Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e itaat ve hadîs-i şerîflerine ittibâ, Kur’ân-ı Kerîm’in birçok yerinde emredildiği gibi, birçok âyet-i kerîmenin mücmel (açıklanmaya ve tafsile muhtaç) olması tabii olarak onu izah ve tafsil edecek hadîs-i şerîfleri zorunlu kılmaktadır. Bu sebepledir ki, Kur’ân-ı Kerîm’de muhtelif âyet-i kerîmelerde Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e, vahyi tebliğ görevinin dışında, ayrıca kapalı veya detay bilgiye ihtiyaç olan âyet-i kerîmeleri tebyin/açıklama görevi de verilmiştir. Nitekim Rabbimiz Azze ve Celle, Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e tebyin/açıklama görevini verdiğini şu âyet-i kerîmelerle beyân etmektedir:
﴾… َاَنْزَلْنَٓا اِلَيْكَ الذِّكْرَ لِتُبَيِّنَ لِلنَّاسِ…﴿
“Kendilerine indirileni insanlara beyan edesin/açıklayasın diye sana zikri (Kur’ân-ı Kerîm’i) indirdik.”[1]
﴾وَمَٓا اَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْكِتَابَ اِلَّا لِتُبَيِّنَ لَهُمُ الَّذِي اخْتَلَفُوا ف۪يهِۙ وَهُدًى وَرَحْمَةً لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ﴾﴿
“Biz bu kitabı ancak, hakkında görüş ayrılığına düşmüş oldukları şeyleri onlara (insanlara) açıklayasın, bir de inanan bir toplum için hidayet ve rahmet olsun diye indirdik.”[2]
Bu sebepledir ki, Kur’ân-ı Kerîm’de:
حُرِّمَتْ عَلَيْكُمْ اُمَّهَاتُكُمْ وَبَنَاتُكُمْ وَاَخَوَاتُكُمْ وَعَمَّاتُكُمْ وَخَالَاتُكُمْ وَبَنَاتُ الْاَخِ وَبَنَاتُ﴿
الْاُخْتِ وَاُمَّهَاتُكُمُ الّٰت۪ٓي اَرْضَعْنَكُمْ وَاَخَوَاتُكُمْ مِنَ الرَّضَاعَةِ وَاُمَّهَاتُ نِسَٓائِكُمْ وَرَبَٓائِبُكُمُ
﴾…الّٰت۪ي ف۪ي حُجُورِكُمْ مِنْ نِسَٓائِكُمُ الّٰت۪ي دَخَلْتُمْ بِهِنَّۘ
“Anneleriniz, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşin kızları, kız kardeşin kızları, sizi emzirmiş olan sütanneleriniz, sütkız kardeşleriniz, hanımlarınızın anneleri ve kendileriyle (gerdeğe) girdiğiniz hanımlarınızın sizin himayelerinizde bulunan kızları (ile evlenmek) size haram kılınmıştır…”[3] buyurularak evlenilmesi haram olan birçok kadın zikredilmiş ancak kişinin annesinin veya babasının annesi (ninesi), kız torunu gibi evlenmesi haram olan bir kısım kadınlarla evlenilemeyeceği hususu hadîs-i şerîflerin beyanına havale edilmiştir. Nitekim bu hükümleri, âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflere dayanarak ictihadda bulunan müctehidler fetvalarında beyan etmişlerdir.
Tebliğ ve Tebyin
Kur’ân-ı Kerîm’de namaz, zekât, oruç, hac ve diğer ibâdet veya muamelâtla ilgili emirler bulunduğu hâlde, bu ibâdet ve muamelâtla ilgili tafsilî ahkâm ancak hadîs-i şerîflerde bulunmaktadır. Nitekim “Namaz kılın!” emri Kur’ân-ı Kerîm’de geçmekte ancak namazın nasıl kılınacağı ile ilgili detaylı bilgi, hadîs-i şerîflerde bulunmaktadır.
“Zekât verin!” emri, Kur’ân-ı Kerîm’de bulunmakta ancak kimin, hangi sıklıkta, ne kadarlık maldan ne kadar miktar ayırarak vereceği ve benzeri, gerekli detay bilgiler, hadîs-i şerîflerde veya müctehidlerin ictihadlarında açıklanmaktadır.
Bu sebeple, Sahâbe-i Kirâm (Radıyallâhu Anhum), bir konuda hüküm verirken Kur’ân-ı Kerîm ile beraber Sünnete başvurmuş ve iki delil arasındaki umum-husus, mutlak-mukayyed ve icmal-tafsil gibi noktaları göz önünde bulundurmuşlardır. Bu sebeple, Kur’ân-ı Kerîm’in hakkıyla anlaşılmasını ve Allah Te‘âlâ’nın rızâsına göre hayata tatbikini sağlayan hadîs-i şerîfler, onlar tarafından büyük bir dikkatle hıfzedilmiş ve talebelere, rivâyet yoluyla titizlikle nakledilmiştir.
Dipnotlar
[1] Nahl Sûresi:44’ten.
[2] Nahl Sûresi:64.
[3] Nisâ Sûresi:23’ten.