Muteber hadis kaynaklarımızdan anlaşıldığı üzere, Risâletmeaâb Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in; Kavun, Karpuz, Salatalık yediklerini ve bunlardan hoşlandıklarını öğrenmekteyiz. Üzüm, Ayva, Acur ve Erak ismindeki misvak ağacının Kebas adı verilen meyvesi de Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in, yediği meyveler arasında yerini almaktadır.
Ashab-ı Kiram (Radıyallâhu Anh) Peygamber Efendimizin (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in yediği, yemediği, hoşlanıp, hoşlanmadığı meyveleri anlatmak gibi bir yol izlememişlerdir. Bilakis onlar Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ile birlikte yedikleri meyveyi ve bunlarla ilgili anılarını anlatmak, hatıralarını tazelemek istemişlerdir. Bu sebeple Beşeriyetin Efendisi (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in yediği meyveleri ve nasıl yediğini öğrenme imkânı meydana gelmiştir.
Cabir İbni Abdillâh (Radıyallâhu Anh) şöyle bir anısını anlatmaktadır: “Biz bir kısım arkadaşlar Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ile beraber, Mekke yakınlarındaki Merruzzahran vadisinde gezerken, Erak adındaki misvak ağacının Kebas ismindeki meyvesinden topladık. Bu sırada Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) bize: ‘Bu meyvelerin siyahlaşanlarını yemenizi tavsiye ederim, siyahları daha lezzetli olur’ buyurdular.”[1]
Numan İbni Beşir (Radıyallâhu Anh) Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ile arasında geçen bir hatırasını şöyle anlatmaktadır: Peygamber Efendimize Taif’den hediye olarak Üzüm gelmişti. Beni çağırıp:
— Şu salkımı annene götür, dediler. Ben de o üzümü anneme götürmeyip kendim yedim. Daha sonraları beni görünce:
— Üzüm salkımını annene verdin mi? diye sordular.
— Hayır! dedim. O zaman bana:
— Çok gaddarsın, dediler.[2]
İbni Abbas (Radıyallâhu Anh) şöyle anlatmaktadır: “Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), üzümü salkımından tutup mübarek ağızları ile ısırarak yerlerdi.”[3]
Talha İbni Ubeydillâh (Radıyallâhu Anh) anlatıyor: “Bir gün Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)’i ziyaret’e gitmiş idim. Huzurlarına vardığımda mübarek elinde avya vardı. Bana: ‘Ya Talha buyur ye! Zira ayva kalbi takviye eder, gönlü hoş tutar’ buyurdular.”[4]
Vücudun Sıhhati ve Meyveler
Risâletpenah Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) vücudunun sıhhat ayarını dengelemek için meyve yerlerdi. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), aldığı gıdaların vücut sıhhatini ve dengesini bozmamasına dikkat ederlerdi. Vücudun sağlığını ve sıhhat dengesini bozan ölçüsüz beslenmelerden kaçınırlardı. Kalorisi yüksek, hararet veren yemeklerden sonra vücudun sıhhat ayarını dengeleyen ve harareti düşüren, rahatlatıcı meyveler yemeye önem gösterirlerdi.
Hazreti Aişe (Radıyallâhu Anhâ) annemiz anlatıyor: “Peygamber Efendimiz Kavun-Karpuz ile Hurmayı beraberce yer ve: ‘Bunun (Hurmanın) hararetini bunun (Kavun-Karpuz) serinliği ile bunu serinliğini de bunun harareti ile dengeleriz’ buyururlar idi.”[5]
Yine Hazreti Âişe (Radıyallâhu Anhâ) annemiz anlatıyor: “Bir defasında Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) yanımıza gelmişlerdi, bizde ona tereyağı ile kuru hurma ikram ettik. Sevgili Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) tereyağı ile kuru hurmayı beraberce yemeyi pek severlerdi.”[6]
Büsr el-Mâzinî (Radıyallâhu Anh)ın iki oğlu Atıyye ve Abdullah (Radıyallâhu Anhümâ) da Sevgili Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ile olan hatıralarını şöyle anlatmaktadırlar: “Bir gün Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) bizim hanemizi şereflendirmişlerdi. Bizde oturması için altına bir yaygı serdik üzerine oturdular. O esnada Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e vahiy geldi. Daha sonra kendilerine tereyağı ile kuru hurma ikram ettik. Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) tereyağını severlerdi.”[7]
Enes ibni Mâlik (Radıyallâhu Anh) anlatıyor: “Peygamber Efendimiz sağ eline hurmayı, sol eline de karpuzu alır, hurmayı karpuz ile birlikte yerlerdi. Karpuz onun çok sevdiği bir meyve idi.”[8]
Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) salatalık ve hurmayı vücut sıcaklığını dengelemek için yerlerdi. Abdullah İbni Ca‘fer (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)i gördüğümde sağ elinde salatalık, sol elinde ise birkaç hurma vardı. Mübarek ağızları ile bir salatalıktan bir de hurmadan ısırarak yiyorlardı.”[9]
Bu hadisi şeriflerden anlaşıldığı üzere sağ el boş durur iken yemeğin sol el ile yenmesi mekruhtur. Rasûlüllâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) kendisine meyve ikram edilince, Allah Te‘âlâ’ya (Celle Celâluhû), “meyvelerimizi bereketlendir” diye duâ ederdi.
