Allah Te‘âlâ, ilk insan ve ilk peygamber olan Hazreti Âdem (Aleyhisselâm)dan itibaren dönem dönem peygamberler göndermiş ve insanlara tevhidi duyurmuş, birtakım hükümler inzâl buyurarak onları mükellef kılmıştır. Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) son peygamber olmakla beraber, bazı hususiyetleriyle kendisinden önceki peygamberlerden ayrılır. O, peygamberlerin en üstünüdür ve yalnızca belli bir kavme ve belli bir bölgeye değil yeryüzünde yaşayan ve risaletinden itibaren kıyamete dek gelecek olan bütün nesillere peygamber olarak gönderilmiştir. O, bütün âlemlere rahmettir ve onun gönderilmesi, mahlûkat için bir dönüm noktasıdır.
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in bütün âlemlere rahmet olarak gönderildiği hakikati Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle beyân edilmiştir:
“(Habîbim!) Biz seni (cinler, melekler, kâfir ve Müslüman tüm insanlar dâhil) bütün âlemler için ancak büyük bir rahmet olarak/bütün âlemlere ancak büyük bir acıma(mızın eseri) olarak/ gönderdik. (Nitekim kâfirler bile maymuna, domuza dönmekten ve topluca helâk olmaktan senin hürmetine korunmuşlardır!)”[1]
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in âlemlere rahmet oluşu, mahlûkattan ilk yaratılan oluşuyla da direkt ilgilidir. “Âdem su ile çamur arasındayken ben peygamberdim” mânâsını ifade eden rivâyetler bu konunun beyânı niteliğindedir.
Lânet Yerine Hidâyet Duâsı
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ahlâk ve merhamette zirve bir şahsiyetti. Kendisinden, müşriklere karşı beddua etmesi istenildiğinde buna karşı çıkar, onların hidâyeti için duâ ederdi.
Ebû Hureyre (Radıyallâhu Anh) şöyle rivâyet etmiştir: “Tufeyl ve arkadaşları gelerek: ‘Yâ Rasûlellah! Gerçekten Devs kabilesi küfür ve imtina etmiştir. Sen de onlara beddua eyle!’ dediler. Bunun üzerine: ‘Devs helâk olsun’ diyenler oldu. Rasûlullah (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ise: ‘Allah’ım! Sen Devs’e hidâyet ver ve onları getir!’ diye duâ etti.”[2]
Üstün Ahlâkı ve Tevazuu
Mevlâ Te‘âlâ’nın bizlere en güzel örnek (Üsve-i Hasene) olarak kıldığı Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) her hâlinde ölçülü idi. Tevazuu elden asla bırakmazdı. Hazreti Âişe (Radıyallâhu Anhâ) vâlidemiz onun ahlâkını “Kur’ân ahlâkı” olarak tarif etmiştir. İbni Ebî Evfâ (Radıyallâhu Anhumâ), Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in ölçülü davranışlarını ifade sadedinde şöyle demiştir: “Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem), zikri çok yapar, lağvı (boş sözü) de az yapardı, namazı uzatırdı, hutbeyi de kısa yapardı. Dul ve miskinlerle beraber yürümekten ar duymazdı, onların ihtiyaçlarını mutlaka giderirdi.”[3]
Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in Doğumu En Büyük Mutluluk Vesilesidir
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in vefâtı, insanlığın başına gelen musibetlerin en büyüğüdür. Bu durum hadîs-i şerîfte şöyle ifade buyrulmuştur: “Herhangi bir musibete uğrayan müslümanlar, benim vefâtım sebebiyle başlarına gelen musibeti düşünerek teselli bulsunlar ve sabretsinler.”[4]
Enes ibni Mâlik (Radıyallâhu Anh) şöyle anlatmıştır:
“Ben hiçbir zaman Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem) ile Ebû Bekir (Radıyallâhu Anh)ın Medîne’ye geldikleri günden daha nurlu ve daha güzel bir gün görmedim! Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in vefât ettiği günü de gördüm! O günden de daha karanlık, daha hayırsız, daha sevimsiz bir gün görmedim! Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in Medîne’ye girdiği gün Medîne’nin her şeyi aydınlanmış, vefât ettiği gün de Medîne’nin her şeyi kapkaranlık olmuştu! O’nun muazzez vücûdunu, vefâtına inanamayarak, istemeye istemeye defnettik.”[5]
Vefâtı en büyük musibet olan Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in hayatı ve hayatının başlangıcı olan doğumu, mü’minler için en büyük mutluluk vesilesidir. Mü’minlerin, Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in doğduğu gece olan Rebiulevvel ayının 12. gecesinde mevlid merasimleri tertip etmeleri, işbu haklı muhabbet ve sevincin tezahürüdür. Şüphesiz Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)i hatırlamak, onu ahlâkıyla ve bütün yönleriyle örnek almak bir mü’minin daimî vazifelerindendir. Bununla beraber, Onun hayatı ve en güzel örnek oluşuna dair bilgilerin mevlid gecesinde ve hatta o gecenin bulunduğu hafta içerisinde bir etkinlik kapsamında sunulması güzel görülen bir iştir.
Mevlid-i Nebî’ye ayrı bir önem atfetmenin ve etkinlikler tertip etmek suretiyle ihyâ etmenin meşrûiyetine dair detaylı malûmat için site içeriğimizde daha evvel yayınlanmış olan makalelerimize erişim sağlayabilirsiniz.
Meşrûiyeti, Fazîleti ve Amelleri Açısından Mevlid Gecesi
Mevlid-i Nebî’yi İhyâ Etmenin Hükmü
Mevlid-i Nebî’yi İhyâ Etmeyi Meşrû Kılan Deliller
Dipnotlar
[1] Enbiya Sûresi:107
[2] Buhârî, Cihâd:99; Müslim, Fedâilü’s-Sahâbe:197
[3] Nesâî, Cumâ:31
[4] Muvatta, Cenâiz:41; Dârimî, Mukaddime:14
[5] Ahmed ibni Hanbel, el-Müsned, 3/221, 268, 287; Tirmizî, Menâkıb:1/3618; Dârimî, Mukaddime:14