâyetleri toplamış ve Kadir Gecesi’nin, Ramazân-ı Şerîfin 14 veya 17. gecesine tevâfuk edebileceğine dair rivâyetleri de kaydetmiştir.
İki ordunun buluşup da hakla bâtılın birbirinden ayrıldığı, Furkan niteliğini haiz olan Bedir Gazvesi de Ramazân-ı Şerîf ayının on yedinci gününde gerçekleşmiştir. İbnü Mes‘ûd, Ali ibnü Ebî Tâlib, Hasen ibnü Ali (Radıyallâhu Anhüm) ve daha pek çok sahâbî, Bedir Gazvesinin, Ramazân-ı Şerîf ayının on yedinci gününde vuku bulduğunu belirtmişlerdir.[4]
Kur’ân-ı Kerîm’de: “…Eğer siz Allâh’a ve o iki ordunun karşılaştığı gün; (Bedir’de hakla bâtılın ayrıldığı) o Furkan günü kulumuz (Muhammed Mustafa’y)a indirmiş olduğumuz şeylere (o âyetlere, meleklere, fetihlere ve yardımlara) inanmış bulunduysanız…[5] şeklinde ehemmiyeti vurgulanmış olan bu günü, gecesiyle beraber özellikle Zeyd ibnü Sâbit (Radıyallâhu Anh)ın ve Medîne ehlinin ihyâ ettiği haber verilmiş, Mekke ehlinin de o gece sabaha kadar ibâdet ettikleri ve umre yaptıkları kaydedilmiştir.[6]
Ramazân-ı Şerîf’in İkinci On Gününün Duâ ve Zikirleri
İkinci on gününün mağfiret günleri olduğu haber verilen Ramazân-ı Şerîf ayının ikinci on günlük diliminde mağfiret mânâsına bağlı olarak Allah Te‘âlâ’nın rahmeti talep edilir. Bu talebi hakkıyla gerçekleştirmek için on gün boyunca “يَا غَفَّارَالذُّنُوبِ” “Yâ Ğaffâra’z-Zünûb” “Ey tüm günahları çokça bağışlayan!” zikrine devam edilir.
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) Ramazân-ı Şerîf ayına girmeden önce yani Şa‘bân-ı Şerîf ayının son gününde Ashâbı’nı bu ayın fazîletleri konusunda uyarmış, bin aydan daha hayırlı olan Kadir Gecesi’nin bu ay içinde bulunduğunu hatırlatmış, gündüzünü oruçlu, gecesini ise Terâvîh vesilesiyle kıyâm üzere geçirmenin lüzûmunu beyân etmiştir. Bu ayda yapılacak amellere karşılık verilecek sevapların katlanacağını müjdeleyip, işlenen haramların ve çiğnenen yasakların vebâl ve azâbınınsa çok büyük olacağını bildirerek bunlardan sakındırmış, oruçluyu iftar ettirmenin mükâfatının çok büyük olacağını haber verip bu ayı hakkıyla ihyâ edenlerin hakîkî kurtuluşa erişeceklerini müjdelemiştir. Sözünü ettiğimiz hadîs-i şerîfin devamı şöyledir: “…O halde, onda dört hasleti çoğaltın, bunların ikisiyle Rabbinizi râzı edersiniz, diğer ikisine de mutlaka muhtaçsınız. Rabbinizi, kendisiyle râzı edeceğiniz iki haslet; ‘Lâ ilâhe illâllâh’ şehâdeti ve istiğfardır. Mutlaka onlarsız duramayacağınız diğer ikisi ise; Allâh’tan cennet isteyip, cehennemden O’na sığınmanızdır.” (İbnü Huzeyme, Sıyam:8, no:1887, 3/191-192; Beyhakî, Fedâilü’l-evkāt, no:37, sh:146-148; Şu‛abu’l-îmân, no:3336, 5/223-224)
Peygamber Efendimiz (Sallallâhu Aleyhi ve Sellem)in hadîs-i şerîfte ifâde buyurduğu dört hasleti es-Seyyid Muhammed Alevî el-Mâlikî (Kuddise Sirruhû) Hazretleri bir duâda cem etmiş ve şöyle duâ edilmesini tavsiye etmiştir:
”أَشْهَدُ أَنْ لَا إِلٰهَ إِلَّا اللّٰهُ وَأَشْهَدُ أَنَّ مُحَمَّدًا عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ، أَسْتَغْفِرُ اللّٰهَ الْعَظِيمَ، اَللّٰهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ الْجَنَّةَ وَأَعُوذُ بِكَ مِنَ النَّار“
“Ben şahitlik ederim ki Allâh (Celle Celâluhû)dan başka İlâh yoktur, yine şahitlik ederim ki Muhammed (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) O’nun kulu ve Rasûlü’dür. Yüce Allâh’dan mağfiret talep ediyorum. Ey Allâh! Gerçekten ben Senden cennetini istiyorum, cehennemden Sana sığınıyorum.”
Dipnotlar
[1] İbnü Ebi’d-Dünya, Fadâil-ü Şehr-i Ramazân, no:37; Hatîb, Muvazzah-u evhâmi’l-cem‘, c.2, s.49; Târih-u Bağdâd, c.4, s.333.
[2] İbnü Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, c.1, s.309; Suyûtî, ed-Dürü’l-Mensûr, c.2, s.231.
[3] Ahmed İbnü Hanbel, el-Müsned, no: 16984.
[4] Cübbeli Ahmet Hoca Efendi, Ramazân-ı Şerîf Risâlesi, s.79.
[5] Enfâl Sûresi:41.
[6] Cübbeli Ahmet Hoca Efendi, a.g.e. s.180.