Sevgili Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), bazı hurma çeşitlerini daha çok sever ve onları överek ashabını bu nimetlerin kıymetini bilmesini için teşvik ederdi. Ashâb-ı Kirâm (Radıyallâhu Anhum), ilk olgunlaşan turfanda meyveyi kendisine getirir, Peygamberimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) de onu alır: “Allah’ım meyvelerimizi ve şehrimizi bereketlendir, ölçü ve tartımıza bereket üstüne bereket ver” diye duâ eder ve huzurunda bulunan en küçük çocuğa meyveyi ikram ederlerdi.[10]
İmam Tirmizî (Rahimehullâh), Şemâil-i Muhammediyye isimli eserinde konumuz ile ilgili yedi hadîs-i şerîf nakletmektedir.
Abdullah ibni Ca‘fer (Radıyallâhu Anh) anlatıyor: “Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), salatalığı taze hurma ile birlikte yerdi.”[11]
Hazreti Âişe (Radıyallâhu Anhâ) annemiz anlatıyor: “Rasûlüllâh, kavunu taze hurma ile beraber yerdi.”[12]
Enes ibni Mâlik (Radıyallâhu Anh) anlatıyor: “Ben Zatı Risalet Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in, karpuz ile taze hurmayı beraberce yediklerini gördüm.”[13]
Hazreti Âişe (Radıyallâhu Anhâ) annemiz: “Peygamber Efendimiz taze hurmayı karpuz ile beraber yerlerdi” diye söylemiştir.[14]
Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh) anlatıyor: “Ashâb, mevsim başında ilk yetişen meyveyi Peygamberimize getirirlerdi. Efendimizde o meyveyi mübarek ellerine aldıkları vakit şöyle dua ederlerdi: ‘Yâ Rabbi, bizim meyvelerimize, memleketimize, sa’ ve müdd (adında ölçeklerimize) bereket ihsân eyle. Yâ Rabbi, İbrahim (Aleyhisselâm) senin kulun, dostun ve elçindir. Bende senin kulun ve Rasülünüm! O, sana Mekke için dua etmişti. Ben de, onun Mekke için yaptığı duanın benzerinde ve bir misli fazlası ile Medine için dua ediyorum.’ Sonrasın da çevrede görebildiği en küçük çocuğu çağırırlar ve meyveyi o çocuğa verirlerdi.”[15]
Rubeyyi’ binti Muavviz ibni Afra (Radıyallâhu Anh) anlatıyor: “Bir gün, amcam Muâz ibni Afra, üzerinde bir kaç tane henüz tüyleri dökülmemiş çiçeği burnunda salatalık da koyarak, bir tabak taze hurma ile birlikte beni Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e göndermişti. Zât-ı Risâlet Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) taze salatalığı severlerdi. Ben, elimdeki tabak ile beraber huzuruna vardığımda önlerinde, Bahreyn’den hediye edilen mücevherat var idi. Bana ondan bir avuç dolusu verdiler.”[16]
Yine Rubeyyi‘ binti Muavviz (Radıyallâhu Anh) anlatıyor: “Peygamber Efendimize bir tabak içerisinde taze hurma ile tüyü dökülmemiş acur (salatalık) götürmüş idim. Bana bir avuç dolusu mücevherat (veya altın) verdiler.”[17]
Dipnotlar
[1] Buhari, Sahih, 4.cilt, 130
[2] İbni Mace, Sünen, 2.cilt, 1117
[3] Suyuti, Câmius-Sağir, 2.cilt, 114
[4] İbni Mace, Sünen, 2.cilt, 1118
[5] Ebu Davud, Sünen, 3.cilt, 495
[6] Ebu Davud, Et’ime, 44, no: 3837
[7] İbni Mace, Et’ime, 43, no: 3334
[8] Ali el Kari Cem’ul-Vesail, s.285 (Ebu Nuaymın Kitab’üt Tıbbından naklen)
[9] Taberani, el-Mucemü’l-evsad, 7.cilt, 372, no: 7761
[10] İbn Mâce, Et’ime, 39
[11] Tirmizi, Şemail, 30.bab, no:199
[12] Tirmizi, Şemail, 30.bab, no:200
[13] Tirmizi, Şemail, 30.bab, no:201
[14] Tirmizi, Şemail, 30.bab, no:202
[15] Tirmizi, Şemail, 30.bab, no:203
[16] Tirmizi, Şemail, 30.bab, no:204
[17] Tirmizi, Şemail, 30.bab, no:205