Sahâbe-i Kirâm (Rıdvânullâhi Te‘âlâ Aleyhim Ecma‘în), Sultânü’l-Enbiyâ Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in azîz zâtını hatırlatan bütün eşyalara ve onun oturup kalktığı, yatıp uyuduğu, ibadet edip istirahat buyurduğu, böylece müşerref kıldığı bütün mekânlara, sonsuz hürmet ve muhabbet duymuşlardır. Onun azîz hatırasını taşıyan bu eşyalar; hürmet, muhabbet, ta‘zîm, teberrük; şifa niyâzı ve hasret giderme maksadı ile onlar tarafından titizlikle muhafaza edilmiş ve müşerref kılınan mevkiler, âbideler hâline getirilmiştir.
Milletimiz, Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e asırlardır engin bir muhabbet beslemiş ve ona duydukları bu muhabbet zamanla büyük bir aşka dönüşmüştür. Şöyle ki, bu muhabbet ve sevgi onun zatı ile sınırlı kalmamış; ailesine, yakınlarına, yaşadığı yerlere ve kullandığı eşyalara kadar sirayet etmiştir. Ecdâdımız Osmanlı’nın bu muhabbeti, Yavuz Sultan Selim Hân’ın zamanında mukaddes beldelerin hizmetlerini üzerine alıp da buradaki mukaddes emanetleri İstanbul’a getirmesiyle birlikte daha da ziyadeleşmiştir.
Kadeh, esasen bir ölçü birimi olarak ortaya çıkmış, muhtelif coğrafyalarda farklı bir ölçü birimi olarak kullanılagelmiş ve bilâhare su ve meşrubat çeşitlerinin içiminde de kullanılan günlük bir gereç hâline gelmiştir. Kaynaklarımız bizlere, Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in kadeh-i şerîflerinden bahsetmektedir.
Kadeh-i Şerîfin Muhafazası
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in azîz hatırasını yaşatan mukaddes eşyalardan olan “Kadeh-i Şerîf”, Sahâbe-i Kirâm (Rıdvânullâhi Te‘âlâ Aleyhim Ecma‘în) tarafından titizlikle muhafaza edilmiştir.
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e gönüllü hizmet edenlerden biri olan Enes ibni Mâlik (Radıyallâhu Anh), hizmet ederek geçirdiği güzel günleri ve hatıralarını sonraki nesillere aktarmıştır. O, Rasûlullâh (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)e yönelik pek çok kıymetli hizmetlerinin yanı sıra, subaşı olarak da hizmet etmiştir. Zira o, kadeh-i şerîfi yanında bulundurur, bakımını yapar ve Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in meşrubatını hazırlardı.
Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in su dâhil bütün içecekler için kullandığı tek kadehi var idi. Bu kadeh, Hicâz bölgesinde bulunan ve kap imalatında kullanılan “nudar” adında bir ağaçtan yapılmış idi. Söz konusu kadeh, bir ara kenarı zedelenip yarılmış; gümüş ile kaplanarak tekrar kullanılmıştır. Bahis konusu olan bu kadehin birde “demir halkası” var idi. Sonraki yıllarda Enes ibni Mâlik (Radıyallâhu Anh), kadehin demir halkasını altın ya da gümüşten yapmak istemiş fakat üvey babası Ebû Talhâ: “Peygamber Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in yapmış olduğu bir şeyi asla değiştirme” diyerek, onu bu isteğinden caydırmıştır. Enes ibni Mâlik (Radıyallâhu Anh), o kadehi eski hâli ile muhafaza etmiştir.[1]
Zât-ı Risâlet Efendimiz (Sallâllâhu Aleyhi ve Sellem)in zırhı, asası, kılıcı, kadehi, yüzüğü, sakâl-ı şerîfi, ayakkabıları ve kap-kaçak gibi hususî eşyaları, vefâtından sonra bir kısım sahâbî efendilerimiz tarafından birer “hatıra” ve hem kendileri hem de sonra gelen nesiller için teberrük vesilesi olması niyetiyle muhafaza edilmiştir.[2]
Dipnotlar
[1] Sahîh-i Buhârî, el-Câmi‘u’s-Sahîh, c. 4, s. 46.
[2] Sahîh-i Buhârî, el-Câmi‘u’s-Sahîh, c. 4, s. 46.