Hazreti Ömer (Radıyallâhu Anh)’dan rivayet edilen: “O (ramazân-ı şerîf ayı)nda bir şey isteyen hüsrana uğramaz.” (Beyhakî, Şu’abu’l-îman; Ali el-Müttakî, Kenzü’l-ummâl) hadîs-i şerîfinden anlaşıldığı üzere; bu mübarek ayın her anında dualar makbuldür.
Ancak oruçlu iken, özellikle de iftar saatinde, ayrıca sahurda ve seherde yapılan duaların asla reddedilmeyeceğine dair hadîs-i şerîfler vardır. Ebû Sa’îd (Radıyallâhu Anh)’dan rivayet edilen bir hadîs-i şerîfte Rasûllüllah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Şüphesiz ki ramazânın her gününde ve gecesinde Allâh-u Te’âlâ’nın cehennemden âzâtlıları vardır. Ve yine muhakkak ki her Müslüman için, (ramazân-ı şerîfin) her gün ve gece(si) içerisinde kabul edilmiş bir dua vardır.” (Bezzâr; Ahmed ibni Hanbel, el-Müsned)
Ramazân-ı Şerîfte Yapılacak Dualar
Ubâde ibni Sâmit (Radıyallahu Anh) şöyle demiştir: “Ramazân-ı şerîf ayı geldiğinde, Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) bize, herhangi birimizin:
اَللَّهُمَّ سَلِّمْنِى لِرَمَضَانَ وَسَلِّمْ رَمَضَانَ لِى وَتَسَـــلَّمْهُ مِنِّى مُتَقَبَّــلاً
“Ey Allâh! Beni (günahlardan arındırarak ve vazifelerimi doğru düzgün yaptırarak) ramazân için sâlim kıl, onu da benim (şefaatim) için ayır. Ve onu benden kabul olunmuş olarak teslim al” demesini öğretirdi. (Taberânî, Kitâbu’d-Du’â; Deylemî, Ali el-Müttakî, Kenzü’l-ummâl)
Âişe (Radıyallâhu Anhâ) şöyle anlatmıştır:
“Ramazân-ı şerîf ayı geldiğinde: ‘Yâ Rasûlallâh! Ramazân-ı şerîf ayı gerçekten gelmiştir. Peki ben ne söyleyeyim’ dedim. O da: “
اَللَّهُمَّ اِنَّكَ عَفُوٌّ تُحِبُّ الْعَفْوَ فَاعْفُ عَنِّى
‘Ey Allâh! Gerçekten sen çok affedicisin, affı seversin, öyleyse beni affet.’ de” buyurdu.”(Taberânî, Kitâbu’d-Du’â)
Ramazân-ı şerîfte en çok yapılması emredilen dualar ise, cennet istemek ve cehennemden sığınmakla alâkalı dualardır. Nitekim:
Selmân-ı Fârisî (Radıyallâhu Anh)’dan rivayet edilen bir hadîs-i şerîfte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“O hâlde, onda dört hasleti çoğaltın, bunların ikisiyle Rabbinizi razı edersiniz, diğer ikisine de mutlaka muhtaçsınız. Rabbinizi, kendisiyle razı edeceğiniz iki haslet: Lâ ilâhe illallâh şehâdeti, bir de O’na istiğfarda bulunmanızdır. Mutlaka onlarsız duramayacağınız diğer ikisi ise; Allah’tan cennet istersiniz, cehennemden de O’na sığınırsınız.”
(İbni Huzeyme)
Cennet isteyip, cehennemden sığınma duası yapmanın, özellikle de sabah ve akşam namazlarının ardından bu dualarla meşgul olmanın faziletini ifade eden birçok hadîs-i şerîf ve rivayet mevcuttur.
Müslim ibni Hâris et-Temîmî (Radıyallâhu Anhümâ)’nın nakline göre; Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) bir kere gizlice kendisine: “Akşam namazından ayrılınca, (kimseyle konuşmadan önce) yedi kere:
اَللَّهُـــمَّ أَجِــرْنِي مِــنَ النّــــَارِ
‘Ey Allah! Beni ateşten kurtar!’ de ki, şüphesiz sen bunu dersen, sonra da o gecende ölürsen, senin için ondan korunma yazılır. Sabahı kıldığın zaman da aynı böylece söyle ki, muhakkak sen o gününde ölürsen, sana ondan berat yazılır.” buyurdu.
(Ebû Dâvûd)
Enes ibni Mâlik (Radıyallâhu Anh)’dan rivayet edilen bir hadîs-i şerîfte Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Her kim Allâh-u Te’âlâ’dan üç kere cennet isterse, cennet (dile gelerek): ‘Ey Allah! Onu cennete girdir’ d(iye dua ed)er. Her kim de üç kere Allâh-u Te’âlâ’ya cehennemden sığınırsa, cehennem (dile gelerek): ‘Ey Allah! Onu ateşten koru’ d(iye dua ed)er.”
(Tirmizî, Ahmed ibni Hanbel, el-Müsned; İbni Mâce)
Cennet istemenin ve cehennemden sığınmanın birçok sîğası varsa da, Sa’d ibni Ebî Vakkas (Radıyallâhu Anh)’dan rivayet edilmiş olan:
“Gerçek şu ki; yakında dua hususunda haddi aşan bir toplum bulunacaktır. (Dua olarak) sana:
اَللَّهُمَّ اِنِّى اَسْأَلُكَ الْجَنَّةَ وَمَا قَرَّبَ اِلَيْهَا مِنْ قَوْلٍ اَوْ عَمَلٍ وَاَعُوذُ بِكَ مِنَ النَّارِ وَمَا قَرَّبَ اِلَيْهَا مِنْ قَوْلٍ اَوْ عَمَلٍ
‘Ey Allâh! Şüphesiz ki ben Senden cenneti ve ona yaklaştıran söz ya da amel(e muvaffakiyet)i istiyorum. Ateşten ve ona yaklaştıran söz ve hareketten de Sana sığınıyorum.’ demen yeterlidir.” (Ahmed ibni Hanbel) lafzıyla sığınmak, sığınma şekillerinin en güzelidir. Enes (Radıyallâhu Anh)’ın, Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’den rivayetine göre:
“Allâh-u Te’âlâ, kıyamet gününde meleklerine: ‘Kulumun amel defterine bakın. Kimin Benden cennet istediğini görürseniz, onu cennete sokun, kim de cehennemden Bana sığınmışsa, onu ondan çevirin.’ buyuracaktır.”
(Safûrî, Nüzhetü’l-mecâlis)
Ebû Hureyre (Radıyallahu Anh)’dan rivayet edildiğine göre; Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Cenneti çok isteyin; cehennemden de çok sığının. Çünkü gerçekten o ikisi (ile duada bulunmak), şefaatleri makbul iki şefaatçidirler.” (Safûrî, Nüzhetü’l-mecâlis)
Atâ (Radıyallâhu Anh)’ın şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: “Her kim bir gün ve gecede yedi kere:
اَللَّهُمَّ اِنِّى أَسْأَلُكَ الْجَنَّةَ الَّتِى ظِلُّهَا عَرْشُكَ وَنُورُهَا وَجْهُكَ وَحَشْوُهَا رَحْمَتُكَ
‘Ey Allah! O cenneti Senden isterim ki, gölgesi Senin Arş’ındır, nuru Senin cemalindir, içi de Senin rahmetinle doludur.’ derse, Allâh-u Te’âlâ onu cennete sokar.”
(Safûrî, Nüzhetü’l-mecâlis)